4 yıl önce LVMH Group’tan emekli olan saatçiliğin efsanevi ismi, sürpriz bir çıkış yapıp kendi markasını kuracağını açıkladı.
Saatçilik dünyasının yaşayan efsaneleri sayılacak olursa herkesin aklına gelen ilk isimlerden biri Jean-Claude Biver olur. 73 yaşındaki efsanevi saat ustası ve iş insanı, önce “1738’den bu yana quartz saat üretmedi, bundan sonra da asla üretmeyecek” diyerek stratejisini belirlediği Blancpain’i batmaktan kurtarıp dünya çapında yine etkin hale getirdi (marka 1992’de de Swatch Group bünyesine girdi), Hublot’nun büyümesinde ve “füzyon sanatı” stratejisinin kurulmasında öncü oldu, TAG Heuer’in CEO’su olarak görev yaptı, Apple Watch’ın çıkışından sonra TAG’in akıllı saat açılımını başlattı, 2014’ten 2018’e kadar LVMH’in saat bölümünün başkanı olarak görevini sürdürdü ve 2018’de emekli olarak bir başka işi ve hobisi olan peynirciliğe yöneldi. Karizmatik CEO’nun neredeyse her açıklaması, saat dünyasında gündem oldu (aklımıza Zenith Defy konferansı geliyor, “Saatçiliğin son zamanlardaki en büyük devrimi” diye duyurduğu Defy, herhangi bir saatin çekebileceğinden çok daha fazla dikkat çekmiş, her yerde haber olmuştu).
Biver, 2020’de Fransa’dan Legion d’Honneur ödülünü aldıktan sonra özel koleksiyonundan dört vintage Patek Philippe saatin müzayedede sekiz milyon dolara satılmasıyla ses getirdi. Geçirdiği bisiklet kazasından sonra ekim ayından yılbaşına kadar hastanede yatan Biver, orada düşünmeye fırsat bulduğunda saatçiliği ne kadar özlediğini fark ediyor ve kısa süre sonra bir başka ses getirecek açıklamayı yaptı: İsviçre’nin RTS (Radio Télévision Suisse) adlı haber kanalına, (saatçilikte bir gelenek olan) kendi adını taşıyan bir markayla sektöre dönüş yapacağını açıkladı. Hatta şirketin potansiyel merkezi için ziyaretlerini tamamladığını da ekledi.
Biver, bunun nedenini “Benim adım sektörde değerli, güven uyandırıyor ve tanınıyor,” diye belirtiyor. “İddialı görünebilir, ama unutmayalım ki, horolojiye 50 yılımı vermemin meyvesini topluyorum.” Biver her zaman günün trendlerini okumak konusunda başarılı oldu; ağırbaşlı markaları gençlerin ilgisini çekecek markalara dönüştürmek de onun alanlarından biriydi. Biver bugünün trendinin de “butik bir marka” olmak olduğunu söylüyor ve kuracağı markayı bu sebeple “küçük bir aile markası” olarak tasarlıyor.
Biver, markası için ortalama 30-35 yaş aralığında olan bir ekip toplamak için saatçilik okullarını yakın markaja almış. İlk saatlerini ne zaman kadar piyasaya süreceğini bilmiyor, ancak “çok tutkulu ve ayrıcalıklı” bir marka olacağını ekliyor. Biver küçük bir marka olmakla ilgili şöyle diyor: “Küçük saat markaları saatçilik dünyası için bir değer, çünkü büyük grupların dolduramayacağı boşlukları dolduruyor. Bu yüzden insanlar F. P. Journe, MB&F, Akrivia Rexhepi markalarını arıyor.” Efsanevi ismin bir diğer isteği de bilgisini genç saat ustalarına aktarmak.
30 Mart-5 Nisan tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleşecek eski SIHH, yeni Watches & Wonders Saat Fuarı’nda Biver’in bir açıklama yapması bekleniyor. Hayatını İsviçre saatçiliğine adamış olan; babası, karısı, kardeşi, şu an Phillips Müzayede Evi’nde çalışan çocuğu Pierre de onunla saatçilik tutkusunu paylaşan ismin 4 yıldır sektörden ayrı olması zaten olağan dışı bir durumdu (açıklamaları, NFT çalışmaları ve işbirlikleriyle sektörde konuşulmaya devam etti elbette). Biver de bununla ilgili şöyle diyor: “Anladım ki bir görevden emekli olabilirsin, ama tutkundan asla.”
