Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek

21 Temmuz 2025
Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Filmleri damağımızda hissettiren Sinegastro’nun yaratıcısı Selçuk Uzman’la sinema ve yemeğin büyülü buluşmasını konuştuk: “Filmdekinden Lütfen” sahnelerden sofralara uzanan bir lezzet senaryosu yazıyor.

Hayatı bir filmden çıkmış gibi yaşamak ya da bir filme hayatı dahil etmek… Bir sürü enerjiden çıktın, yıkıldın, yeniden başladın ve her başlangıçta belki de bir filmin sahnesine tutundun. Yaşam filmlere, filmler yaşamlara karıştı. Tekrar dönüldüğünde asla başladığımız gibi olmadığını bilmek…

Filmler, davet edilen sofralar gibidir. Bazılarıyla dost olursun, yol arkadaşın olur; kimisi ise nezaketen kurduğun ikiyüzlü bir tebessüm… Bazı filmlerin tadına sonra varırsın; çocukken burun kıvırıp, yetişkin yaşlarında burnunda tüten zeytinyağlı pırasa gibi… Bazı filmlerle çocukluk hafızandaki bir tatla buluşursun ve aynı yerden kırılmış gibi hissedersin… Bazıları size anneanneniz gibi sofralar kurar, sizi buyur eder. Kimisi ise “O yemek bitecek, yemeğinle oynama!” diyen, sizi zorla sofraya oturtan anneler gibidir. Faydasını yıllar sonra anlarsın. Bazıları ise gözünü doyurur sadece…  

Nihayetinde her film bir sofra… Kimine zoraki oturuluyoruz, kimine koşarak gidiyoruz. Kimi şatafatlı ama soğuk, kimi sade ama samimi…

Aldığın lezzet ise iştahın kadar…

Bir Porsiyon Sanat – syf.  258

Yukarıdaki satırlar, 2022’de Düşbaz Yayınları’ndan çıkan ve Fatma Berber ile birlikte kaleme aldığımız Bir Porsiyon Sanat kitabından… Yemeğin içinde sanatı, sanatın içinde yemeği aradığımız bu kitabın sinema bölümü işte böyle başlıyordu. Biz bu kitabın heyecanını yaşarken, Selçuk Uzman da Sinegastro’nun ilk adımlarını atıyormuş. Sosyal medyadan pek çoğunuzun bildiği Sinegastro, bugün artık dijital ekranlardan taşarak, gastronomi odaklı yeni nesil iletişim ajansı Mıknatıs S organizasyonu ve Söke Un sponsorluğuyla “Filmdekinden Lütfen” ile gerçek hayatta sinema ve gastronomi meraklılarıyla buluşuyor.

Bir filmde geçen yemek sahnesiyle eski bir anısına fırlatılanlar, o an şahit olduğu sahnedeki yemeğin kokusunu aldığına yemin eden ama ispatlayamayanlar, filmi durdurup o an evde olanlarla filmdeki yemeği yapmaya çalışanlar -ya da uygulamadan sipariş verenler- bu kısa söyleşi sizler için.

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Sinegastro’Nun Yaratıcısı Selçuk Uzman

Merhaba Selçuk Bey, öncelikle Sinegastro’nun ilk tohumunun hangi sahnede atıldığını merak ediyorum.

Tarantino’nun Bir Zamanlar Hollywood’da filminde Brad Pitt’in kendi hazırlayıp tencereden çatalla yediği mac&cheese sahnesinde. Filmlerdeki yemekler çocukluğumdan beri ilgi odağımdı. Birçok yeme içme alışkanlığımın çocukluğumun filmlerinden, çizgi filmlerden, kitaplarından geldiğinin farkındaydım. Yemeyi sevmeyen bir çocuktum ama örneğin bir Yeşilçam filminde kıymalı yumurta sahnesi izlesem ya da Ömer Seyfettin öyküsünde peksimet-yoğurt yendiğini okusam hemen ardından bunları mutlaka canım çekiyor ve dolaptan bulup yiyordum. Yıllar sonra bile aynı yemekler bana aynı sahneleri hatırlatıyordu.

Tarantino’nun Bir Zamanlar Hollywood filmi 2019’da çıkmıştı. Ve bir sahnede Brad Pitt son derece basit, kirli, gelişigüzel bir şekilde yaptığı mac&cheese’i tencereden yiyordu. Doğrusu o yaşıma kadar mac&cheese yememiştim. Hemen marketten bir paket satın alıp sahnedeki gibi yaptım. Sinegastro bir blog fikri olarak tam orada ortaya çıktı. Yayınevindeki editörlük işinden artık sıkılmış birisiydim, kendime sürekli yazabilmek için mükemmel bir fırsat bulduğumu düşündüm. Biri mutlaka yapmıştır diyordum ama tuhaf bir şekilde aklımdaki konsepti kimse denememişti. Kıyısından kenarından dolaşanlar vardı ama tam orada benim durmak istediğim gibi duran derli toplu bir format yoktu. Yine de 2022’ye gelene kadar başlamayı erteledim.

Yayınevimdeki işimden istifa edince bol okumak ve izlemekle geçen bir dönemden sonra küçük yazılarla başlamaya karar verdim. Bana her gün düzenli yazı yazdıracak instagram sayfasını açtım, sahneleri kesip hem filmi hem yemeği yorumlamaya başladım.

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Sinegastro Sunumuyla “Filmdekinden Lütfen”

Ve ardından “Filmdekinden Lütfen” doğdu.

Evet, 2022’de Sinegastro’ya başladıktan sonra Instagram’da hızla büyüdüm. Yazılarım okunuyor, film-yemek eşleştirilerim duygusal karşılık buluyordu. Takipçilerimle birlikte eğleniyordum. Gezi rehberiydim; anlatmak hep tutkumdu. Bir gün sahneye çıkmalıydım, ama her şey doğal gelişti. Beşiktaş’ta Diyojen’de otururken “yapalım” dedik. Beş kişi biz, beş kişi seyirci gelse yeterdi. İlk afişi paylaştım, büyük ilgi oldu. Organizasyonu üstlenen Ali Ayaz ertesi gün bu iş için hat aldı. Meğer binlerce kişi bu etkinliklere çoktan hazırmış. 15 Kasım 2024’te ilk Filmdekinden Lütfen gösterisini yaptık. Sonrasında her hafta devam ettik. Format farklı şehir ve mekanlara taşındı. Altı ayda elliye yakın gösterim oldu. Her biri doğaçlama ve interaktifti. Tıpkı Sinegastro gibi sahnede de çok eğleniyordum.

“Filmdekinden Lütfen” demek, bir hayalin masaya gelmesi gibi. Sizce hayal ettiğimiz yemekle gerçek olan arasındaki farkı en çok hangi film belirginleştiriyor?

The Menu filmi tam olarak bunun için yapıldı diyebilirim. Onca fiyakalı tabaktan sonra 9,95 dolarlık gerçek bir cheeseburger.

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Sinegastro Sunumuyla “Filmdekinden Lütfen”

Filmdekinden Lütfen deneyimlerinde duygular da doyuyor diyebilir miyiz? Bu deneyimlerin konuklar üzerindeki etkisi sizce nasıl?

Yemeğin bir yakıt olmadığını, yaşıyorum dedirten bir ânı unutulmaz kıldığının farkındalığı pekişiyor belki. Çocukluk, aşk, kalp kırıklığı, mücadele, özgürlük, yaşam, ölüm. Filmdekinden Lütfen’de hepsine uğruyoruz.

Film menülerini tasarlarken neleri önceliklendiriyorsunuz? Dönemin mutfak estetiği mi? Karakterin yaşam tarzı mı? Görsel zarafet mi? Yoksa sizi cezbeden sahnelerden mi?

Karakterler üzerinden betimlemeye gitmek beni daha çok heyecanlandırıyor. Program bittikten sonra konukların zihninde yaşamaya devam edecek olan bu çünkü. Diğer saydıklarınız programı daha eğlenceli bir forma dönüştürüyor. Mümkün oldukça filmdekinde yakınlaştırıyoruz.

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Sinegastro Sunumuyla “Filmdekinden Lütfen”

Şimdiye kadar sizi en çok etkileyen konuk tepkisi neydi? Yemeği tadarken hislenen oldu mu? Yoksa sahneyi anımsayıp sessizce dalanlar mı daha çok?

Sessizce dalanlar daha fazla sanırım. Ağlamaklı gülmekli bir program diyorum ben Filmdekinden Lütfen’e. İnişli çıkışlı duygu geçişleri oluyor. Sahneler, yemekler, içkiler ve anlatımıma dahil ettiğim büyük yazarlar, büyük eserler etkinin gücünü artırıyor. Bazen sahnede benim bile daha önce fark etmediğim bir detay dile getirilince çok seviniyorum.

Sinemada yemeğin ana motif olarak kullanılmaya başlaması 1970’lere uzanır. İlk gerçek yemek filmi olarak kabul edilen Babette’in Şöleni, sade bir yaşam arzusu ile ihtişamlı Fransız sofraları arasındaki çelişkiyi işlerken, yemeği arzuları tetikleyen bir unsur olarak ele alır. 1980’lerde yemek temalı filmler artsa da, bu anlatım biçimi özellikle 1990 sonrasında belirginleşir. Zamanla yemek, sinemada yalnızca tema değil, karakter derinliği ve anlatının ritmini belirleyen güçlü bir unsura dönüşür.”

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Sinegastro Sunumuyla “Filmdekinden Lütfen”

Sinegastro’nun geleceği nasıl şekilleniyor? Seyahat konseptli film-menü turları, gurme-sinema kitap dizileri…

Sinegastro’ya başlama sebebim yazabilmekti. Bugün dahi yazılarımın kitaplara dönüşmesinden daha fazla heyecanlandıran bir şey yok. İçerik üreticiliği ve Filmdekinden Lütfen gösterileri ilk kitabımın çıkışını biraz geciktirse de yaklaştığımı biliyorum. Umarım Eylül’de Mona Kitap’tan çıkacak. Seyahate dönüşmesi hep aklımda. Eski işlerimden biri gezi rehberliğiydi. Altı sene yaptım. Bugün Sinegastro’yla birleşmesine bayılırım. Bir de Sinegastro’yu kendi adıyla uluslararası bir festivale dönüştürme hayalim var.

Lüks artık bir estetik meselesi. Sinegastro’nun yaşattığı deneyim sizce “lüks” mü?

Öncelikle ekonomik açıdan lüks değil. Bilet fiyatlarımızı baz aldığımızda aynı menüyü dışarıda kendimiz sipariş etsek daha yüksek bir fiyat çıkıyor. Yiyecek ve içeceklerle ilişkimizi sinema üzerinden sorguladığımız bu deneyimse makul fiyatlı bir lüks. Etkinlik sırasında sadece sinema ve gastronomiden değil, edebiyattan, müzikten ve yaşamdan birçok kapı açıyoruz. Programı bitirip teşekkür ettikten sonra birçok kişi salonda biraz daha kalmayı tercih ediyor. Sahnede anlattıklarımın üzerinden daha kişisel bir sohbet devam ediyor.

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Sinegastro Sunumuyla “Filmdekinden Lütfen”

Biraz da Godfather’dan söz edelim…“The Godfather CookBook” yemek kitabı olmanın ötesinde sinemasal bir ritüelin anatomisi gibi. Bu kitap konusunu anlatır mısınız?

The Godfather’ın yapımcısı Paramount Pictures’ın Türkiye’deki resmi yayıncısı Roof Universe bana ulaştı. Büyük yapımların lisanslı cookbook’larının tanıtım yüzü olmamı teklif ediliyordu. Aslında bu bir reklam anlaşmasından daha öteydi. Sanki kendi sayfamın kitapları çıkmış da duyuracakmışım gibi hissettim. Filmin orijinal fotoğraflarıyla her yiyeceğin detaylı tarifinin verilip filmdeki rolünün yorumlanması benim sinegastro’da yaptığım şeyin neredeyse aynısı. Birçok film ve dizinin cookbook’u yolda. Haberini aldıklarım; Ninja Turtless, Friends, The Office, Sopranos, Titanic, Harry Potter, Game of Thrones.

Chungking Express’in Yalnız Polisiyim

Bitirirken… Hayatınız bir film olsaydı, hangi sahneden ve hangi yemekten oluşurdu? Tabaktaki sahneyi bizim için hayal eder misiniz?

Ben akşamları genelde yalnız yerim. Dolayısıyla sinemadaki yalnız yemek yiyen kişilerin sahneleri beni çok çekiyor. Chungking Express’te büfeden şef salatası sipariş edip duran polislerden biri ya da The Apartment’da akşamları televizyon karşısında mikrodalgada ısıttığı hazır yemeğini yiyen Baxter olabilirdim.

Sinegastro’dan Yemek Gibi Film, Film Gibi Yemek
Sinegastro Sunumuyla “Filmdekinden Lütfen”
Kahvaltıda Audrey, Akşam Yemeğinde Matrix

Bize sabahtan akşama bir film ziyafeti hazırlar mısınız? Kahvaltıya, öğle yemeğine, beş çayına, akşam yemeğine yakışacak filmlerden…

Kahvaltıda Breakfast at Tiffany’deki Audrey Hepburn’ün kahve ve kruvasanını kahvaltı için yeterli bulurum. Öğle yemeği için Julia Roberts’ın gençlik filmi Mystic Pizza’nın pizzası şahane olurdu. Beş çayına The secret Life of Walter Mitty’deki mandalinalı kek, akşam yemeğine de The Matrix’deki şatobiryan ve kırmızı şarap.

Mehmet Turgut: “Dünya Yıkılsa Gülümseyip Geçerim”

Ebru Yıldız’ın Objektifinden Müziğin İkonları

James Kerwin: Terk Edilmiş Mekanlarda Masalsı Bir Yolculuk