2 Kasım’da kapılarını açan Artweeks Akaretler 7. edisyonuyla 13 Kasım’da sonlandı. Başladığı günden itibaren yoğun bir ilgiyle karşılanan etkinlikte hangi sanatçıların hangi eserleri vardı, hatırlıyoruz.
Artweeks Akaretler açılışından itibaren oldukça yoğun bir ilgiyle karşılandı. Özellikle VIP açılışında beklenenin üzerinde ziyaretçiyle dolup taşan Sıraevler’in arka bahçeleri (corona sonrası) sanat dolu etkinliklere duyulan özlemin bir göstergesiydi demek mümkün. Gözlemlediğim kadarıyla bu yoğun ilgi sanat galerileri ve sanatçılar tarafından oldukça hoş karşılanıyor. Yedinci edisyonunu gerçekleştiren Artweeks Akaretler’e Vision Art, Anna Laudel, Galeri Nev, Mine Art Gallery, Öktem Aykut, PI Artworks, Merkür, Pilevneli, Büyükdere35, The Pill, Sanatorium dahil toplam 26 galeri ev sahipliği yaptı.
Karekodları göstererek girdiğimiz Artweeks Akaretler’de, galeri mekânlarında gezerken en çok ilgimi çeken unsurlardan biri sanatçı isimlerinin izleyiciyle paylaşılma biçimleri oldu.
Önce esere mi gider gözümüz yoksa hemen yanı başında yazan sanatçının ismine mi? Aslında bu önemli meseledir esere bakarkenki algımızda… Her bir galeri buna farklı bir yaklaşım getirmiş. Kimi galeri isimleri eserlerin hemen yanına değil de yere yazmış; kimi hiç yazmadan bir karekod koymuş, kimisi bir liste halinde paylaşmış, kimisi ise eserin hemen yanında sanatçının ismini paylaşmış. Artık katalog basılmadığı için karekodlar ortak bir özellik haline gelmiş ve oldukça revaçta. Karekod âdeta sergilemenin bir parçası haline geliyor günümüzün sanal dünyasında ve galeri, eser veya sanatçıyla ilgili daha çok bilgiye daha çabuk bir şekilde ulaşmamızı sağlıyor.
Karekod ve eserler demişken en çok karekod kullanan galeri olarak Pilevneli Galeri’den başlayalım. Pilevneli Galeri; Ali Elmacı, Tarık Töre, Refik Anadol, Frank Nitche, Arık Levy, Nevin Aladağ, Hans Op de Beeck gibi yerli ve yabancı sanatçılardan oluşan bir seçki sunuyor. Ali Elmacı’nın “Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimiz için” adlı köpek portreleri merdivenlerden çıktığınızda karşılıyor sizi. Sergi alanına girdiğinizde Refik Anadol’un “Renaissance Dreams” isimli yapay zekâ veri tablosu ilginizi çekiyor. Devam ettiğimizde ise favori sanatçılarımdan Hans Op de Beeck’in “Girl, asleep” adlı eseri oldukça ilgi çekici. Sanatçı geçmişte Frieze Art Fair kapsamında Marianne Boesky Galeri ile çalışmış ve tüm galeri mekânını kaplayan “The Silent Library” (2016) yerleştirmesi ile adından oldukça söz ettirmişti. Hans Op de Beeck’in çalışmaları, karmaşık toplumumuz ve onun içinde yankılanan anlam ve ölümlülüğe dair evrensel sorular üzerine bir yansıma niteliğindedir. İnsanı, etrafındaki dünyayı trajikomik bir şekilde sahneleyen bir varlık olarak görür. Her şeyden önce izleyicinin duygularını harekete geçirmeye ve onları görüntüyü gerçekten deneyimlemeye davet etmeye heveslidir. Bir merak ve sessizlik anı sunan, bir görsel kurgu biçimi yaratan “Girl, asleep” heykeli ve “Snow Landscape” adlı suluboya resmi Pilevneli’de bizlerle buluşuyor.
A37 ve A39 numaralı binalarda Pilevneli Galeri dışında Pi Artworks, Merkür, Ferda Art Platform ve Martch Art Project yer alıyor. Pi Artworks’te Özer Toraman’dan ve Nancy Atakan’dan görülmeye değer bir seçki sunulmuş. Özellikle Nancy Atakan’ın eserlerinde hepimizin gündelik yaşantısında sorguladığı, zamanın önemini vurgulayan keyifli eserler ortaya koyulmuş. Merkür’de ise Selma Gürbüz eserleri ile karşılanıyoruz ve Burcu Perçin, Yusuf Aygeç, Saliha Yılmaz’ın eserleri ile devam ediyoruz.
A15 numaralı binada ise Öktem Aykut, x-ist ve Ambidexter var. Öktem Aykut un seçkisinde Melis Ağazat, Renee Levi gibi isimler yer alıyor. Renee Levi’nin rengi, uygulamayı ve boyayı sorgulayan, sergileme şekli ile resmin mekânla ilişkisine yeni anlamlar yükleyen eserleri bulunuyor.
A19 numaralı binada Galeri Nev, Anna Laudel ve Galeri Bosfor yer alıyor. Anna Laudel’de Mehmet Sinan Kuran, Ramazan Can, Ardan Özmenoğlu, Belkıs Balpınar ve Lal Batman’ın çalışmaları yer alıyor.
Galeri Nev’de ise Murat Morova, Tayfun Erdoğmuş ve Esra Özdoğan’ın eserleri var.
A17 numaralı binada Art On, Mercado ve Mine Sanat Galerisi yer alıyor. Mercado, “Urbanspaces” isimli sergisi ile Esk Reyn’i sergiliyor. Max On Duty ve Gamze Yalçın’ı bir araya getirirken Mine Sanat galerisi ise Ferhat Özgür, Deniz Pireci, Merih Demirkol, Zuhal Baysar, Nadide Akdeniz, Cins gibi sanatçıları buluşturuyor.
A35 numaralı bina, Vision Art Platform’un Artweeks Akaretler’e paralel hazırladığı oldukça dikkat çekici yeni karma sergisi “Remedy for The Soul” ile izleyiciyle buluşuyor. Sergide birbirinden bağımsız olarak Mert Acar, Pınar Akkut, Deniz Avşar, Sefa Çakır, Semih Zeki, Tayfun Serttaş, Mehmet Öğüt gibi isimler yer alıyor. Yine karekod üzerinden edinebileceğiniz dijital sergi kataloğunu okurken sergideki eserler gözünüzün önünden geçiyor. Kataloğu okumanızı tavsiye ederim. Benim aklımda özellikle şu satırlar kaldı: “Bazı duygular ve fikirler sadece bir çizgi olarak kendisini eserde var edebilirken bazıları üçüncü boyuta taşıyor. Bazıları yerinde durmayıp hareketlenerek, bazılarını bizlere sadece bir ses olarak bir his yarattırma düşüncesine kapılıyor. Günün sonunda hepimiz için tek bir odak noktası oluşuyor. Eserin, kişilerden ve yorumlardan bağımsız olarak kendi benliğiyle, kendi ruhunun bir çözümü, bir çaresi, bir şifası.”
Sefa Çakır’ın “Laotang” ve “Deformasyon” adlı eserlerine bağlantılı olarak ürettiği “Deformasyon- Ev” adlı heykeli –aynı kâğıt eserlerinde olduğu gibi– gerek malzeme seçimi ile gerek fikriyle eserlerindeki naifliğini ve bir o kadar da güçlü anlatımını ortaya koymuş. Diğer bir Vision sanatçısı Mert Acar’ın kentsel ve kırsal arasında gizlenmiş liminal alanlara odaklanan bir dizi fotoğraf ve video eseri bulunuyor. Kısacası katalogda da söylendiği gibi eserler kendi ışığını gösteren ve bizlerin yoluna ışık tutan bir sergi oluşturmuş.
A55 numaralı binada Galeri 77, The Empire Project ve Sanatorium yer alıyor. Sanatorium’dan bahsedecek olursak Mehmet Dere’nin “Ressentiment (Again)” adlı eseri yine aynı adlı 2011 yılında yaptığı eserinin sosyolojik ve politik bir okumasını yapıyor. Eserin politik okuması, sanatın toplumsal üretimini, içinde yaşanılan toplumun kültür yapısı, estetik, biçim ve sanatın özgünlüğü gibi konuları da tartışmaya açıyor.
A57 numaralı bina ise The Pill, Versus ve Mixer’e ev sahipliği yapıyor. Mixer’de “Zihinde Bir Dalga” isimli sergisi devam eden Merve Dündar’ın eserleri yer alırken The Pill’de Özlem Altın, Louis Gary, Leyla Gediz, Fırat İtmeç, Mireille Blanc gibi isimlerin eserlerini de görmek mümkün.
B22 numaralı binada bulunan Büyükdere35 yine birçok sanatçıyı bir araya getirmiş. Sergide Kerem Ağralı, Bengisu Bayrak, Gamze Yalçın, Sefa Çatuk, Tuba Geçgel ve ekspresyonist sanatçı Eser Gündüz gibi isimler var. Aynı binada bulunan Difo Art’ta İzzet Keribar, Murat Germen, Seçkin Cebeci gibi isimlerin Diasec eserleri ise bakmadan geçilmeyecek türden.
2 Kasım’da kapılarını açan Artweeks Akaretler yedinci edisyonuyla 13 Kasım’da sonlandı. Başladığı günden itibaren yoğun bir ilgiyle karşılanan ve tüm hızıyla devam eden Artweeks’in kapanışta nasıl bir ziyaretçi sayısına ulaştığını merakla bekliyorum. Rakamların ötesinde, benim için oldukça ilham verici ve etkileyici bir etkinlik olduğunu söyleyebilirim. Siz ne dersiniz?