Thibaud Crivelli’nin çocukluğu Fransa’nın küçük bir kasabasında hanımeli, sardunya, gül ve şakayık kokuları arasında geçmiş; hal böyle olunca notalar her daim hayatının merkezinde olmuş. Biz de Crivelli’nin koku dünyasına konuk olduk, onunla kendi adını verdiği parfüm markası Maison Crivelli’yi ve parfüm yolculuğunu konuştuk.
Maison Crivelli, parfümde yeni yollar keşfetmeyi amaçlayan bir marka. Öncelikle marka nasıl kuruldu, biraz bundan bahsedebilir misiniz?
Maison Crivelli’yi basit ama iddialı bir hedefle yarattım. Hedefim, daha önce hiç koklamadığınız, klasik ve diğer niş markaların sunduğu parfümlerden gerçekten farklı olacak bir parfüm koleksiyonu oluşturmaktı. Bu sürpriz fikre verdiğim önemden yola çıkarak markayı kurmaya karar verdim.
Parfümlerinizde de sürprizler var…
Kesinlikle! Sürprizler, kreasyonlarımızı tanımlayan en önemli nokta. Her parfümümüz, piyasadaki diğer parfümlerde bulamayacağınız benzersiz içerik ve duyusal içeriklere dayanıyor. Bugün birçok müşteri, parfümlerimizi özgünlüklerinden dolayı övüyor ve daha önce böylesi parfümler koklamadıklarını söylüyorlar.
Hayatınız boyunca kokularla ilgili miydiniz?
Parfüm her zaman hayatımın merkezinde olmuştur. Fransa’nın küçük bir kasabasında büyüdüm ve parfüm ile ilk temasım buradaki bozulmamış doğaydı. İlkbaharda bahçemiz çiçeklerle dolu olurdu; gül, hanımeli, sardunya, artemisia, şakayık ve büyük bir visterya. Yazlarımız ise genellikle Fransız Rivierası’nda geçerdi ve yılın o döneminde defne, biberiye, çam ve narenciye kokularını burnumda hissederdim… Sonabahar ve kış aylarında ise rengârenk, sisli ve nemli ormanlar öğleden sonra yaptığımız yürüyüşleri hatırlıyorum. Hafta sonlarımızı genellikle semer, çalı, taze kesilmiş çam ve meşe ağaçlarının kokusu eşliğinde yürüyüş yaparak ya da ata binerek geçirirdik.
Parfümörlerle çalışma süreciniz nasıl ilerliyor?
Parfümörlere deneyimlerimi anlatıyorum, bilgi verip resimler, videolar, sesler gönderiyorum. Yaşadıklarımı anlatarak bu hatırayı duyusal, şaşırtıcı, zıt ve çok modern bir parfüme dönüştürmek için birlikte çalışıyoruz. Yaratıcı süreç genelde iki şekilde gelişiyor. İlhamımı “beslediğim” pek söylenemez, genellikle sürprizler bana gelir! Aktif ve çok meraklı biriyimdir, her zaman etrafımda olanı keşfetmeye, hissetmeye ve aynı zamanda birçok duyumu deneyimlemeye çalışırım. Dolayısıyla bu zihniyet, daha fazla sürpriz yaşamama yardımcı oluyor ve bunlar daha sonra güzel ilhamlara dönüşüyor.
Bazense belirli bir parfüm bileşenine dayanan yeni bir parfüm üzerinde çalışmaya karar veriyorum. Bu süreçte de etrafımdaki şaşırtıcı bir anı hatırlamak için geçmişime bakıyor ve sonra aynı yaratıcı süreci izliyorum.
Hibiscus MahaJád, vegan özlerden üretilen bir parfüm. Bu parfüm nasıl ortaya çıktı?
Hibiscus Mahajád ile gösterişli ama bir o kadar da zarif ve uzun süre tende kalan güçlü bir parfüm yarattık. Bu parfümde bir kuyumcu dükkânında içtiğim hibiskus çayını tattığım andan ilham aldım. Fikrimiz Türk gülünü nane ve tarçın ile renklendirmek ve aynı zamanda deri, misk ve vanilya dokunuşu ekleyerek tatlandırmaktı.
Bu vegan özlü parfümde birlikte çalışmak için parfümör Quentin Bisch’i seçmenizin nedeni neydi?
Quentin Bisch yeni jenerasyonun en iyi parfümörlerinden biri. Artistik yönü fazlasıyla güçlü ve etkileyici kokular yaratıyor. Partnerliğimiz kendiliğinden gelişti ve uzun yıllar devam edecek gibi görünüyor.
Vegan parfümden konuşmuşken şunu da sormak istiyorum, parfüm dünyasında sürdürülebilirlik kavramı gittikçe kendine daha fazla yer buluyor mu sizce?
Kesinlikle öyle, her gün farklı markalar çıkıyor. Maison Crivelli olarak biz formüllerimizden tüm yapay renklendiricileri çıkardık. Parfüm kutularımızda plastik yerine el yapımı kâğıttan üretilmiş malzemeler kullanıyoruz. Selofandan yapılmış ambalaj kullanarak parfüm kutularını paketliyoruz ve geri dönüşüme önem veriyoruz. Son olarak, Endonezya’da kullandığımız paçuli özü için de bir hayır kurumu ile çalışıyoruz.
Yarattığınız parfümlerle insanların hayatına dokunuyor ve belki de en özel anlarına eşlik ediyorsunuz. Maison Crivelli’de üretilen parfümleri üç kelimede anlatabilir misiniz?
Kokularımızı cüretkâr, şaşırtıcı ve modern olarak tanımlayabilirim.
Markanızın parfümlerini “slow perfumes” olarak tanımlıyorsunuz. Bu tanım neyi ifade ediyor?
Yavaş ritmin iyi bir yaklaşım olduğuna inanıyorum. Günümüz dünyası o kadar hızlı hareket ediyor ki, biraz yavaşlamak ve etrafımızdaki basit şeyleri takdir etmeyi öğrenmek önemli. Aksi takdirde, odak noktamızı kaybedip güzel anları kaçırabiliriz. Oldukça aktif bir kişi olmaya devam ediyorum fakat bazen acele etmekten kaçınmaya çalışırım.
Bir röportajınızda Türkiye’ye geldiğinizden de bahsediyorsunuz. Türkiye’den aklınızda kalan kokular nelerdi?
Paris ve İstanbul arasında yaşıyorum, bu yüzden Türkiye’yi oldukça düzenli ziyaret ediyorum. İstanbul’a ilk gittiğimde beni şaşırtan kokuların; kavrulmuş kestane, salep, bahar mevsiminde Pierre Loti’deki güzel mor salkımlar, fesleğen yaprakları ve tabii ki Boğaz’ın tuzlu rüzgârlarının kokusu olduğunu söylemeliyim.
Markanızla ilgili bir duyurunuz yahut Türkiye’deki parfüm meraklılarına söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu yılın sonlarında 2 yeni parfüm çıkaracağız. Biri paçuli ve diğeri de amber ağırlıklı olacak. İkisinde de yine Quentin Bisch ile çalışacağız.
Malum Sevgililer Günü geliyor, bu özel gün için hangi Maison Crivelli parfümünü tavsiye edersiniz?
Kesinlikle Hibiscus Mahajád. Bu parfüm tam anlamıyla bağımlılık yaratıyor ve parfümü kullananlar çevrelerinden çok fazla iltifat aldıklarını söylüyorlar. Mutlaka denenmesi gerektiğini söyleyebilirim!