Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Modanın Efsaneleri Ekranlarda

26 Ağustos 2024
Modanın Efsaneleri Ekranlarda
İkonik tasarımcı Cristóbal Balenciaga’nın biyografisinden, Christian Dior ve Coco Chanel’in unutulmaz rekabetine ve Karl Lagerfeld’in moda dünyasına damga vuran vizyonuna kadar modanın efsanelerinin yolculuğuna hazır olun.

Becoming Karl Lagerfeld, Disney+

Disney+’da yayınlanmaya başlayan Becoming Karl Lagerfeld, 2019 yılında hayatını kaybeden efsanevi Alman moda tasarımcısının, 36 yıl boyunca sürdürdüğü Chanel Yaratıcı Yönetmeni unvanından önceki hayatını ve kariyerini inceliyor. 6 bölümlük dizi 1970’lerde Paris moda dünyasındaki yükselişini çarpıcı bir biçimde ele alıyor.

Isaure Pisani-Ferry ve Jennifer Have tarafından tasarlanan ve gazeteci Raphaëlle Bacqué’nin Kaiser Karl adlı biyografisinden uyarlanan Becoming Karl Lagerfeld’in yönetmen koltuğunda Jérôme Salle ve Audrey Estrougo oturuyor; yapımcılığını ise Gaumont üstleniyor. Karl Lagerfeld’i ödüllü Alman-İspanyol aktör Daniel Brühl canlandırıyor. Fransa, Monako ve İtalya’da çekilen dizi Lagerfeld’in hiç bilinmeyen yönleriyle seyirciyi yakalıyor.

Dizi 1972 yazında Coco Chanel’in ölümü sırasında başlıyor. O zamanlar moda dünyası tamamen Yves Saint Laurent ile ilgiliydi, ancak Karl Lagerfeld’in kendisi için de büyük hırsları vardı. Pierre Bergé ile olan meşhur rekabetinden Paris modasının ışıltısına ve Jacques de Bascher ile trajik aşkına kadar birçok detay dizide işleniyor.

Dizideki en büyük gerilimlerden biri de kuşkusuz Lagerfeld’in Fransız modacı Yves Saint Laurent ile profesyonel rekabeti ve sonrasında Saint Laurent’in Lagerfeld‘in romantik partneri Jacques de Bascher ile yaşadığı kısa ama tutkulu birlikteliği dolayısıyla kişiselleşip bir arkadaştan düşmanlığa dönüşen ilişkisi.

Modanın Efsaneleri Ekranda
Modanın Efsaneleri
Karl Lagerfeld’in Moda Yolculuğu

Karl Lagerfeld ve Yves Saint Laurent’in ilişkisi aslında 1954 yılında Paris’teki prestijli International Wool Secretariat tasarım yarışmasına katılmalarıyla başladı. O zamanlar 21 yaşında olan Lagerfeld palto kategorisinde birincilik ödülünü kazanırken, henüz 18 yaşında olan Yves Saint Laurent en yüksek ödüle layık görülen gece elbisesi kategorisinde en büyük ödülü almıştı.

Bu ödüllerin ardından Yves Saint Laurent, Christian Dior tarafından işe alındı ve kısa bir süre sonra Dior’un 1957’deki beklenmedik ölümünden sonra moda evinde onun yerine atandı. 1961’de de kendi adını taşıyan moda evini kurdu.

Karl Lagerfeld ise Balmain ve Jean Patou için tasarımlar yaptı, ardından Charles Jourdan, Valentino, Chloé ve Fendi gibi moda evleri için serbest çalıştı. Hem Chloé hem de Fendi kariyerinin gelişmesinde etkili oldu.

Lagerfeld Fendi için tasarım yapmaya 1965’te kürk serisinde çalışmak üzere işe alındığında başladı. İmza niteliğindeki çift F logosunu tasarladı, hazır giyim serisinin lansmanına yardımcı oldu ve 2019’daki ölümüne kadar markayı yaratıcı bir şekilde yönetti. Fendi‘deki kariyeri Chanel ve diğer evler için yaptığı daha önemli çalışmalarıyla örtüştü.

1964’te Chloé için serbest çalışmaya başlayan Lagerfeld, 1966’da tasarımcı oldu. 1974’te ise artık tek tasarımcı rolünü üstlenmişti ve bu pozisyonu yaklaşık 10 yıl sürdürdü. Chloé’den ilk ayrılışı, 1982’de Chanel’de sanat yönetmeni olarak atanmasının ardından gerçekleşti. Bu, bugüne kadarki en dikkat çekici işiydi ve ona dünya çapında ün kazandıracak pozisyondu.

Kendi adını taşıyan markasını 1984 yılında piyasaya süren Karl Lagerfeld sadece simgesel bir figür değil, aynı zamanda büyük moda evlerinin acımasız dünyasında yolunu bulmayı başarmış karmaşık ve gizemli bir isim olarak tarihe geçerken hayatını ekranlara taşıyan dizisiyle de büyük ilgi görüyor.  

Cristóbal Balenciaga, Disney+

Çağdaşları tarafından “usta” olarak tanınan İspanyol modacı Cristóbal Balenciaga, Paris moda sahnesine 30 yıl boyunca hükmetti. Disney+’ın Cristóbal Balenciaga adlı dizisi efsanevi modacının kurduğu moda evinin kökenlerini inceleyen altı bölümlük bir yapım. Dizi mahremiyeti, gizliliği ve tasarım sürecinin her yönü üzerindeki kontrol ihtiyacı ile tanınan modacının 1937’ten itibaren Paris’te geçirdiği 30 yılın perdesini aralıyor.

Dizide Cristóbal Balenciaga’yı canlandıran Alberto San Juan olağanüstü bir performans sergiliyor. San Juan’a, Thomas Coumans, Adam Quintero ve Gemma Whelan gibi başarılı isimler eşlik ediyor.

Dizi, basına verilen çok nadir röportajlardan biri vesilesiyle Balenciaga ile gazeteci Prudence Glynn arasındaki diyalog çerçevesinde gelişiyor ve Nazi yönetimi altında olan Paris’te geçirilen yılları konu alıyor. Kişisel ve ekonomik olarak yaşadığı kayıplara rağmen Balenciaga’nın modaya olan derin bağlılığını her zaman çabaya değer bulduğunu ve bununla birlikte dünyayı daha iyi bir yer haline getirme çabasını içtenlikle anlatan bir yapım. Özellikle, markanın baş şapka tasarımcısı ve aynı zamanda Balenciaga’nın sevgilisi olan Wladzio Jaworowski d’Attainville‘in 1947’deki ölümü gibi dramatik anlar dizide yer alıyor.

Modanın Efsaneleri Ekranlarda
Modanın Efsaneleri
İspanyol Moda Devi: Balenciaga

Balenciaga bir balıkçı ile terzinin oğlu olarak Bask bölgesindeki Getaria kasabasında dünyaya geldi. Terziliği annesinden öğrenen Balenciaga, genç yaşta tasarım yapmaya başladı ve kısa sürede ilk patronunu edindi. Kasabasındaki nüfuzlu bir kadın, Balenciaga’yı Madrid’deki terzilik okuluna gönderdi ve onun tasarımlarını giymeye başladı. Balenciaga 22 yaşındayken kıyı kasabası San Sebastián’da ilk butiğini açtı. Ardından Madrid ve Barselona’da moda şehirlerinde mağazalar açtı. Ancak İspanya İç Savaşı’nın patlak vermesi, onu bu mağazaları kapatmaya zorladı ve 1937’de büyük bir cesaretle Paris’e taşındı. Hedefi kendi moda evini kurmak ve Fransız haute couture dünyasında Coco Chanel, Elsa Schiaparelli gibi isimlerle aynı seviyeye ulaşmaktı.

Balenciaga’nın en ayırt edici özelliği eskiz yapmamasıydı, kumaşın nasıl hareket ettiğini görerek elbiseyi yaratırdı. Coco Chanel, “kelimenin tam anlamıyla bir haute couture ustası” olarak tanımladığı Balenciaga için şöyle der: “Sadece o, kumaşı kesebilir, bir kreasyonu bir araya getirebilir ve elle dikebilir; diğerleri sadece moda tasarımcılarıdır.”

Dizinin ilerleyen bölümlerinde, modern modanın yükselişiyle birlikte haute couture’e olan ilginin azalması ve bu sanatı talep eden müşterilerin giderek daha nadir hale gelmesi de işleniyor. Seri üretime geçiş ve hazır giyimin yükselişi, Balenciaga’nın büyük bir düşmanlıkla yaklaştığı değişimleri de ortaya koyuyor. Onun bu direncinin en önemli nedeni yüksek kaliteli kumaşlar yerine polyester gibi sentetik malzemelerin kullanılmasına duyduğu tepkiydi.

Kontrol takıntısı Balenciaga’nın hayatının her alanına nüfuz ederken tarzını belirleme konusundaki kararlılığı da onu moda dünyasının en büyük isimlerinden biri haline getirdi. Zor bir yüzyılın ortasında çalışmasına rağmen, zanaatına olan bağlılığı onu haute couture’un “Maestrosu” olarak tarihe geçirdi.

The New Look, Apple TV

Christian Dior moda dünyasında devrim yaratan yuvarlak omuzlar, bele oturan ceket, bol pilili etek ve yüksek topuklu ayakkabılardan oluşan ikonik siluetiyle “The New Look” hareketini başlatarak adını moda tarihine altın harflerle yazdırdı. Bugünlerde ise bu efsanevi tasarımın arkasındaki hikâye aynı adlı diziyle yeniden gündemde. Başrollerini Ben Mendelsohn ve Juliette Binoche’un paylaştığı The New Look, Apple TV’de izleyicilerle buluşuyor.

Gerçek olaylardan esinlenen The New Look dizisi Christian Dior’un hayatını, kariyerini ve Coco Chanel ile olan rekabetini mercek altına alıyor. Dior’un 1942’de Fransız ordusundan ayrılmasından başlayarak 1946’da Nazi işgali altındaki Paris’te Lucien Lelong ile çalışmaya başlaması ve ardından kendi adını taşıyan markasını kurma sürecini anlatıyor. Dior’un ilk 90 parçalık koleksiyonunun büyük bir başarı elde etmesi ve Harper’s Bazaar‘ın o zamanki editörü Carmel Snow tarafından “The New Look” olarak adlandırılması, dizinin ismine de ilham kaynağı olmuş. Carmel Snow karakterini usta oyuncu Glenn Close’un canlandırdığını da hatırlatmakta fayda var.

Modanın Efsaneleri Ekranlarda
Modanın Efsaneleri

The New Look, Coco Chanel’in 1955 yılında düzenlenen bir basın toplantısında, muhabirlerin kendisinden 22 yaş küçük meslektaşı Christian Dior hakkında sorduğu sorulara verdiği sert yanıtlarla başlıyor. Chanel, Dior’u “Sinirli bir virane, dünyadan saklanan ve hak etmediğini düşündüğü bir başarıyla sürekli mutsuz” biri olarak tanımlıyor. Dior’un moda şovlarına katılanları, onun tasarımları yüzünden “acı çekmek zorunda kalan mahkumlar” olarak adlandırması da dikkat çekici bir diğer sahne olarak öne çıkıyor.

Dizideki geri dönüş sahnelerinde ise, Chanel’in, Nazi yetkililerine Dior hakkında olumsuz yorumlar yaparak, onu “tasarım konusunda hiçbir yeteneği olmayan ve haute couture için bir utanç kaynağı” olarak nitelendirmesi ikili arasındaki rekabetin ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor.

The New Look sadece moda tarihinin ikonik dönemlerinden birini yeniden canlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda Christian Dior’un hayatındaki zorlukları ve başarılarını da izleyicinin gözleri önüne seriyor. İki dev ismin çarpışmasını ve Dior’un tasarımlarıyla dönemin estetik anlayışını nasıl değiştirdiğini etkileyici bir şekilde anlattığı kesin.