Dünya 1 numarası Carlos Alcaraz, tenisin yeni ikon adayı konumunda. Şimdi ona ve yolculuğuna biraz daha yakından bakma zamanı.
“Her puanı böyle mi oynayacak?”
Rafael Nadal’ın tenis yaşamından kesitler içeren Nike reklam filmi bu soruyla sona erer. Ardından ekranda, “Çılgın rüyalar çılgın çabalar gerektirir” sözü belirir. Rafa’nın savaşçılığına övgü tadında, 20 senelik bir kariyerin epey kısa özetidir. Onu gelmiş geçmiş en iyilerin arasına sokan bir kariyerin…
Şimdilerde aynı soruyu sorduran bir oyuncu daha izliyoruz. Dünya 1 numarası Carlos Alcaraz, sadece milliyetiyle değil kortlara getirdiği ateş ile de efsanevi ismi anımsatıyor. 20’sine varmadan kazandığı büyük turnuvalar, yaşının ötesinde fiziği, devlere kafa tutmaktan çekinmeyen tavrı, kullandığı raket ve sayısız benzerlik onu Rafa’nın mirasçısı yapıyor. Hatta avantajlı olduğu bazı noktalar dahi var. Mesela sert kortlarda ondan çok daha erken olgunlaştı ve tüm zeminlere hakimiyeti o yaştaki Nadal’ın ötesinde bir görüntü çiziyor. Henüz Grand Slam seviyesinde en büyük rakipleri yenememiş olması ise en büyük eksiği olarak göze çarpmakta. Zira Rafa’nın Roger Federer’i Fransa Açık’ta devirip Wimbledon’da kafa tuttuğu yaşlarda, Carlitos’un strese bağlı kramplar sebebiyle yürümekte zorlandığı bir slam yarı finalini izledik. Tabii her yolculuk kendine has ve biriciktir. Alcaraz’ın şansı ve şanssızlığı, ardından geldiği üç ikon oldu.
Şanslı, çünkü artık üçüyle birden boğuşmak zorunda değil. Örneğin 2010 Wimbledon’a gidelim ve Tomas Berdych’in yaşadıklarını anımsayalım. Çeyrek finalde Roger Federer’i, yarı finalde Novak Djokovic’i geçen Çek raketin finaldeki rakibi Nadal olmuş ve nefesi üçüncü galibiyete yetmemişti. Berdych; tıpkı kendinden önceki ve sonraki jenerasyondan birçok talihsizin yaşadığını yaşamış ve Büyük Üçlü duvarına çarpmıştı. 2003 doğumlu Carlitos, bu çağın son demlerine denk düştü ve bundan faydalanma imkânı var.
Şanssız, çünkü yepyeni bir baskın figür olarak geçmişin ikonlarıyla sürekli olarak kıyaslanacak. Daha bir Grand Slam şampiyonluğu yokken dahi kaç tane kazanabileceği üzerine tartışmalar yapılıyordu ki şu an 23’te duran tek erkekler slam rekorunu kırıp kıramayacağı dahi konuşuldu. Bu onun yeteneğine bir övgü gibi görünse de alttan alta baskıyı artıran ve başarıları inanılmaz boyutlara ulaşana dek onlardan keyif almasını engelleyebilecek bir husus. Önüne konmuş, belki hiçbir zaman ulaşamayacağı devasa bir hedef…
Ancak Alcaraz’ın övgüye değer tarafı sadece oyununda değil kişiliğinde de yaşının ötesinde bir olgunluk sergilemesi. “En iyi olmak için en iyi yenmelisiniz” mottosuyla çıktığı Fransa Açık yarı finalinde Djokovic’e karşı yaşadığı kramplar sonrası bunu bir bahaneye dönüştürmemesi son derece klas bir hareketti. Maç biter bitmez durumun stres nedeniyle olduğunu belirten ve bu büyük maçlara daha hazır döneceğini belirten genç yıldızın düşünce yapısında büyük şampiyonların izi var.
Az önce saydığım benzerlikler onu Rafael Nadal’ın halefi konumuna getirse de Alcaraz diğer efsanelerden de izler taşıyor. Mesela hiçbir zaman karşılaşamadığı Federer’in 2000’lerdeki atak tenisi sanki onda yeniden canlanmış gibi. Çok hızlı ayaklar ve kusursuza yakın bir forehand etrafında şekillenen ama kortun her noktasına uzanan stilinin Federer’e yakınsadığı aşikâr. Fakat ona bakıp Djokovic’in zihinsel kuvveti ve fiziksel esnekliğinden de bir şeyler yakalamak mümkün. Henüz gelişime çok açık olmakla beraber, limitleri gökyüzünde bir efsane adayı izliyoruz.
Peki her puanı böyle mi oynayacak? Alcaraz, müthiş bir hücumcu olmanın yanında müthiş de bir savunmacı ve kortun en imkânsız noktalarına giden toplara dahi raket uzatmanın peşinde. Oyununun fiziksel talepkârlığı nedeniyle şimdiden fazlaca sakatlık yaşayan Carlitos için kendisini sakınma mevzusu kritik. Koçu ve eski dünya 1 numarası Juan Carlos Ferrero’nun da söylediği üzere; her topun peşinden koşmak, her puanı çevirmeye çabalamak onun DNA’sında var. Fakat her puanı böyle oynamaması, vücudunu koruması ve yoğunluğunu bilhassa da beş setlik maçlara daha makul biçimde yayması hayati önem taşımakta.
Alcaraz’ın kısa süre sonra Wimbledon’da 1 numaralı seribaşı olarak devam edecek hikâyesi son derece heyecan verici. Önünde kırmayı deneyeceği ve belki de kıramayacağı birçok rekor duruyor. Onlara ulaşmak için, her puanı muhtemelen bildiği gibi oynayacak. Yoğun ve amansız bir şekilde…