Dünya Okyanus Günü’nün bu seneki teması “Yaşam ve Geçim”, artık okyanusları yalnız korumak değil, aynı zamanda kurtarmak üzere adımlar attığımız bir süreçten geçerken bu konuda çekilmiş belgesellere ve Sylvia Earle’ün okyanusların mavi sularında geçen yaşamına doğru uzanıyoruz.
Dünyanın çevresini saran sınırsız deniz, yani okyanus. İlkokulda öğrendiğimiz daha yalın tanımı da hoşuma gitmiştir her zaman: Okyanus, denizlerin en büyüğü. Sanki kelimenin fonetiği de bu engin ve alabildiğine mavi suları tam haliyle yansıtıyormuş gibi gelir bana hep. Öyle ki kelimenin yapısından anlamına kadar epeyce konuşabilir, dilimize geçen Arapça halinden Eski Yunancada nasıl kullanıldığına kadar uzun uzun bahsedebiliriz. Fakat doğrudan okyanusların kendisine gelmek istiyorum, zira bugün Dünya Okyanus Günü. Üstelik son günlerde Marmara Denizi kıyılarındaki müsilaj görüntüleri, denizlerimizi ve okyanuslarımızı korumanın ehemmiyetini bir kez daha hatırlatırken…
Dünya Okyanus Günü, 1992’de Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Yeryüzü Zirvesi’nde okyanusların yaşam ve vahşi yaşama olan katkısına dikkat çekmek amacıyla gündeme getirildi. Tatlı suyumuzun kaynağı olan okyanuslar, soluduğumuz oksijenin yarısını üretiyor ve doğanın iklim dengesini güçlü şekilde etkiliyor. Ne var ki pek çok doğa unsuru gibi okyanuslar da tehlike altında: Küresel ısınma, asit dengesindeki değişimler, kirlilik, yaşam özelliğini kaybetmiş bölgeler gibi birçok faktör okyanusları ve içerisindeki canlıların yaşamını etkiliyor. Bu doğrultuda gündeme gelen Dünya Okyanus Günü’nün bu seneki teması “Okyanuslar: Yaşam ve Geçim” oldu, bu başlık ister istemez Deniz Biyoloğu Sylvia Earle’ün okyanuslarla bağımız için kurduğu şu cümleleri akla getiriyor: “… Okyanuslarımıza dikkat etmemiz gerekmekte ve onlarla hayatlarımız bağlıymış gibi hareket etmeliyiz. Çünkü durum tam da bu şekilde.” AA muhabirinin, Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Doğal Kaynakları Savunma Konseyi (NRDC), Okyanus ve İklim Platformu yanı sıra çevre konusunda yayın yapan akademisyen ve haber sitelerinin çalışmalarından derlediği bilgilere göre, mercanların yok olması dünyayı oksijenin azalması tehlikesine sürüklerken, balık çeşitliliği de canlıların yok olması ve göç etmesiyle azalıyor. Yani, dünyanın ana kaynağı oksijeni oluşturan okyanuslar (sanılanın aksine ana oksijen kaynağımız ormanlar değil, okyanuslardır) tehlike altında.
Okyanuslardan Bir Kadın
Okyanuslarla ilgili yapılan çalışmalar ve bu konuya gönül vermiş isimler hakkında düşünürken akla ilk gelen isim, ömrünü okyanuslara adamış deniz biyoloğu Sylvia Earle. 1935 doğumlu Amerikalı deniz biyoloğu, kâşif, oşinograf, yazar ve akademisyen Earle, ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin ilk kadın baş bilim insanıydı. 1979’da Oahu yakınlarındaki okyanus tabanına açık okyanus kıyafeti JIM takımıyla yaptığı 381 metrelik dalışla kadın dalışlarında derinlik rekorunu kırdı. Kariyeri boyunca benzeri başarılarını yazarak bitiremeyeceğimiz Earle, 1998’den bu yana National Geographic Yerleşik Gezgini. Aynı sene Time dergisi tarafından “Gezegenin İlk Kahramanı” olarak seçildi.
Earle’e bir röportajında çocuğunuz oldu mu diye sorulduğunda, “Benim denizatlarım oldu” diye cevap veriyor. Sanıyoruz ki bu, Earle’ün okyanusla olan derin ilişkisini anlatmaya yetiyor. Netflix yapımı “Blue Mission” belgeseli de hem Earle hakkında hem de okyanuslarımız hakkında bilgi edinmenizi sağlayacak türden bir çalışma olmuş.
Konuyla ilgili, belki de bu türün ilk örneklerinden diyebileceğimiz “Mavi Gezegen” ve “Plastik Okyanus” belgesellerine de göz atabilirsiniz.
Mavi Gezegen
İlk kez 2001’de yayınlanan “Mavi Gezegen” (The Blue Planet) serisi için kullandığı sualtı çekim teknikleriyle bu türün öncü belgesellerinden biri olduğunu söylemek mümkün. 200’den farklı mekânda çekilen serinin tamamlanması 5 seneden fazla sürmüş.
Plastik Okyanus
2016 tarihli Netflix yapımı “Plastik Okyanus”, okyanusların plastik atıklarıyla dolu olduğunu fark eden belgesel yapımcısının kirliliğinin çevresel etkilerini araştırmasını konu alıyor. Bu macera belgeselinde yapımcı Craig, serbest dalgıç Tanya Streeter, bilim insanı ve araştırmacılardan oluşan bir ekiple okyanusların geleceğini keşfetmek, atıkların etkisini gözlemlemek için dünyanın 20 farklı yerinde dalış yapıyorlar.
Okyanuslar için Ne Yapabiliriz?
Karbon ayak izimizi ve enerji tüketimimiz azaltmak günlük hayat pratiğinde atabileceğimiz başlıca adımlardan. Atılan plastikler bir şekilde okyanuslara gittiği için plastik kullanımımızı azaltmak da okyanuslarımızı korumak için atabileceğimiz adımlardan biri. Okyanuslardaki hayatı korumak için yunus gösterilerini izlememek ve mercanlardan, deniz kaplumbağası kabuğundan üretilen takı ve dekorları satın almaktan kaçınmak gündelik yaşamda okyanusları korumak için kendi payımıza alabileceğimiz önlemlerden bazıları. Dünya Okyanus Günü’nün 2009’daki “Bizim Okyanuslarımız, Bizim Sorumluluklarımız” teması, en yalın haliyle okyanusları koruma ve kurtarma yolunun her birimizden geçtiğinin ifadesi.