Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Göçün Ezgileri: “Aşk, Mark ve Ölüm”

29 Eylül 2022
Göçün Ezgileri: “Aşk, Mark ve Ölüm”

72. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Seyirci Ödülü alan Cem Kaya imzalı “Aşk, Mark ve Ölüm”, Almanya’ya işgücü göçünün müzikli bir panoramasını sunuyor.

“Kara sevda uzun sevda
Mark dediğin yalan sevda
Köşeyi döndüm tam 
Ölüm çıktı karşıma” 
Aras Önen 

“Aşk, Mark ve Ölüm”, 1961’de Türkiye ve Almanya arasında imzalanan işgücü göçü anlaşması ile Almanya’ya göçen işçilerin ve onlardan sonra gelen nesillerin yarattığı müzik kültürünü anlatan, MUBI’nin deyişiyle sazlı cazlı bir belgesel. Yönetmenliğini Cem Kaya’nın yaptığı, senaryosunu Mehmet Akif Büyükatalay ve Ufuk Cam ile birlikte yazdığı “Aşk, Mark ve Ölüm”, 72. Berlin Film Festivali’nde Seyirci Ödülü alırken İstanbul ve Ayvalık Film Festivalleri’nde de büyük ilgiyle karşılandı. Film, aynı ilgiyi 23 Eylül’de vizyona girmesiyle birlikte sinema salonlarında da gördü, ki aynı akşam filmi izlemek üzere sinemaya giden seyircilerden biri de ben oldum. Geçtiğimiz cuma akşamı iş çıkışı hemen sinema salonuna koşmuş, filmin başlamasını beklerken ise Nurdan Gürbilek’in Notos’un yeni sayısında Latife Tekin için kaleme aldığı yazıyı okumuştum. Gürbilek bu yazıda, Tekin’in bir söyleşisinden şu alıntıyı yapıyordu: “… dil bir kırılma yaratıyor ve kendini dışarıdan seyretmeye başlıyorsun… Bir çatlak açılıyor ve oradan bambaşka, binlerce insanın sesi, gürültüsü içine dolmaya başlıyor.” Yazı bitti, ardından “Aşk, Mark ve Ölüm” başladı. Filmin daha ilk sahnelerinde Tekin’in bu söyledikleri aklıma düştü. Çünkü filmi izledikçe içimde bir çatlak açılmaya başlamış ve oradan bambaşka, binlerce insanın sesi ve gürültüsü içime dolmaya başlamıştı. Bundan 60 sene önce Sirkeci Garı’ndan Almanya’ya gidecek trene binen yüzlerce işçinin ve artık yarım asrı geçen bu göçten gelen nice ses içime dolmuştu bile. “Aşk, Mark ve Ölüm”, sahiden sazlı sözlü bir göç hikâyesiydi.

Göçün Ezgileri: “Aşk, Mark Ve Ölüm”
Cem Kaya

Altın Portakal ödüllü yönetmen Cem Kaya’yı “Arabesk” ve “Motör: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması” belgeselleriyle tanıyoruz, kendisi de misafir işçi kuşağının Almanya’da doğan çocuklarından ve o da kuşağı gibi Almanya’da üretilen Türk müziğiyle büyümüş. Belki de “Aşk, Mark ve Ölüm”le duygusal paydaşlık kurmamızı sağlayan da Kaya’nın işçi göçüne dışarıdan değil, içeriden bir gözle bakıyor olması. Aşk, Mark ve Ölüm adlı üç bölümden oluşan film altmış seneyi geçen göç hikâyesini, misafir Türk işçilerin ve çocuklarının Almanya’da yarattıkları müzik kültürü üzerinden gözler önüne seriyor. Müthiş bir arşiv çalışmasıyla hazırlanan film oldukça dinamik. Yönetmen, anlatısını “acı vatan Almanya” tandansıyla kurmasa da gerek göçmen işçilerin fabrikalarda yaşadıkları zorbalıkları gerekse ailelerin kimi zaman sertleşen yabancı düşmanlığıyla yaşadıkları zorbalıkları dile getirmekten de geri durmuyor.

Göçün Ezgileri: “Aşk, Mark Ve Ölüm”
Göçün Ezgileri: “Aşk

“Aşk, Mark ve Ölüm”, filme de adını veren üç bölümden oluşuyor: 1961’deki ilk göçlerle başlayıp 2000’li yıllara kadar uzanarak çoktan yarım asrı geçen bu misafirliğin panoramasını, Türk göçmenlerin orada yarattıkları müzikle perdeye taşıyor. Ezgilerin, âşık atışmalarının arasında kimi zaman sokaklarda yolunu bulmaya çalışan Türk çocuklarını görüyoruz kimi zamansa Türk göçmen işçilerin öncülük ettiği büyük Ford Köln Grevi’ni izliyoruz. Göçün bir yansıması olan yabancılaşmadan kurtulmaya çalışan işçilerin ve ailelerin bir araya geldiği Türk düğünleri ise “Aşk, Mark ve Ölüm”ün en şenlikli yanını oluşturuyor desek yeridir. Vakitle gelişen gazino kültürü, Almanya’nın Divası Cavidan Ünal ve Zeki Müren’i anımsatan tarzıyla Almanya’nın Sanat Güneşi Hatay Engin de arşivler sızıp Kaya’nın merceğine takılanlar arasında. Yönetmen, Türkiye’de üretilen müziğin Almanya’da nasıl karşılık bulduğunu da yansıtmış oluyor böylece.

Göçün Ezgileri: “Aşk, Mark Ve Ölüm”
Göçün Ezgileri: “Aşk

Film bitip de salondan çıkarken bir kere daha hissediyorum ki Cem Kaya, “Aşk, Mark ve Ölüm” ile içimizde bir çatlak açıp ezgilerle dolduruyor orayı. Almanya’ya işgücü göçünün hiç bilmediğimiz bir yüzüyle buluşturuyor bizi. “Aşk, Mark ve Ölüm”, arşivlik bir belgesel olmanın yanı sıra ezgilerle dökülen toplumsal hafızanın kimi zaman duygulandıran kimi zamansa tebessüm ettiren naif bir örneği.    

Göçün Ezgileri: “Aşk, Mark Ve Ölüm”
Göçün Ezgileri: “Aşk