fbpx

Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”

27 Aralık 2024
Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum” Saatolog Özel Röportaj Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Ablasının yüzme antrenmanlarını sessizce izleyen küçük kızdan, Kuzey Kanalı’nı geçen ilk Türk kadın yüzücüye… Aysu Türkoğlu ile çocukluğundan Oceans Seven parkurlarına uzanan hikâyesini konuştuk.

Denizin soğuk kollarında 16 saat süren bir mücadele, zehirli denizanalarının arasında geçen uzun saatler, karanlık bir okyanusta ilerlerken görünen kara parçası, suyun derinliklerinde kendi hikâyeni yazmak… Aysu Türkoğlu, her parkurunda hem kendini hem de doğanın sınırlarını yeniden keşfeden bir açık su yüzücüsü. Çocukluğunda ablasının antrenmanlarını izleyerek başlayan bu tutku, bugün onu Ocean’s Seven parkurlarını tamamlamaya bir adım daha yaklaştırmış durumda. Aysu Türkoğlu’yla, suyun kaldırma kuvvetine inat azmi ve disipliniyle yürüdüğü bu yolu konuştuk. Hem başarılarıyla hem de samimi duruşuyla ilham veren bir sporcuya kulak veriyoruz.

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Aysu Türkoğlu – Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

Çok kıymetli ve büyük bir iş başarıyorsun. Geriye dönüp baktığında seni bugün geldiğin noktaya taşıyan yapıtaşları nelerdi veya kimlerdi sence?

Ablam da yüzcüydü. Onun antrenmanlarına çok fazla gidip geliyordum ailemle. Onu beklerken ne yapıyor bunlar diye havuz kenarına bakardım. Bir yandan çok fazla denize de gidiyordum. Kolluklarımlayım o zamanlar tabii. Böyle içim çekiliyor onun antrenmanlarına ama bir şey de başlatmıyor beni. Ablamın antrenöründen çok korkardım, belki o yüzdendi. Sonra o adam işi bıraktı, başka antrenör geldi. Babama dedim ki, ben yüzmeye başlamak istiyorum. Hemen götürdüler beni, daha birinci sınıftayım. Yüzmeye başladım, gayet güzel gidiyor ama ufak ufak sıkılmaya da başladım. Bir gün antrenör geldi ve bir arkadaşıma dedi ki “Egemen, bir buçuk kilometrelik bir yarış var. Katılmayı düşünür müsün?” Egemen de takımdaki en iyi yüzen. “Hocam”, dedi, “kaç kilometre, ben onu yüzemem” filan. Ben de başka hangi mesafeler olduğunu sordum. Bir buçuk, üç ve altı kilometre olduğunu söyledi. Altı kilometreye katılacağımı söyledim. Antrenör şaşırdı tabii, emin olup olmadığımı sordu. Çünkü bu hiç yapmadığım uzun bir mesafeydi, o da pek girişmemi tavsiye etmedi. Ben kararımı vermiştim ama, kayıt olacağım. O da peki dedi.

Kaydımı yaptım, yarışmaya girdim; yüzdüm ve altı kilometre kadınlar klasman birincisi olarak sudan çıkmış oldum. Aslında her şey orada başladı. Sonra törende madalyamı almak için beklerken kürsüye Manş kanalını geçen ilk Türk ekibini anons edip çağırdılar ve onlara plaket verdiler. Neymiş bu Manş diye merak ettim ve araştırmaya başladım. Manş, Ocean’s Seven parkurlarının içerisindeki bir kanal. Dedim ki, Aysu bunu sen de yaparsın. Bu sırada 13 yaşındayım, lise birinci sınıfta. Aslında ilk Manş tohumları o zaman atıldı kafamda ve şu anda da tamamlamış bulunmaktayım. 

“Türkiye’de markalar sponsorluk için illaki bir sonuç görmek istiyorlar. Hatta elde edecekleri şeyden emin olmak istiyorlar. Ama açık sudasınız.  Hiçbir şey belli değil.”

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Aysu Türkoğlu

Profesyonel spor hayatında destek bulmak zorlu oluyordur… Federasyon desteği olmadan bu yolda ilerlemek sana hangi yönlerden güç verdi ve ne gibi engellerle karşılaştın?

Bu çok bireysel bir süreç. O yönden sizi çok güzel eğitiyor. Onun dışında tek başınıza ilerlerken kimler size destek oluyor onu da görüyorsunuz. Çünkü şöyle bir şey var; aslında kötü günde herkes senin yanında. Mesela başarı elde ediyorsun, herkes senin yanında olmuyor. Seni iyi gününde destekleyenler bence senin için değerli olan insanlar. Bu hikâyenin daha başlarındayken, özellikle Manş sürecinde sponsorluk konusunda büyük problemler çekmiştim. Halloldu çok şükür. Şu anda ne mutlu ki hiç öyle bir problem yaşamıyorum. Beni destekleyen sponsorlarım var. Çok mutluyum o açıdan. Yurt dışındaysa şöyle bir durum var; bizde federasyon ne kadar yoksa onlarda da yok aslında. Dünyada yok. Tamamen geçişlerin kendi federasyonları var. Fakat onlar şöyle daha iyi; markalar çok daha destekleyici şekilde en başından yanlarında oluyorlar. Kafalarında bir şüphe olmuyor. Çünkü zaten sporcu yapması gereken şeyi yapıyor, ekstra bir şey istenmiyor. Burada ise durum farklı, illaki bir sonuç görmek istiyorlar. Hatta elde edecekleri şeyden emin olmak istiyorlar. Ama açık sudasınız. Yani okyanus, deniz. Hiçbir şey belli değil. Her an her şey değişebilir. Burada risk almaktan çok daha fazla korkuyorlar. Yurt dışında markalar daha iyimser bakıyor açık suya en azından öyle söyleyebilirim. 

Umarım burada da değişime sen önayak olursun.

Umarım!

Bugüne dek birçok geçişte ilk Türk kadın olarak başarılara imza attın. Bu geçişler arasında seni en çok zorlayan hangisiydi?

Manş, benim ilk geçtiğim kanaldı ve o zaman 21 yaşındaydım. O yüzden mental yeterliliğim şu anki kadar iyi değil. Vücut yeterliliğim de keza. Üstelik en uzun süren geçişim. 16 saat 28 dakika. Orada aslında yaptığım en büyük yanlış kafamda belli bir saat belirleyip ona uygun yüzmeye çalışmaktı. Ben en fazla 12 saat yüzerim diye suya girdim. Ama öyle bir dünya yok. Okyanusa atlıyorsunuz. O yüzden kafanızda asla bir saat dilimi tutmamanız lazım. En büyük hatam oydu. Durumun belirsizliği ve geçişin tahminimden çok daha uzun sürmesi beni çok yıprattı. En çok eğiten de oydu aynı zamanda. Bir sonraki kanallarımda bunu asla düşünmemem gerektiğini öğrenmiş oldum. Zaten her kanal bir ders. Hayat için de. Sadece diğer kanallar için değil, hayatta yaşadığınız şeylere dair çok güzel örnekler çıkarabiliyorsunuz o kadar uzun saatler yüzerken.

Özgür Daniel Foster: Bir Dehanın İzinde

Kerem Görsev: “Müziğe Sığınıyorum”

Kerem Kazaz: “Rol Modelim Yok, Her Pilot Rakibim”

Tarihe Geçmiş Ünlü Türk Sporcular

Özellikle Kuzey Kanalı’nın su sıcaklığı ve denizanası gibi ciddi zorlukları olduğunu biliyoruz. Bu süreçte neler yaşadın?

Kuzey Kanalı’nda su çok soğuktu ama oraya giderken çok fazla antrenman yapmıştım. Bilincindeydim yani. Soğuk kısmını hiçbir zaman düşünmedim. Genelde sıcaktan pek hoşlanmam. O yüzden işime de gelmiş oldu. Tabii ne kadar çalışırsanız çalışın soğuk ve fırtınalı bir havada 13 derecelik bir suda yüzmek pek kelimelerle anlatılabilecek bir durum değil. Dışarıyla tüm bağlantımı kesiyorum diyebilirim. Beni zorlayan şeyse deniz analarıydı. Hem de çok zehirli deniz anaları. Onlardan kaçmam gerekiyordu ama ben belli bir aşamadan sonra bir familyanın içerisine düştüm ve kaçamamaya başladım. Bir tanesi geldi çarptı koluma. Sanki iki tane çizik atmışsınız gibi. Bir anda çok canım acıdı ama yapacak bir şey yok. Devam etmem lazım. Buna en iyi gelecek şey de tuzlu su ve soğuk. O yüzden “Aysu” dedim, “karaya çıkmayı hayal et ve devam et”. Öyle de yaptım. Onun dışında da en çok zorlayıcı durumlardan biri deniz analarını kontrol etmek için sürekli ileriye bakarak yüzmemdi. Aslında aşağı, suya bakarak yüzmem lazım. Fakat sürekli böyle yüzdüğüm için boynum çok kasılmıştı. 11 saat 48 dakika boyunca omurgam ve boynum kasılı bir şekilde yüzdüm. Neyse ki çok problem yaşamadan atlattım o kısmı da.

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Aysu Türkoğlu – Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

“Ben tekneye baktığımda beni mutlu eden insanları görmek istiyorum.  Çünkü zaten yaptığım şey çok monoton. Farklı şekillerde kendimi mutlu etmeye çalışsam da sürekli bir karanlığa bakıyorum.”

Cook Boğazı’nı da anlatır mısın? O geçişin de 7 saat 21 dakika sürmüştü.

Evet, Cook Boğazı’nı oldukça hızlı bitirdim. Başlamadan önce kaptanla toplantı yapıyoruz. Normalde iki gün sonra gündüz atlamam bekleniyor suya. Kaptan “Gece yüzer misin?” diye sordu bana. Şöyle bir durum var. Daha önce kanalı gece yüzen tek bir kişi var bizim bildiğimiz. O da bu camiada oldukça bilinen rekortmen bir sporcu. Başka kimse yok. Kadın da yok. Ben de “Tamam” dedim. Eğer benim bu şartlarda yüzmem gerekiyorsa ve benim için daha iyi olacaksa…

Çoğu insan da bana bu soruyu soruyor. Gece nasıl yüzüyorsun? Ben de her seferinde kendimi bu şekilde rahatlatıyorum. Gece yüzmekle gündüz yüzmek aynı. Görememek bir fark yaratıyor insanlarda ama şunu kaçırıyorlar; su derinleştikçe zaten yine göremiyorsunuz. Aslında ben gündüz vakti de sürekli bir karanlığa, lacivertliğe bakıyorum. O yüzden hiçbir şey değişmiyor. Sadece dışarıdakileri de görememeye başlıyorum. Özellikle Yeni Zelanda’da şöyle bir şey oldu. O an anladığım kadarıyla bir koyun içerisine giriyoruz. Komple bir siyahlığın içerisindeyim. Sadece teknenin ışıklarını görüyorum. Samanyolunun içerisindeyim sanki, orada yüzüyorum. Bir anda karanlık ve sonra daha da karanlık bir şey görmeye başladım. Meğerse kara parçasını görmüşüm. Koyun içerisine girdim ve “Aman allahım” dedim. Karayı görmeye başladığımı anlayınca çok hızlı gittiğimi de anlamış oldum. Bu beni çok mutlu etmişti. Bu kanalın da zorluğu buydu aslında, karanlık.

Peki ya Katalina?

Katalina en sonuncusu. Orada başlangıcım çok sertti. Epey dalgalı bir havada yüzdüm. İlk iki buçuk saatim öyle geçti. Gidişim de aynı şekilde. Bir marinadan çıkıyorsunuz, sizi Santa Catalina adasına götürüyorlar. Oradan başlayıp Los Angeles sahile yüzüyorsunuz. Orada yanımda kano vardı ve kanoya göre yüzmem gerekiyordu. Yani hem dalga var hem kanoyu görmem gerekiyor. Bu sefer kolum çok kasılmaya başladı. Henüz başlangıçta kolum ağrımaya başlayınca çok tetiklendim. Yani en baştan böyle bir darbe yemek yüzmenin devamındaki akışı değiştirdi. Bunu da öğrenmem gerekiyormuş. Baştan her şey güllük gülistanlık olacak diye bir şey yok. Her koşula dayanıklı olmam gerek. Hepsi ayrı ayrı bir ders. 

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Aysu Türkoğlu – Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

Yüzme, fiziksel olduğu kadar mental olarak da yorucu bir spor. Hele ki senin yaptığın biçimde, saatlerce suyun içinde kendi zihninle baş başa kalmak. O anlarda zihninde neler canlanıyor?

Düzenli olarak zaten zihin çalışıyoruz, özellikle terapistimle. Arka taraf ne kadar temiz ve kafam yerinde olursa yüzüşüm de o kadar güzel geçiyor. Ne kadar kaotik, kötü, beni strese sokan şey varsa o kadar zorlayıcı geçiyor. Özellikle benim için Manş’ta böyleydi. O zamanlar zihnimi yönetmeyi bilmiyordum çünkü. Her türlü zor koşulu yüzmüş oldum. Hem gel git. Hem dalga. Hepsi bir aradaydı. Kafam da öyleydi. Siz ne kadar kafanızı netleştirirseniz, hedefe odaklanırsanız, karaya çıktığınız anı düşünürseniz o kadar güzel geçiyor. Bana terapistim şunu önerdi yakın bir zamanda: “Aysu, kendi hikâyeni yaz”. Bunu da ilk defa burada söylüyorum. Zaten küçüklükten başlayınca geçişe gelene kadar beni bir iki saat oyalıyor. Aysu adında bir kız varmış diye ben bir başlıyorum, o uzun süre akıp gidiyor…

Onun dışında, genelde hep çıkınca yapacaklarıma odaklanıyorum. Çıkınca şuraya gideceğim, şunu yapacağım, şunu yiyeceğim. Özellikle kanal geçişi için gittiğim ülkeler daha önce gitmediğim yerler oluyor zaten. Beni her zaman motive eden ve mutlu olduğum anları kafamdan geçirmek iyi geliyor ve işin sonu da beni karaya çıkartıyor. En güzeli de o galiba. En sonunu düşünmek.

Netflixteki Nyad, 60 yaşında bir kadının birçok denemeden sonra Kübadan Floridaya 53 saat yüzmeyi başarmasını anlatıyordu. Müthiş etkileyici ve ilham verici bir filmdi. Aysu Türkoğlu’nun ilham kaynakları var mı?

Aslında bana tek bir şey ilham olmuyor, her şeyden ilham alabiliyorum. İlkokul öğretmenimden de ilham almışımdır, babaannemden de. Herkesin bir hikâyesi var ve ona tutunmaya çalışıyor. Ben de kendi hikâyeme tutunmaya çalışıyorum. O yüzden tek bir perspektife odaklı değil de parça parça her hikâyeden biraz alırsam beni her zaman daha farklı kılacaktır diye düşünüyorum. Yolculuğun kendisi bir ilham.

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Aysu Türkoğlu

Kanalları geçerken, ekibinle iletişim kurmak ve doğru stratejiyi belirlemek çok önemli sanıyorum. Sence onlarla olan ilişkin yüzme performansını nasıl etkiliyor?

Ben her zaman tekneye baktığımda beni mutlu eden insanlar görmek istiyorum. Her seferinde. Çünkü zaten yaptığım şey çok monoton. Farklı şekillerde kendimi mutlu etmeye çalışsam da sürekli bir karanlığa bakıyorum. Fakat nefes alıp tekneye baktığımda bana gülen kişiler olması beni her zaman çok motive ediyor.

O teknenin içerisinde de çok kaotik bir ortam var. Çünkü biri yüzüyor ve onun canı sana emanet. Ben de bir arkadaşım için bu işi bir iki defa yaptığımdan bunu çok net bir şekilde söyleyebilirim. Teknede de çok zor bir iş var aslında. Çünkü orada hem sporcunun beslenmesi size ait, ağrısı varsa o ağrıyı gidermek size ait, yarı oranda güvenliği size ait. Çok büyük bir sorumluluk. Onun dışında bu işin görünürlüğü çok önemli bizim için. Bunu paylaşmak ve duyurmak da çok önemli. Videoya çekmek, canlı yayın açmak. Bunların hepsi çok büyük bir iş görevi. O yüzden hem beni mutlu edecek hem işinde iyi olan insanları tercih etmeye çalıştım her zaman. Çok şükür de öyle oldu.

Yaptığım şeyi çok seviyorum, beni sabahın dördünde kaldıran da bu sevgim, canım acısa da 12 saat daha yüzmeme vesile olan da…”

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Aysu Türkoğlu – Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

Yüzme elbette ciddi bir disiplin gerektiriyor ama herkesin bir kaçış noktası’ da olur. Kendine vakit ayırmak ya da zihnini dinlendirmek için neler yapıyorsun?

Arkadaşlarımla buluşuyorum. Aslında sadece arkadaşlarımla buluşmak değil. Normal insan aktivitesi diyorum ben buna. En çok ihtiyacım şey olan bu. Mesela İstanbul’a dün geldim ve antrenman temposu, fizyoterapi vs. derken çok fazla şey oldu. Sonunda dün akşam on buçukta arkadaşlarımın evinde tabu oynuyordum. Benim için aslında en büyük terapi bu. Normal, yaşıtlarımın yaptığı şeyleri yapabilmek. Bu en fazla tutunduğum, beni hayatta ve canlı hissettiren şeylerden biri. Normal insan aktivitesi.  

Bir hedefe ulaşmak için kendine belirlediğin prensipler var mı? Hiç şaşmadığın bir rutin, alışkanlık gibi.

Genel olarak bir başlık altında söyleyebilirim: Disiplin. Olmazsa olmazım. Benim yaptığım sporda disiplin olmazsa gerçekten olmaz. Aynı zamanda da işimi sevmek. Bu ikisi zaten birleşince yapamayacağım şey yok. Yaptığım şeyi çok seviyorum, beni sabahın dördünde kaldıran da bu sevgim, canım acısa da 12 saat daha yüzmeme vesile olan da…

Büyük hayaller gerçekleştirmek yeni hayalleri de beraberinde getiren bir tecrübe olmalı. Ufukta neler var?

Öncelikle Ocean’s Seven’ı bitirmek var. 2025 yılında bir parkur geçişi daha planlıyorum, Nisan ayında şu an için Hawaii kanalım görünüyor. Yeni geçişleri olabildiğince zevk alarak yapmaya çalışıyorum, sıkıştırmadan. Çünkü bu sene üç geçiş yaptım ve gerçekten yorucu bir şey. Hem mental hem fiziksel. O yüzden bu seneden çıkardığım ders bu; zevk alarak hedeflerine ulaşmaya çalış. Onun dışında kendimi daha farklı konularda da kendimi geliştirmeye çalışacağım. Çizim yeteneğim var. Biraz onun üzerine gitmek istiyorum.

Aysu Türkoğlu: “Her Geçişte Kendi Hikâyemi Yazıyorum”
Aysu Türkoğlu

Eğer şu anda yüzmeye başlamış genç bir Aysuyla konuşuyor olsaydın, ona ne söylemek isterdin?

Önüne her zaman engeller çıkacak. Duvarlar, tümsekler çıkacak. Her zaman senin önüne geçmeye çalışan insanlar olacak. Boşver. Sen kendi hedefine odaklan. Önüne çıkanları şöyle elinle ittir. İşin sonunda onu seviyorsan ve yapmak istiyorsan her türlü o hedefe varmış olacaksın. O yüzden lütfen o hedefe tutun ve bunu severek işin sonunu getir. 

Aysu Türkoğlu’nun Başarıları

Manş Denizi’ni 16 saat 28 dakikada geçerek Türkiye’nin en genç Manş yüzücüsü oldu.

Kuzey Kanalı’nı 11 saat 48 dakikada tamamlayarak bu kanalı geçen ilk Türk kadın ve en genç sporcu unvanını aldı.

Cook Boğazı’nı 7 saat 21 dakikada geçerek önemli bir başarıya imza attı.

Catalina Kanalı’nı 11 saat 36 dakikada yüzerek “Triple Crown of Open Water Swimming” unvanını aldı ve Oceans Seven’ın dört etabını tamamlamış oldu.