Depeche Mode zaten müzikal olarak hep karanlıktı ama bu kez daha da ışıksız… “Memento Mori” çaresizliği sanata dönüştürme gücünün kanıtı. Bu Depeche Mode’a has bir nihilizm…
O gittiğiniz havalı eğlence partilerinde DJ’in en çok tercih ettiği, eğlenen kalabalık tarafından peçeteye yazılarak en çok istek alan topluluk belki de Depeche Mode. Ne ilginç ki, Depeche Mode (bu partilerde sıklıkla çalınan The Cure gibi) son derece karamsar ve depresif şarkılar yazan topluluklardan biri. Örnek mi? Son albümleri…
“Memento Mori”, Depeche Mode’un 15. stüdyo albümü. Şarkılarının ana teması, adından da anlaşılacağı üzere ölüm ve kayıplar. Buna sebep olan şey ise 60 yaşındaki kurucu üyeleri Andy Fletcher’ı 26 Mayıs 2022 tarihinde beklenmedik bir şekilde kaybetmeleri.
Seksenli yıllara girerek, Punk ile New-Wave yer değiştirmiş, yeni gelenin içinde kendilerine yeni romantikler (New Romantics) diyen nahif bir çizgi belirmişti. İşte o çizgiye ayak basanlar arasında (Eurythmics, Heaven 17, Human League, Blancmange, Spandau Ballet ve Duran Duran ile birlikte) boy göstermişti, isimlerini bir Fransız moda dergisinden esinlenerek koyan Depeche Mode. Ergenlik günlerini henüz geride bırakmış, elektronik aletler kullanan ve vokal yapan dört çocuk (Martin Gore, Vince Clark, Andy Fletcher ve Dave Gahan), İngiltere’nin Basildon kasabasından gelmiş, Londra’ya yerleşmişlerdi. Gelir gelmez de Mute Records ile sözleşme imzalamış ve çıkardıkları plaklarla bir kaç yıl içinde dünya çapında bir topluluk olmuşlardı.
Depeche Mode başından sonuna değin gerek soundu gerekse de şarkı içerikleri ile tutarlı ve istikrarlı bir topluluk oldu. Geldikleri son noktada iki kişi kalmış olmaları bile durumu değiştirmemişti. Fletcher’in vefatının ardından iki üyenin bir daha albüm yapıp yapmayacağı son ana kadar belirsizliğini korumuştu. Karar vermeleri gerekiyordu: Depeche Mode’u bitirecekler mi yoksa sürdürecekler mi? Kafa kafaya verdikten bir süre sonra ikili üzerlerindeki isteksizliği attılar ve kolları sıvayarak kaybettikleri arkadaşlarının anısına bir albüm yapmanın daha doğru olacağına hükmettiler.
Topluluk en son 2017 yılında “Spirit” albümünü yayınlamıştı. Salgın günlerinin kasvetli havasında hazırlanan “Memento Mori”nin içeriği, Fletcher öldükten sonra daha da kararmış.
Bunlar ağır bir duygusallık içinde bunalmış iki eski arkadaşın çığlığa yaklaşan sesleri. Latince “Öleceğini hatırla” anlamına gelen albümün adı, kökleri klasik Stoacı felsefeye dayanan ve Batı Hıristiyanlığının dini sembolizmine uyarlanan bir deyimden alıntı. Ancak bu ismin tercih edilmesinde dini metinlerin etkisi yok.
Yapımcılığını (Arctic Monkeys ve Gorillaz albümlerinden tanıdığımız) James Ford’un üstlendiği, 50 dakikaya sığdırılmış 12 parçalık albümden, önce “Ghosts Again” ve “My Cosmos is Mine” single olarak yayınlanmıştı. Baştan sona distopik endüstriyel seslerin yankılandığı çalışmaya Psychedelic Furs topluluğunun üyesi Richard Butler’ın da katkısı var.
Fletcher her zaman kalan iki üyenin Martin Gore ile Dave Gahan’ın arasında yapıştırıcı görevi gören üyeydi. Ehemmiyeti göründüğünün üzerindeydi. Bunu iyi bilen ikili Fletcher olmadan yeni şarkılar yazmakta zorlanıyordu. Kariyerlerinin kırkıncı yılında gelen albüm, ikilinin içine sürüklendikleri trajediyi derin bir biçimde hissettiriyor. “Memento Mori” bir “Music for the Masses” ya da “Violator” kadar hit şarkılarla dolu bir albüm olmasa da, onların son on yıl içinde yaptıkları en içten ve dokunaklı iş.
İlla soran olacaktır; Depeche Mode zaten müzikal olarak hep karanlıktı, ne vakit aydınlık oldu ki! Doğru, hep karanlıktı ama bu kez daha da ışıksız… “Memento Mori” çaresizliği sanata dönüştürme gücünün kanıtı. Bu Depeche Mode’a has bir nihilizm…