Viskinin sürprizlerle dolu hayat hikayesi, bir ürünün dünya markası olma yolundaki başarısına en çarpıcı örneklerden birini oluşturur.
Alkollü içkilerle arası iyi çoğu insan, viskinin Kelt dilinde “hayat suyu” anlamına geldiğini bilir… Bernard Shaw, onu “güneş ışığının sıvı hali” diye tanımlamıştır. Winston Churchill bir adım daha atarak, “Su, içmeye uygun değildir” der. “İçilebilir hale getirmek için ona viski eklemelisiniz.”
Viskinin maceralı yolculuğu, anavatanı İskoçya’nın tarihine de damga vurmuştur. Adına ilk kez İskoçya’da 1494 yılına ait kayıtlı belgelerde rastlanan viskinin, ülkeye Hıristiyan misyonerler tarafından getirildiği iddia edilir. Mısırlıların parfüm yapmak için keşfettikleri damıtma teknikleri ve imbikler Avrupa’yı dolaşarak İskoçya’ya ulaştığında, viskinin doğumu için de önemli bir adım atılmış olur. Bu koyu renkli damıtılmış içki önceleri hastalıkların tedavisinde antibiyotik ve anestezi amaçlı olarak kullanılsa da, zamanla kralların favori içkileri arasında liste başına yerleşir. Dünyanın ilk lisanslı damıtımevi, 1608 yılında İrlanda’da kurulan Old Bushmills’tir. Arpa, buğday, çavdar ve mısırdan damıtılarak yapılan ve meşe fıçılarda dinlendirilerek olgunlaştırılan bu alkollü içecek, gizli saklı üretildiği evlerden dünyaya açılma serüvenine böylece başlamış olur. İskoçya’da 1725 yılında getirilen “malt vergisi” de toplumun hemen her kesimine yayılan viski üretiminin yeraltından çıkartılarak legal bir platforma taşınmasını sağlamıştır. Bu yıllarda İrlanda ve İskoçya’dan Amerika’ya göç edenler ise beraberinde götürdükleri damıtma tekniklerini mısır üzerinde kullanarak Amerikan viskisinin yaratılmasına ön ayak olmuştur.
Viski üretimi başlıbaşına bir sanat dalıdır. Viski, sadece meşe fıçılarda yaşlandırılır. Sahip olduğu altın rengini fıçılarda olgunlaştıkça kazanır. Seneler süren bu olgunlaşma sürecinde -20 yıl sürdüğü bile olur- fıçılardaki viskinin alkolün uçucu özelliği nedeniyle yüzde 2’lik bir kısmının buharlaştığı bilinir. Uçup giden bu bölüm, keşfedilmesindeki Hıristiyan misyonerlerin payına atıfla, “Angel’s Share”, yani “Meleklerin Payı” diye adlandırılır. Günümüzde viski yapımında teknik bir terim olarak kullanılan Meleklerin Payı, tutkunları için viskinin ne kadar kutsal olduğunun da bir göstergesidir adeta…
Üzerinde “whisky” yazıyorsa İskoçya ya da Kanada, “whiskey” yazıyorsa Amerika ya da İrlanda kökenli olduğunu anlayabileceğiniz viskinin bugün dünyadaki bir numaralı üreticileri İskoçya ve Amerika’dır -İskoçya’da her saniye 42 şişe viski ihraç edilir. Ancak buna rağmen en çok viski, Hindistan, Fransa, Uruguay, Japonya ve İspanya’da tüketilir. 2026’da yıllık pazar payının 95.9 milyar doları bulması beklenen viski, derin tarihçesi, çeşitleri, üretim ve içim teknikleri, kültürü ve gustosuyla her yıl daha fazla insana ulaşmaya devam edecek.
Nikola Tesla, onu 150 yaşına kadar yaşatacağına inandığı için her gün viski içmiş, hayatı boyunca ondan ayrılamayan Frank Sinatra, bir şişe viskiyle gömülmüştür. Hayat suyu viski, belki ömrü uzatmaya yardımcı olamaz. Ancak tıpkı o meşhur İskoç atasözünün ifade ettiği gibi, viskinin iyileştiremediği bir şey asla iyileşemez demektir…