Aylardan “filmekimi”ne giriyoruz. 7-16 Ekim tarihleri arasında İstanbullu sinema severleri, film dolu bir takvim bekliyor.
İKSV’nin bu sene 21. defa düzenlediği Filmekimi, 7-16 Ekim tarihleri arasında İstanbul’un çeşitli sinema salonlarında sinema severlerle buluşmaya hazırlanıyor. Festivallerden ödülle dönen en yeni filmleri seyirciyle buluşturacak olan Filmekimi’nin bilet satışları ise 4 Ekim’de başlayacak. Filmler bu sene Atlas Sineması, Cinewam, Kadıköy ve Sinematek sinemalarında gösterilecek. Filmekimi’nin listesindeki bazı filmleri sinema sever okurlarımız için derledik.
“Beyaz Gürültü”, Noah Baumbach
Noah Baumbach’ın “Marriage Story”den bu yana çektiği ilk film olan “Beyaz Gürültü”, 1980’lerde Amerikalı bir ailenin gündelik hayatın sıradan dertleriyle uğraşırken bir yandan da geleceği muğlak bir dünyada aşk, ölüm, takıntı, mutlu olma ihtimali gibi evrensel gizemlerini çözmeye çalışmalarını izliyor. Tüketici toplumuna, yayımcılık kültürüne, komploculuğa ve bilgi kirliliği furyasına karşı bir eleştiri geliştiren filmin başrolünde ise Adam Driver yer alıyor.
“Öğle Güneşinde Yıldızlar”, Claire Denis
Cannes Film Festivali’nden Büyük Ödül’le dönen “Öğle Güneşinde Yıldızlar”, Nikaragua’da geçen tutku ve heyecan dolu, romantik bir aksiyon. Çekimleri Panama’da yapılan filmin müziği Claire Denis’nin çoğu filminde olduğu gibi yine Tindersticks’ten Stuart Staples’ın bestelerinden oluşuyor. Şair ve yazar Denis Johnson’ın iç savaş sırasında Nikaragua’daki deneyimlerini anlattığı aynı adlı romanını günümüze uyarlayan Claire Denis, filmini şöyle tanımlıyor: “Kitaptaki gibi ben de aşka, yiyip bitiren ve kör eden bir cinsel çekime dönüşen tesadüfi bir karşılaşmayı anlatmak istedim; tıpkı kitaptaki gibi filmde de ülkeyi sarsan şiddet yalnızca uzaktan görülebiliyor”.
“Yakın”, Lukas Dhont
Cannes’dan ödüllü ve Belçika’nın Oscar adayı olan “Yakın”, çocukluktan ergenliğe geçişteki büyüme sancılarını ele alıyor. On üç yaşlarındaki çok yakın iki arkadaş Léo ile Rémi’nin arkadaşlıkları birdenbire bozulunca olanlara anlam veremeyen Léo, Rémi’nin annesi Sophie’ye danışmaya karar veriyor. Filmin tohumları, yönetmen Dhont’un ilkokulunu ziyaret etmesiyle atılmış. Yönetmen, bugün hâlâ ilkokul yıllarındaki acı deneyimlerle barışamadığını söylüyor. Arkadaşlık, samimiyet, korku ve erkeksilik hikâyenin temelindeki kelimeler.
“Güzel Bir Sabah”, Mia Hansen-Løve
“Bergman Adası”nın ardından yönetmen Mia Hansen-Løve’u bu kez “Güzel Bir Sabah” ile beyazperdede görüyoruz. Film, nörolojik bir hastalıktan mustarip babasıyla ilgilenirken çok eski bir arkadaşıyla yeniden yakınlaşan bir kadının öyküsünü ele alıyor. Babasının hastalık sürecinden esinlenen yönetmen film için, “Keder ve yeniden doğuş gibi birbirine zıt iki hissin birbiriyle nasıl konuştuğunu incelemek istedim.” diyor.
“Armageddon Time”, James Gray
Usta yönetmen James Gray’in Cannes’da dünya prömiyerini yapan son filmi “Armageddon Time”, aile bağlarının sağlamlığı, arkadaşlığın karmaşık doğası ve “Amerikan Rüyası”nın kuşaklar boyu kovalanmasına dair son derece kişisel bir hikâye anlatıyor. Gray’in 1980’lerde New York’un Queens bölgesinde geçen kendi çocukluğundan anekdotlar içeren film, ikisi de kendi kişiliklerini bulma çabasında olan biri Yahudi biri siyah iki küçük çocuğun yakın arkadaşlığı ekseninde siyasal belirsizliğin hüküm sürdüğü bir dönemi merceğine alıyor. Oldukça kişisel, içten ve dokunaklı olan film, şimdiye dek büyük övgü toplamayı başardı.
“İşe Yaramazlar”, Lise Akoka & Romane Gueret
2022 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde En İyi Film Ödülü’nü alan “İşe Yaramazlar”, Fransa’nın kuzeyinde film çekimi yapacak Belçikalı yönetmen Gabriel’in filmde rol almak üzere amatör gençler ve çocuklar arasında yaptığı seçmeleri anlatıyor. Fransız yönetmen ikilisi Lise Akoka ve Roman Gueret, filmde oyuncu seçmelerinin pratiğini sorgularken çekimlerin ve film yapımının ahlaki yönünü de ele alıyor.
“Güneş Sonrası”, Charlotte Wells
Muğla’da çekilen “Güneş Sonrası”, anıların hüznü ve sevinciyle dolu, sade ve incelikli bir büyüme hikâyesi. Hafızanın sınırlarında dolaşan film, Sophie’nin babasıyla 20 sene önce Fethiye’deki tatildeki anılarını hatırlarken hafızasında kalan babası ile gerçekteki adam arkasında boşluklarda gidip gelmesini anlatıyor. Hem “Normal People”dan tanıdığımız Paul Mescal’in performansı hem de film, eleştirmenlerin ve seyircilerin beğenisini topladı.
“İncir Ağaçlarının Altında”, Erige Sehiri
Yönetmenin Tunus sinemasına şiirsel bir katkıda bulunmak umudunda olduğunu söylediği “İncir Ağaçlarının Altında”, tek bir gün boyunca mevsimlik işçilerin birbirlerine kur yapmalarını, eski bağlarını tazelemelerini, dedikodularını, hatta birbirlerini ispiyonlamalarını ve patronlarıyla olan ilişkilerini gözlemliyor. Filme eleştirmenlerden gelen yorumlardan biri ise şöyle: “Bir Yaz Gecesi Rüyası kadar aşk dolu.” “İncir Ağaçlarının Altında”, aynı zamanda Tunus’un Oscar adayı olan ilk kurmaca filmi.
“Leyla’nın Kardeşleri”, Saeed Roustaee
Hayal kırıklıklarının gölgesindeki “Leyla’nın Kardeşleri”, tüm hayatını anne-babasına ve dört erkek kardeşine bakmakla geçiren Leyla’nın hikâyesini anlatıyor. Film, yüksek temposu, vurucu diyalogları, etkileyici performanslarıyla Cannes’da Uluslararası Eleştirmenler Federasyonu’nu ödülüne layık görülmüştü.
“Ayrılma Kararı”, Park Chan-Wook
Güney Kore’nin en tanınmış çağdaş sinemacılarından Park Chan-wook’a Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren “Ayrılma Kararı”, namuslu ve azimli bir polis dedektifinin araştırdığı bir cinayet vakasında şüpheli olan kadınla yakınlaşmalarını konu alıyor. Seyirciyi sürekli şaşırtan senaryosu, dinmek bilmeyen gizem hissi ve oyunculuk performanslarıyla film şimdiden, yönetmenin en sürükleyici ve şaşırtıcı işlerinden biri olarak görülüyor.
Filmekimi boyunca gösterilecek tüm filmleri ve çizelgeyi İKSV’nin websitesinden görebilirsiniz.