İstanbul’un ilk Art Nouveau yapısı, restore edildi ve bir sergiyle yıllar sonra yeniden açılıyor.
Botter Apartmanı, İstiklâl Caddesi’nin en eski yapılarından biri. 1900’de sarayın modacısı Jean Botter için inşasına başlanan Botter, ilk moda evine de ev sahipliği yapmış aynı zamanda. Apartmanın pek çok özelliği daha var; Pera Palas’tan sonra o dönemde asansör kullanan ikinci bina örneğin. Bir vakitler de Ferit Edgü hem reklam ajansı hem de evi olarak kullanmış Botter’in üçüncü katını. Sonrasında ise uzun yıllar boyunca sahipsiz ve atıl durumda kalmış. Ancak, şimdi uykusundan uyanıp kapısını yeniden İstiklâl’e açmaya hazırlanıyor.
II. Abdülhamid’in sarayın Hollandalı modacısı Jean Botter için 1900’lerde, yine dönemin meşhur mimarlarından Raimondo D’Aronco’ya inşa ettirdiği eski bir Beyoğlu apartmanı Botter. Pencere ve balkonlarındaki çiçekli motifler, sütunlarındaki insan başı figürleri, giriş kapısının bulunduğu bölümde çiçek, yaprak ve meyvelerden oluşan dekorasyonuyla İstanbul’un ilk Art Nouveau yapısı. 1900’lü yılların başında inşa edilen apartman bir süre Botter Ailesi’ne ev sahipliği yapmış, Avrupa modası şehre burada düzenlenen defilelerle tanıtılmış. Apartman, o zamanlar Beyoğlu’ndaki pek çok yapı gibi dünyanın sesini İstiklâl Caddesi’ne taşıyor, caddenin o güzel kalabalığının gürültüsünü ise çiçekli motiflerle çevrelenmiş pencereleriyle içine alıyordu. Sanıyorum ki tam da bu yüzden, restore edilen Botter’ın açılış sergisi “Düşler ve Hakikatler”de cadde ve apartman arasındaki ses ilişkisini ele alan “Çıngır” yerleştirmesi, Botter’e adımımı atar atmaz dikkatimi çeken ilk eser oluyor.
“İstiklâl Bir Anka Kuşudur ve Geri Dönecektir”
Botter Ailesi’ne bir süre ev sahipliği yaptıktan sonra ilerleyen yıllarda banka dairesi de olmak üzere çeşitli şekillerde kullanılan Botter Apartmanı, zaman içerisinde kaderine terk edilerek metruk bir yapı haline gelmiş. Geçtiğimiz sene Botter’e yeniden can vermek için çalışmalara başlayan İBB Miras, Botter Apartmanı’nı restore ederek Casa Botter Sanat ve Tasarım Merkezi olarak hayata döndürdü. Casa Botter 14 Nisan Cuma günü, içerisinde bir sanat sergisiyle halka açılacak. Botter’in açılışından iki gün önce ise İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve serginin küratörü Melike Bayık, Casa Botter’i basın mensuplarıyla birlikte gezdi. Bayık, yeniden hayata kavuşan Botter’deki “Düşler ve Hakikatler” sergisiyle birlikte bugünlerde ihtiyaç duyduğumuz umut kavramının ele alındığını söylerken Polat ise konuşması sırasında “İstiklâl bir Anka kuşudur ve geri dönecektir,” diyerek çatısında ağaç bitmiş bir halde bulunan Botter’in restorasyonundan bahsetti. Baharın yaklaştığı şu günlerde bir Beyoğlu apartmanının yeniden dirilişini görmek ve İstiklâl Caddesi’nin geri dönmesi mümkün bir Anka kuşu olduğunu anımsamak ise hepimize umut veriyor.
Botter Apartmanı yıllar içerisinde o kadar atıl kalmış ki, restore edilmeden önce çatısında bir ağaç dahi bitmiş. Çatıdaki bu ağaç, apartmanın giriş katında görülen sergideki eserlerden biriyle de diyalog kuruyor. Larissa Araz imzalı “Karanlıktan Başla Görmeye”; tarih, toprak ve kimlik ilişkisini, 1974’te Kıbrıs’ta öldürülmüş Ahmet Cemal’in hikâyesinden yola çıkarak ele alıyor. Kıbrıs’ta bir mağarada öldürülen Ahmet Cemal’in yediği son yiyecek Türkiye’den gelmiş incirdir. Cemal’in son yemeği incir, dinamitle patlatılan mağaranın tepesindeki delikten aldığı güneş ışığıyla büyür ve bir ağaca dönüşür. Bu ağacı bulmak için Kıbrıs’a giden Araz, Cemal’in karnından büyüyen incir ağacı ile toprak ve kimlik ilişkisini bulanıklaştırarak eserinde işler. Esere bir gölge halinde düşen incir ağacı, Casa Botter’in çatısında biten ağaç ile bir ters – yüz ilişkisi kuruyor. Mağaranın deliğinden ışık alarak yeşeren incir ağacı, tıpkı yıllar sonra yeniden hayat bulan Casa Botter gibi yaşamı temsil ediyor.
Casa Botter’in ilk iki katı “Düşler ve Hakikatler” sergisi için ayrılmış, girişteki eserlerden Mehtap Baydu imzalı “Sen Söylemezsen…” isimli otoportre çalışması İstiklâl Caddesi’ne bir kadın olarak bakıyor. Hemen çaprazımızdaki duvarda karşımıza çıkan Orhan Cem Çetin’in çektiği fotoğraf ise yaklaşık 35 yıl öncesine ait bir İstanbul manzarası. Kurtköy’de çekilen fotoğraf, yarım asrı geçmeyen bir sürede şehrin nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Sena Başöz imzalı video çalışması “Kutu”, Bayık’ın deyişiyle merhamet ve şifalanmak istediğimiz bu dönemde şefkatli bir yerde duruyor. Sergideki toplumsal kadın meseleleri de ihmal edilmemiş; Güneş Terkol “Hu Hu Hu” isimli bez çalışmasında çocukluk anılarından hafızasında kalanlara bezler üzerinde yeniden hayat vermiş. Bu bezlerde kadının toplumla ilişkilenmesini çeşitli hallerde görüyoruz, Terkol için bu bezler ikinci bir deri gibi, kırılgan ama onun hikâyesini taşıyacak güçleri var.
Botter’in restorasyonu tamamen bitmiş değil. Mahir Polat restorasyonun tamamının bitmesini beklemediklerini çünkü caddeyle ilişkisi olan ve insanların kullanabileceği katları hemen halkla buluşturmak istediklerini söylüyor. Aynı zamanda ilk etapta cephenin restorasyonuna odaklanarak, artık neredeyse binayla özdeşleşmiş çelik iskeleler kaldırılmış ve apartmanın Art Nouveau tasarımı ortaya çıkarılmış. Üst katlarda ise Cumhuriyet’in 100. yılı için İBB tarafından yürütülecek çalışmalarda yer alacak sanatçıları ve araştırmacıları ağırlayacak çalışma alanları yaratılmış. Apartmanın bir tasarım merkezi olarak hayata geçirilmesinin sebebi ise UNESCO’nun 2017’de Tasarım Şehri olarak seçtiği İstanbul’un tasarım merkezlerine ihtiyaç duyması. Böylece şehrin ilk modaevini ağırlayan Botter Apartmanı, onlarca yıl sonra bir tasarım merkezi olarak geri dönüyor. İBB Miras’ın diğer restorasyon çalışmalarında olduğu gibi Casa Botter’in restorasyonu da halka açık bir şekilde yürütülmüş.
123 yıl önce inşa edilen, bir vakitler Avrupa moda rüzgârını defilelerle duvarları arasında estiren, kimi zaman bir banka dairesi olarak kullanılan Botter Apartmanı, 14 Nisan Cuma günü İstanbullularla buluşmaya hazırlanıyor. Beyoğlu’na ait bir kültürel mirasın canlanacak ve pencerelerinin çerçevelerindeki yüz yıllık çiçek motiflerinin yeniden açacak olması, şehrin bu kadim caddesini seven bizlere bahar yaklaşırken ayrı bir umut veriyor. Umut veren bir başka şey ise, Botter’in duvarları arasında duyduğum ve yazının içinde bolca tekrarladığım şu cümle oluyor: “İstiklâl bir Anka kuşudur ve geri dönecektir.”