Müzeler ve sanat galerileri seyahatlerinizin merkezini oluşturuyorsa, birbirinden değerli koleksiyonları odalarına, hatta banyolarına kadar taşıyan bu otellerde uyumak gerçek bir ayrıcalık olacaktır.
Joali Maldives
2018 yılında kapılarını açan Joali Maldives, doğasıyla herkesi büyüleyen Hint Okyanusu takımadalarına sanatı taşıyan ilk otel oldu. Maldivler’in en izole üyelerinden Muravandhoo’daki büyülü Raa atölünde yer alan 73 villalı lüks butik resort, kurduğu stüdyoda misafir sanatçıları ağırlayarak dünya sanatı ile yerel zanaati bir araya getiren çalışmaların ortaya çıkmasına zemin oluşturuyor. Ayrıca resort’un dört bir yanında, aralarında Seçkin Pirim’den Zemer Peled’e, Chris Wolston’dan John Paul Philippe’ye pek çok saygın sanatçının eserleri karşınıza çıkıyor.
The Cadogan, a Belmond Hotel London
Belmond’un Londra’daki bu ilk oteli sadece 54 odadan ibaret olabilir; ancak kapalı kapılar ardında 400’den fazla görkemli sanat eseri sizi bekliyor. The Cadogan, a Belmond Hotel London’ın Chelsea’deki tarihi binası bir zamanlar yazar Oscar Wilde –sürekli kaldığı 118 numaralı oda bugün Royal Suite olarak kullanılıyor– ve aktris Lillie Langtry gibi isimlerin uğrak yeriymiş. Sanatla dolu bu tarihçeye yakışır şekilde yeniden yaratılan The Cadogan, bugün 23’ü kadın 29’u İngiliz toplam 34 sanatçıya ait 430 eserin sergilendiği bir müze-otel. Resepsiyonun arkasındaki duvarı süsleyen Simon Casson yağlıboya tablosu, otele adım atar atmaz sanatın tatilinizin önemli bir parçası olacağını kanıtlar gibi…
Hotel Arts Barcelona
Avrupa’nın hareketli şehirlerinden Barselona’nın en yüksek iki binasından birinin 44 katına yayılan manzaralı odalarıyla Hotel Arts Barcelona şehri ziyarete gelenler için her zaman popüler bir seçenek olmuştur. Plaj üzerinde yer alan otel adeta İspanyol sanatçılara ait 1000’den fazla sanat eseriyle dekore edilmiş. Katalan modernizmini temsil eden cam-çelik karışımı hi-tech mimarisiyle başlı başına bir sanat çalışması olarak adlandırılan otel binasının hemen yanında yükselen Frank Gehry imzalı devasa Peix balık heykeline karşı güneşlenmek, sanat severler için gerçek bir ayrıcalık.
Villa Copenhagen
2020’de hizmete giren Danimarka’nın en yeni butik oteli Villa Copenhagen, Londra’nın ödüllü şirketlerinden Universal Design Studio tarafından Neo-Barok stilini günümüze taşıyacak şekilde yaratıldı. Mimarisi ve altyapısında sürdürülebilir materyallerin kullanılmasıyla adından söz ettiren otel, değeri 2 milyon doları aşan sanat koleksiyonuyla da büyük sükse yaptı. Çağdaş Danimarka ve Avrupa sanatını otel misafirlerine tanıtmayı hedefleyen Villa Copenhagen, tanınmış küratör Sune Nordgren ile çalışarak Jaume Plensa, Per Kirkeby ve Ian McKeever gibi isimlerin eserlerini bünyesinde topladı.
Ellerman House
Cape Town’da sadece 13 süit ve iki villadan oluşan okyanus manzaralı Ellerman House, Güney Afrika sanatının çok değerli tablo ve heykellerine ev sahipliği yapıyor. Eserler, 19’uncu yüzyıl ortasından bugünlere uzanan ülke tarihinin yakın tanıkları. Kıta kültürünü, insanını ve doğasını en iyi şekilde aktaran sanat işleri yalnızca odalarda, koridorlarda ya da bahçede sergilenmiyor; sadece otel müşterileri ve özel misafirlerin ziyaretine açık olan galerinin de temelini oluşturuyor. Ellerman House’un muhteşem bahçesindeki 25 tonluk devasa Angus Taylor heykeli, koleksiyonun ikonik parçalarından…
Rome Cavalieri Waldorf Astoria
Konaklama şansı yakaladığım sanat otelleri arasında bana gerçek anlamda bir müzede uyuyormuşum hissiyatını yaşatan belki de tek otel Roma’daki bu şaşaalı Waldorf Astoria oteli oldu. Rome Cavalieri, nadir bulunan kanaviçeleri, tarihi tablo ve heykel koleksiyonları, mermer ve bronz kolonları, Fransız dönemi mobilyaları ve muhteşem halılarıyla adeta yaşayan bir müze… Otel sahibinin 400 parçalık kişisel koleksiyonunun sergilendiği Rome Cavalieri’de eserlerini görebileceğiniz sanatçılar arasında Henri Vollet, Ennio Morlotti, Nicolas Tournier, Andy Warhol ve Victor Brauner gibi isimler öne çıkıyor.
Le Royal Monceau-Raffles Paris
Duayen iç mimar Philippe Starck’ın sil baştan tasarladığı bir Raffles oteli Le Royal Monceau.. Paris’in en renkli bölgelerinden birinde eski bir sarayda konumlanan otel, günümüz sanatının ve sanatçılarının buluşma noktası haline geldi. Eski Dünya ile modern Paris’i bir araya getiren bu tasarım otelinde hem geçmişten hem de günümüzden sanat eserlerini görmek mümkün. Paris’te sanat concierge’ı bulunan tek otel olan Le Royal Monceau’nün süit ve odalarında 300’den fazla sanat eseri yer alıyor. Sanat kitaplarının satıldığı butik kitabevi ve sanat galerisi de cabası… Özellikle fotoğraf sanatına ait saygın parçalar görebileceğiniz otelin 341 numaralı süitinde çılgın fotoğrafçı Jean-François Rauzier’nin foto-montaj çalışmasına mutlaka göz atın.
El Fenn Hotel Marrakech
El Fenn, sanatla dolu bir Marakeş tatili için en güzel adres… Sir lakaplı İngiliz iş insanı Richard Branson’ın kız kardeşi Vanessa Branson’ın sahibi olduğu otel, geleneksel bir Fas riad’ında sadece 28 süit odadan oluşuyor. Vanessa Branson, otelin dört bir yanını hem kendi kişisel koleksiyonundan hem de çağdaş Fas sanatından eserlerle dekore etmiş. İyi bir koleksiyoner ve galerici olarak tanınan Branson, ilk galerisini 1986’da Londra’da açmıştı. El Fenn’de eserlerini görebileceğiniz sanatçılar arasında William Kentridge, Fred Pollock, David Shrigley, Hassan Hajjaj, Sir Antony Gormley, Batoul S’Himi, Guy Tillim ve Terence Donovan gibi önemli isimler dikkat çekiyor.
The Château Saint-Martin & Spa, Cote d’Azur
Zeytin ağaçlarıyla kaplı kayalık bir tepeden tüm Cote d’Azur’u ayaklar altına alan The Château Saint-Martin & Spa, muazzam dekorasyonu ve hizmet anlayışını, eşsiz sanat eserleriyle birleştiren bir şato-otel. Çokboyutlu yapıtlarıyla tanınan Valencialı heykeltıraş Manolo Valdés’in devasa eserlerini misafirlerin ilgisine sunan otelin her köşesinde farklı bir sanat işi karşınıza çıkıyor. 12’nci yüzyıldan kalma tarihi şatoda standart konuk odalarının yanı sıra, mahremiyet arayanlar için villalar da bulunuyor. Bu arada şatonun kule bölümünde hayata geçirilen şarap tadım odası için başlı başına bir sanat çalışması diyebiliriz.
Faena Hotel, Miami Beach
Miami, son yıllarda dünya sanatının merkezlerinden biri haline geldi. Tabii bunda şehirde düzenlenen Art Basel-Miami’nin payı büyük. Sanat için şehre gidenlerin en sevdiği adreslerden biri de Faena Hotel… Kırmızının sıcaklığını Miami mavisi ile birleştiren otelin tasarımcıları, modern bir şehir oteli yaratırken sanattan da fazlasıyla yararlanmış. Faena Hotel Miami Beach’in misafirlerinin beğenisine sunduğu en özel eserlerden biri, havuza açılan bahçede devasa bir çalışma olarak karşınıza çıkan Damien Hirst’ün “Gone But Not Forgotten” adlı altın mamot heykeli.
Gramercy Park Hotel, New York
Andy Warhol tabloları arasında gezindikten sonra uykuya dalmak gerçek bir ayrıcalık bize göre… New York’un sanat denince akla ilk gelen adreslerinden Gramercy Park Hotel, kapılarını sanatçılara, dekoratörlere ve moda tasarımcılarına hep açık tuttu. Her biri farklı antika mobilyalarla ve Rönesans renkleriyle dekore edilen 190 odalı otelde değeri 50 milyon doları aşan bir koleksiyon sergileniyor. Otelin sahibi Aby Rosen’in kişisel koleksiyonu hemen her köşede karşınıza çıkıyor. Keith Haring, Damien Hirst, Andy Warhol ve Jean-Michel Basquiat gibi isimlerin eserleriyle süslü Gramercy Park Hotel, bundan sonraki ilk New York seyahatinizin adresi olabilir.
Rosewood London
Londra’nın en lüks otellerinden biri için sanat, müşteri memnuniyetindeki en önemli faktörlerden… Frieze London’ın daimi partnerlerinden biri olan Rosewood London için dünyanın en ünlü sanatçılarının eserleriyle dekore edilmiş bir müze-otel diyebiliriz. Şilili sanatçı Eduardo Hoffman, Simon Bingle ve Peter Osborne bunlardan sadece birkaçı. Otelin heritage odalarını süsleyen ödüllü karikatürist James Gillray’in çizimleri, İngiltere’nin 18’inci yüzyıl siyasi haritasından kesitler sunarken, çağdaş tasarımlarıyla öne çıkan misafir odalarında güncel İngiliz sanatından eserler göze çarpıyor. İngiliz heykeltıraş Antony Gormley’nin yapıtlarından esinle tasarlanan pasta ve kurabiyeler ise “Art Afternoon Tea” adı verilen beş çayı etkinliğinde servis ediliyor.