Bence Laureato’nun mimar tasarımcısı, önünde saygıyla eğildiğimiz Gérald Genta üstadın yakaladığı ama tamamlayamadığı bir şeyi görmüştü.
Çaykovski’nin ünlü “Kuğu Gölü” balesinin müzikleri pek çok yerde kullanıldığı için herkese muhakkak bir yerlerden tanıdık gelir. En bilinen melodilerden biri olan, birinci perdenin sonlarına doğru “Küçük Kuğuların Dansı” isimli sahnede dört balerinin el ele verip dans ettikleri anda çalan müzik muhteşemdir ancak çok daha büyüleyici ve muazzam olan, birlikte hareket etmek zorunda olan balerinlerin hipnotize edici senkronize hareketleridir (Medici.tv’ye üye olma nedenim de işte bu sahnedir). Ben de takıntılı bir saat meraklısı olduğum için bu sahneyi ne zaman izlesem aklıma Girard-Perregaux’nun Laureato modeli geliyor. Çünkü Laureato’da bulunan bütün özellikler bu iki dakikada anlaşılır. Bence bu özelliklerin ilki zarafet, ikincisi ise güç. Balerinler son derece zarifler ve elbette ancak ne kadar güçlü olduklarını birbiri ardına yaptıkları hareketlerin hiç aksamamasından, sekteye uğramamasından anlaşılıyor.
Bu sahnede ritmi duyarsınız, görürsünüz ve müthiş bir mekanizmanın olağanüstü güzelliğini izlersiniz. Hayır balenin mekanizması ile Laureato’nun mekanizmasını benzetmiyorum, o başka bir şey. Burada esas mesele altın oran benzeri büyülü bir yapının varlığıdır. Neden iki farklı dünyanın sanat eserlerini yan yana düşündüğümü söylemek için bu yapıyı anlatmak istiyorum ama önce Laureato’nun öyküsünü anlatmam gerek.
Bilindiği gibi Girard-Perregaux (GP), 1791’den bu yana her biri üst düzey zanaatkârlık eseri saatlerle tanınan değerli bir marka. Zarif ve ikonik üç köprülü mekanizma gibi ayırt edici estetik ve teknik özelliklere sahip üst düzey modelleri ile haklı bir ün (logosu da köprü figürüdür) sahibi.
Girard-Perregaux ilk olarak 1975’te tanıtılan Laureato modeli ile aynı zamanda çelik spor saatler dünyasının oluşmasına katkıda bulundu. 1975’te çıkan çelik kasalı ve entegre çelik bilezikli, az miktarda altın eklentili iki renkli Laureato 35 mm çapındaydı ve ilk kurum içi İsviçre yapımı son derece kaliteli seri üretim (32.768 A/s titreşimli cal. 705) quartz mekanizmalarından birini taşıyordu. Mekanizma son derece dakikti, bu nedenle kadranda “Quartz Chronometer” ibaresi bulunuyordu.
Dönemin şartları gereği ilk yıllarda sesini yüksek perdeden duyurmasa da zaman içinde yapılan ve sahip olduğu zarafete güç katan tasarım değişiklikleri sonucu Laureato modeli günümüzde en arzu edilen ikonik saatler arasında yerini aldı.
Laureato, Audemars Piguet Royal Oak modelinin çıkışından üç yıl sonra doğdu. Lüks çelik spor saatleri türünün ilk krallarından biri olan Laureato, entegre bileziği ve fıçı tipi kasası ile belki çok çarpıcı değildi ama çok şıktı. Bugün pek bilinmiyor ama Royal Oak 1972’de çok soğuk karşılanmıştı ve popüler bir model değildi, yeni bir türün habercisi olsa da üretilen ilk bin saatin satılması iki yıl sürmüştü. Bu anlamda Laureato, Royal Oak’un çıkışından sonra daha kimse farkına varmamışken çelik spor saatler çağının gelişini selamlayan ilk modeldir. Sonra 1976’da Patek Philippe Nautilus, 1977’de ise Vacheron Constantin 222 piyasaya çıktı (günümüzün saatçilik sektörüne yön veren hemen bütün ikonik saatlerin 1970’lerde, birçok markanın ayakta durmakta zorlandığı Quartz Krizi yıllarında ortaya çıkması da çok ilginç bir gerçektir).
Daha sonra çıkan ünlü modeller, Laureato’nun entegre mimarisinin yan yana duran parlak ve mat cila tarzını benimsediler. Royal Oak’un tersine dalgıç kaskına hiç benzemiyordu, üzerinde vidalar yoktu, biçim ve oranların uyumu vardı, endüstriyel gelişmelere değil geometrinin güzelliğine bir övgü gibiydi. Ayrıca Laureato quartz olduğu için de incecikti.
İtalyan mimar Adolfo Natalini tarafından tasarlanan yeni saate yine İtalyan distribütörün önerisiyle Laureato (mezun) adı verilmişti. 1975’te tanıtılan ilk Laureato ile günümüzdeki Laureato tasarımı arasında önemli farklar var ama ikisi de temelde değişmeyen aynı cazibeyi taşıyor. Nesnenin güçlü zarafeti mi demeli tam olarak bilemiyorum, bence Laureato’nun mimarı Adolfo Natalini önünde saygıyla eğildiğimiz Gérald Genta üstadın yakaladığı ama tamamlayamadığı bir şeyi görmüştü: İtalya’da görülen sarı gün ışığı gibi bir şey. Medici Ailesi’ni nesiller boyu sanat eserleri koleksiyonu yapmaya çağıran şey de aynı ışık olabilir.
Rönesans ışığını, gizemli bir ritme sahip, dengeli, karizmatik ve ilham verici olarak tanımlarsak eğer Gérald Genta üstadın bütün bunlara ek olarak tamamlayamadığı şeyin dayanıklı yumuşak çizgilere sahip güçlü kaslar barındıran bir zarafet olduğunu iddia edebilirim.
GP, 1984’te ikinci nesil Laureato’yu Equation isimli quartz mekanizma ile donattı. Equation saate günün uzunluğu, gündoğumu ve günbatımı süresi gibi çeşitli astronomik göstergeler getiriyordu. 1995’te ise GP Laureato otomatik kalibre 3100 ile yenilendi, saatin çapı 36 mm’ye çıkarıldı. 2003’te GP Laureato EVO3 koleksiyonu tanıtıldı. EVO3 modelleri 44 mm çapıyla büyük spor saatlerdi.
Saatlerin hepsine bakıldığında Laureato 1975-2016 arasında gelişirken bir balerinin zamanla güçlenmesi gibi acele etmeden büyük değişimler yaşadı. Laureato altın çizgileri olan paslanmaz çelik ve altın karışımı bir tohum gibiydi, başlangıçta akrep ve yelkovan inceydi, gövdeye uygun olarak kurma kolu da küçüktü. Laureato son derece sağlam genlere sahip bir bebek sayılırdı, daha yeni doğmuştu; zamanla öğrendi ve en önemli eksikliğini tamamlayıp güçlendi ve 2016’da mezun oldu (2012’deki üç köprülü Blue Spinel Tourbillon da önemli bir dönüm noktasıdır).
GP, 215. yaşını kutladığı yıl olan 2016’da tanıttığı yeni koleksiyonda “Girard-Perregaux” yazısı kadranın üstünde ve daha zarif bir yazı tipiyle, “Laureato” yazısı ise kadranın altında ve daha kalın bir fontla tasarlandı. Ayrıca tıpkı ilk modelde olduğu gibi saat 12 yerine GP logosu eklendi. Laureato modeli 2017’den itibaren üretimin odak noktası haline gelen Laureato, paslanmaz çelikten altına, karbon fiberden safir kristale, seramikten titanyuma kadar farklı malzemeler içerecek şekilde giderek büyüyen bir koleksiyona dönüştü.
Bugün koleksiyonda kronograf, klasik, absolute ve iskelet isimli 4 ana başlık altında olmak üzere toplam 39 model bulunuyor. Şimdilerde Aston Martin firması ile işbirliği sonucu üretilen yeşil seramik saatler çok konuşuluyor ama herkesin ayrı bir zevki var; bana en beğendiğim modeli sorarsanız yeşil ve mavi renklerde mine kadranlı 42mm Eternity Edition modelleri derim. Bu iki modelde akrep, yelkovan, saniye ibresi ve kadran, dört kuğu misali dans edip duruyor.