Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü

8 Temmuz 2025
Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü Saatolog Özel Röportaj Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü
Bitlis’in bir dağ köyünde başlayan hikayesi, azim ve cesaretiyle bambaşka semalara evrildi. Nuray Krein’ın ilham veren öyküsünü unutmayın, bir gün TEDx’te karşınıza çıkabilir.  

Nuray Krein, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) Kardelenlerinden biri. Hayatı, doğuda, karla aylarca kapalı kalan bir dağ köyünde başladı. Hem coğrafyanın zorluğu hem de anne ve babasını arka arkaya kaybetmenin acısı, önüne pek çok engel çıkardı. Ama Nuray, her seferinde doğru olanı seçerek, bu engelleri bir bir aşmayı başardı.

Aslında Nuray Krein’in hikayesi, son yıllarda sıkça duyduğumuz “Doğduğun yer kaderindir” sözünün sorgulanması gerektiğini gösteren güçlü bir örnek. Ona göre, evet, zor şartlarda dünyaya gelmek insanı hayat yarışında geriden başlatabilir; ama bu kader değil ve değiştirmek mümkün. Yeter ki kişi çabalamaktan vazgeçmesin ve doğru bilgiye ulaşmayı başarsın.

Hayallerine giden yolda doğru insanlara ulaşmaktan çekinmeyen, harcadığı emeğin karşılığını sabırla beklemeyi bilen, kendi deyimiyle “mucizelere inanmaktan vazgeçmeyen” Nuray’ın dağ köyünde başlayan hikayesinin ilk bölümü Kaliforniya’da üniversite eğitimini tamamlamasıyla sona erdi. Şimdi yeni bir başlangıç var onun için. Nuray yeni yolculuğunda tıpkı kendisi gibi zor koşullar altında doğan ama azimli kız çocuklarına ilham olmayı hedefleyen yeni hayallerinin peşinde.

Nerede doğdun? Doğduğun köyü anlatır mısın?

1997 yılında Bitlis’in 15 haneli Kayalı Köyü’nde doğdum. Bitlis’ten dört saat uzaklıkta, dağın başında bir köy. En yakın hastane köyümüze iki saat uzaklıktaydı ve kışın çok fazla kar yağardı. Köyde elektrik vardı ama kışın kar yağdığında giderdi. Bir tek yazın elektriğimiz oluyordu. Evlerde su yoktu, köyün çeşmesinden alırdık. Her evde en az 10 çocuk olduğundan, köyün 200 kişiye yakın bir nüfusu vardı. 11 kardeşimle birlikte bu köyde büyüdüm.

Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü
Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü

Ailenden bahseder misin?

Anneme, bana hamileyken beyin tümörü tanısı konulmuş, ben doğduktan sonra da vefat etti. Hastane çok uzak olduğu için doğru dürüst bir tedavi alamamış annem. Sonra babam, annemin kuzeniyle ikinci evliliğini yaptı. Ben 11 yaşındayken üvey annem kansere yakalandı. 13 yaşındayken de babamı akciğer kanserinden kaybettik.

Baban vefat edince ve üvey annen hastalanınca ne yaptınız?

Babam vefat edince iki alternatif vardı. Ya biz çocuklar İzmir’de yaşayan abilerimizin yanına taşınacaktık ya da yetimhaneye yerleşecektik. İzmir’e taşınmamıza karar verildi. Ben İzmir’de sekizinci sınıfı okudum. Babamdan bir yıl sonra da üvey annem vefat etti. Ben o sırada yaşları beş, dokuz, 11 ve 12 yaşındaki dört kardeşime bakıyordum. Sonra liseyi Manisa’nın Salihli ilçesinde yatılı okudum. Kardeşlerim de Bergama’daki yatılı okula yerleştiler. Liseden sonra da Tarla Bitkileri okumak üzere Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne gittim.

Biraz da köydeki hayatından bahsedebilir miyiz? Köyde okul da yoktu sanırım. İlkokul eğitimini nasıl aldın?

Köye yaklaşık iki saat uzaklıkta bir yatılı okul vardı. İlkokuldan itibaren orada okuduk. Köyde dağlarda çok dolaştığımdan yatılı okul bana hapishane gibi gelirdi. Hep kaçmak isterdim.

Baban eğitim almanızı destekledi mi?

Babam üç ablamı görücü usulüyle evlendirdiği için bizim öyle bir hayatımız olsun istemedi. Kendisi köy muhtarıydı ve başka yerlere gittiğinde kadınların da hemşire, öğretmen olabildiğini görünce bizim, yani benim, ablamın ve kızkardeşimin de okumasını istedi. Babamın bize yaptığı en büyük iyiliklerden biri oldu bu.

Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü
Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü

Yurt dışına gitme fikri nasıl girdi kanına?

Ağabeyim Work&Travel ile ABD’ye gelmişti ve onun sayesinde benim de hep yurt dışına gitme hayalim vardı. 2015 yazında, ÇYDD bursuyla lisede okurken Ali Nesin Matematik Kampı’na gittim ve orada ilk kez ailesinin durumu daha iyi olan yaşıtlarımla tanıştım. Tanıştığım kızlardan biri yazın bir Avrupa turuna gideceğini söyledi ve beni de davet etti.  Fiyatı yüksek değildi, ağabeyim de ABD’den destek verince ilk kez Avrupa’ya adım attım. 50 öğrenci, otobüsle 20 gün Avrupa’yı gezdik. Güzel bir deneyimdi ama ben bir kez de tek başıma gitmek istiyordum.

Neden tek başına gitmek istedin?

Yanında birileri olunca hep onlarla gezmek ve Türkçe konuşmak zorundasın. Ama tek başına olunca daha özgürsün. O seyahatten sonra nasıl tek başıma gidebilirim diye internette araştırmaya başladım. Bu arada ÇYDD’nin Eskişehir’deki ücretsiz İngilizce kurslarına yazılmıştım. Oradaki İngilizce öğretmeni bana öğretmenlik yaparak dünyayı gezdiğini söylemişti. Ben de gitmek istediğimi söyleyince Work Away’i önerdi. Profilimi oluşturduk ve sonra Danimarka’nın Aalborg şehrindeki bir çiftlikten dönüş geldi. Bana gelip istediğim kadar kalabileceğimi ve çalışabileceğimi söylediler. Ama ben ancak 40 günlük vize alabilmiştim. 2017 yılında çok az İngilizce ile 40 günlüğüne Danimarka’ya gittim. Tarlada çalıştığımdan çok da konuşmamı gerektiren bir iş değildi ve rahat hallettim. Ama bu iş gözümün daha da açılmasını sağladı.

Danimarka deneyiminden sonra olaylar nasıl gelişti?

Türkiye’ye dönünce üniversite üçüncü sınıftaydım ve yurt dışına uzun süreli nasıl gidebileceğimi araştırmaya başlamıştım. Bu sırada au-pair olarak gitme şansımın olduğunu öğrendim. Facebook’ta Amerika Au-Pair grubunu buldum ve oraya yazdım. Oradan, Kaliforniya’da yaşayan Rus bir anne ve Türk bir baba bana ulaştı. Çocuklarına Türkçe öğretecek birini arıyorlardı. Çok iyi denk gelmişti çünkü İngilizcem hâlâ hiç iyi değildi. 2018 yazında da San Francisco’ya 40 dakika uzaklıkta Santa Clara’ya geldim.

ABD’de yaşam kolay değil. Mesela ehliyetin ve otomobilin yoksa bir yerden bir yere gitmen çok zor. Bu da izole bir hayat demek. Sen bunların üstesinden nasıl geldin?

Ehliyetim yoktu tabii ki. Yaşadığım yer, merkezden uzaktaydı ve en yakın otobüs durağı 15 dakika yürüme mesafesindeydi. Arabaya mahkum bir hayattı. İlk geldiğimde iki ay boyunca hiç dışarı çıkmadım çünkü çok çekingendim ve kaybolmaktan korkuyordum. İki ay boyunca sadece aileyle vakit geçirdim. Hafta sonları onlar dışarı çıkarsa birlikte gidiyordum. Bu yüzden arkadaş da edinememiştim. İlk başlarda bayağı bir yalnızlık çektim, geri dönmeyi düşündüm.

İkinci ayın sonunda evin yakınlarında yürümeye başladım. En yakın kafe bile 30 dakika yürüme mesafesindeydi. İnsandan çok araba görüyordum dışarıda. Sonra au-pair’lerin ayda bir düzenlenen etkinliğine katılmaya başladım. Orada dünyanın her yerinden insanla tanıştım. Bazıları çalıştıkları ailenin arabasını kullanıyordu ve beni evden alıyorlardı. Sonra yavaş yavaş Uber kullanmaya başladım ama o da au-pair maaşım için oldukça pahalıydı. Otobüs, 15 dakikalık yere bir saatte varıyordu.

Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü
Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü

Seni orada tutan ne oldu?

Arkadaş edindikçe oradaki hayata da alışmaya başladım. Ama elbette beni orada tutan asıl şey eşim Jason oldu. Jason’la tanıştıktan sonra her şey değişti. ABD’ye gittikten altı ay sonra satranç kulübünde tanıştık. Arkadaşlığımız satranç oynayarak başladı, sonra birlikte dışarı çıkmaya başladık. Sinemaya, tiyatroya ya da hiking’e gidiyorduk. Bir nevi benim her şeyim oldu Jason burada. Kendisi Google’da bilgisayar mühendisi olarak çalışıyor. Onun sayesinde buradaki farklı hayatları gördüm, ufkum genişledi.

Evlenmeye nasıl karar verdiniz?

Aslında evlilik ikimizin de aklında yoktu. Daha 22-23 yaşındaydık. Benim sadece iki yıl oturum iznim vardı ve sonrasında ne yapacağımı bilmiyordum. Her şey gayet güzel giderken birlikte yaşadığım aile bir saat uzaklıkta başka bir yere taşındı ve görüşmemiz zorlaştı. Biz de ayrılmaya karar verdik. Ancak birkaç ay sonra ben ona yakın başka bir aile buldum ve yeniden görüşmeye başladık. Oturum iznimin bitmesine altı ay kala durumum yine belirsizleşmişti. Ben de ona şaka yollu “oda arkadaşı ister misin” diye sordum. O da “tamam” dedi. Jason’ın yanına taşınınca  öğrenci vizesine başvurdum, Jason da bana sponsor oldu. Ama başvurum reddedildi. Bu olaydan sonra Jason “evlenelim” dedi. Göl kenarında sade ve güzel küçük bir törenle evlendik.

Sonra üniversite eğitimine başladın. Üniversiteye başvuru kolay mı ABD’de?

Evlendikten sonra oturum izniyle ilgili sorunum çözülmüştü ve artık rahatlıkla okuyabilir hale gelmiştim. ABD’de üniversite eğitimi almak, sadece lise mezunuysan zor. TOEFL ve bazı başka sınavları geçmen gerekiyor. Ama Türkiye’de üniversite okuduysan işin daha kolay.

Bir de community college’lar var, girmesi daha kolay. Bu okullara kaydolmak için çok da zor olmayan bir İngilizce sınavına girmek ve 100 üzerinden 70 puan almak gerekiyor. Okuyacağın bölüme göre matematik sınavını da geçmen bekleniyor. Ben ilk önce bilgisayar mühendisliği okumak istedim ve hem ingilizce hem de matematik sınavını geçerek okumaya hak kazandım. Ancak kısa süre sonra bu bölümün bana uygun olmadığına karar vererek işletme yönetimi bölümüne geçtim. Community College’larda iki yıl okuduktan sonra, başarılıysan dört yıllık üniversiteye transfer olma imkanı var. Ben de öyle yaptım ve community college’da iki yıl okuduktan sonra San Jose State Üniversitesi’ne transfer oldum. Orada da 1,5 yıl okuduktan sonra mezun oldum.

Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü
Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü

Şimdi ne yapıyorsun?

Şu an iş arıyorum. Bir yandan da, yeni insanlarla tanışmak için Facebook üzerinde kendi topluluğumu oluşturdum. Ayda bir etkinlik düzenliyorum. Kariyer gelişimi üzerine bir topluluk benimki. İlk etkinliğimi “Hayalindeki iş ne” başlığıyla düzenledim ve çok güzel geçti.

Birkaç yıl önce satranç üzerine bir kitap yazdın. Ondan bahseder misin?

Yatılı okulda okurken en sevdiğim etkinlikti satranç. Beş yıl üst üste hem kendi okulumda, hem ilçede hem de ilde birinci oldum ve büyük turnuvaya katılmaya hak kazandım. Ancak büyük turnuvada maalesef birinci olamıyordum. Yaklaşık 500 kişi katılıyordu ama ben ancak ilk 50’ye girebiliyordum. Benim için çok motive ediciydi çünkü satranç sayesinde hayatımda yeni kapılar açıldı. Turnuvalara katılarak Türkiye’de bir sürü yeni yer gördüm. Lise ve üniversitede de oynamaya devam ettim. ABD’de de küçük çocuklara satranç dersleri verdim. Bunun üzerine Jason’la birlikte çocuklara satranç oynamayı eğlenceli bir şekilde öğreten bir kitap yazdık. “Learn Chess with Jason and Nuray” isimli kitabımızın çizimlerini de Jason’ın annesi Lori hazırladı. Amazon’da yayınladığımız kitabın Türkçe versiyonunu da yaptık.

Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü
Nuray Krein’in İlham Veren Öyküsü

Sanırım bir süre önce köyünü ziyaret ettin. Neler hissettin bunca yıl sonra?

2010 yılında İzmir’e taşındıktan sonra bir daha köye gitme imkanım hiç olmadı. ABD’ye gidince, oturum iznimden dolayı da dört yıl Türkiye’ye gidememiştim. Gelir gelmez ilk işim köyüme gitmek oldu. Köyde yaşayan iki ablamı 12 yıl sonra ilk kez gördüm. Hiç tanışmadığım yeğenlerim vardı. Her şey bıraktığım gibiydi. Yeğenlerim, benim yaşadığım çocukluğu yaşamaya devam ediyorlardı. Ama ben çok değişmiştim. Bunu görünce ilk söylediğim şey şu oldu: “Vay be eğitim ne kadar önemli bir şeymiş” Eğer köyden çıkmasaydım bambaşka bir hayatım olacaktı. Burs aldığım ve eğitimime yardımcı olan ÇYDD gönüllülerinin ne kadar önemli bir iş yaptığını bir kez daha anladım. Bu gibi dernekler, benim gibi zor koşullarda doğmuş kız çocuklarının yollarını açıyor. O yolda ilerlemek bizim gibiler için o kadar zor ki…

Ben hep annemle babamın da beni gittikleri yerden koruduklarına inandım. Onların korumasıyla yoluma hep iyi insanlar çıktı. Yoluma çıkan doğru insanlar sayesinde dünyanın ne kadar büyük olduğunu gördüm. Özgür ve ayakları üzerinde durabilen bir kadın olmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu fark ettim.

Sen hep sınırlarını aşmak isteyen bir çocuk ve genç olmuşsun. Ve gördüğüm kadarıyla bu, karakterinin bir parçası. Neydi hep motivasyonunu yüksek tutan ve seni cesur kılan?

Ben köyde çok özgür büyüdüm. Yedi yaşına kadar yaptığım tek şey hayvanlarımızla birlikte dağlarda dolaşmak oldu. Beş-altı saat yürüyerek dağlarda dolaşıyordum. Kaybolacağım ya da biri bana zarar verecek korkusu hiç yoktu. Belki de bir şekilde bize korku öğretmediler. Eğer inek ya da koyunları gütme sırası bende değilse dağlara meyve ya da mantar toplamaya giderdim. Belki şehirde bir apartmanda büyüseydim bu kadar cesur olamayacaktım.

Senin gibi zor yaşam koşullarına doğan ama ufku geniş kız çocuklarına ne önerirsin?

Eğitimlerine önem versinler çünkü eğitim sayesinde seçeneklerimiz de artıyor. Çok iyi bölümlerde okumasalar bile pes etmesinler. Bilgiyi almak için teknolojiyi kullansınlar ve bilgiyi doğru yerde arasınlar.  Türkiye’de, okumak isteyen kız çocuklarına yardım eden bir sürü muhteşem dernek var. Gidip onlarla yüzyüze görüşerek hedeflerini anlatsınlar ve yardım istesinler. Ufuklarını açacak insalarla tanışsınlar.

Bundan sonrası için hayallerin neler?

Bu kadar yol geldikten sonra kesinlikle büyük hayallerim var. Mucizelere inanan bir insanım ve eğer gerçekten çabalarsan evren sana geri veriyor. Hayallerimden biri benim gibi kız çocuklarına ilham olmak için bir kitap yazmak istiyorum. Kitabı yazmaya başladım, yavaş yavaş ilerliyor. Kurduğum topluluk ile insanlara koçluk yapmak ve bir gün TEDX sahnesine çıkmak istiyorum. Ve en büyük isteğim, ileride Türkiye’de bir dernek aracılığıyla sınırlarını aşmak isteyen kız çocuklarına yol gösterecek etkinlikler düzenlemek, onlara umut olmak.

Birim Gönülşen Özyürekli: “Toplumsal Eşitliği Sağlamak Hepimizin Geleceği İçin Kritik”

Ezgi Yıldız Kefeli: “Kadınlar Lider Olduğunda Dünyayı Değiştirme Gücüne Sahip Oluyorlar”

Everest’ten Arktik’e Uzanan Bir İsim: Mediha Didem Türemen