

Gastronomi artık global bir dil. Ali Ronay, bu dili sadece tabaklarla değil, mekânla, tasarımla ve deneyimle konuşuyor.
Yemek kültürü artık yerel olmaktan çıkıyor; tasarımı, sanat vizyonunu ve teknolojiyi içine alan global bir dille konuşuyor. Ali Ronay ise bu yeni dünyanın yaratıcılarından biri. Studio Ronay, sadece bir danışmanlık yapısı değil; Türkiye’den çıkan, evrensel bir deneyim üretim platformu. Bu söyleşide, geleceğin gastronomisine yön veren düşünce yapısını birlikte keşfediyoruz.
Studio Ronay bir danışmanlık stüdyosu gibi görünse de arkasında derin bir vizyon yatıyor. Kariyeriniz boyunca edindiğiniz tecrübelerle böyle bir yapı kurmaya sizi ne yönlendirdi?
Studio Ronay, mutfakta geçen 25 yıllık bir serüvenin doğal devamı. Sadece yemek yapan bir şef değil, fikir üreten, deneyim tasarlayan ve bu vizyonu paylaşan bir yapıya dönüşmek istedim. Türkiye’de gastronomi yalnızca lezzetten ibaret değil; kültür, sanat, ekonomi ve toplumla doğrudan ilişkili bir alan. Studio Ronay, bu disiplinler arası bağı kurmak ve sürdürülebilir, anlamlı gastronomi projeleri üretmek için kuruldu.

Mutfaktan çıkan bir yemeği sadece lezzet üzerinden değil, tasarım ve deneyim bütünlüğüyle ele alıyorsunuz. Tasarım sizin için nasıl bir anlam taşıyor? Bu bakış açısı nasıl oluştu?
Tasarım benim için işlevle duygunun kesiştiği yerdir. Bir tabağın rengi, biçimi, hissi; mekânın ışığı, sesi ve kokusuyla birlikte çalışır. Bu bakış açısı zamanla değil, sezgisel olarak oluştu. Mutfakta bir şey yaratırken hep büyük resme baktım: Bu yemek ne anlatıyor, nereye ait, nasıl bir atmosferde yaşamalı? Tasarım bu soruların cevabıdır.
Hem yemeği hem mekânı bir bütün olarak düşünen bir yapınız var. Sizce bir restoranın atmosferiyle tabağı arasında nasıl bir bağ olmalı?
Restoran bir sahnedir. Tabağın üstündeki detayla, duvardaki tablo ya da fondaki müzik arasında bir kopukluk varsa, misafir deneyimi eksik kalır. Atmosfer, yemeğin hikâyesini tamamlar. Sadelik varsa tabakta da mekânda da olmalı. Coşku varsa, her ayrıntıda hissedilmeli. Bu bütünlük ruhu oluşturur.
Çeşitli projelerde mimarlardan grafik tasarımcılara kadar birçok disiplinle çalışıyorsunuz. Bu iş birliklerinde nasıl bir yaratıcı süreç izliyorsunuz?
Önce niyet belirlenir. Ardından o projenin tonunu, dokusunu ve ritmini birlikte keşfederiz. Mimarla, tasarımcıyla, müzisyenle aynı dili konuştuğumuzda ortaya gerçek bir eser çıkar. Ben küratör gibi çalışırım: Her disiplinden doğru sesi çıkaranları bir araya getirir, o sesleri uyum içinde bir esere dönüştürürüm.
İşin fikir ve prodüksiyon kısmına odaklanırken“mutfağı” özlüyor musunuz?
Mutfağı özlememek mümkün değil. Orası benim özüm. Ama şimdi mutfağın ötesindeyim: fikirler pişiriyor, hayaller sunuyorum. Arada ocak başına dönmek ruhuma iyi geliyor. Ama artık bildiğim şey şu: gerçek mutfak sadece tabakta değil, bir toplumun dönüşümünde.

Sizi tanıyanlar, geleneksel tatları çağdaş yorumlarla birleştirmedeki yeteneğinizi iyi bilir. Türk mutfağıyla kurduğunuz bu bağda dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Gelenek, benim için bir malzeme değil, bir yolculuktur. Ona saygı duyuyorum ama esir olmuyorum. Çağdaş dokunuşlar yaparken özüne zarar vermemeye özen gösteririm. Anadolu’nun mutfağını geleceğe taşımak için onu anlamak, sonra yeniden yazmak gerekir.
Studio Ronay’ın kurumsal kimliğinde sade ama güçlü bir çizgi var. Kendi markanızı yaratırken en çok neye dikkat ettiniz?
Zamana direnecek bir duruş yaratmaya. Moda olanı değil, özü olanı seçtim. Logo da renk de dil de bu sadeliği yansıtıyor. Studio Ronay; sesini yükseltmeden, kalıcılığıyla konuşan bir yapı.
“Gelenek, benim için bir malzeme değil, bir yolculuktur. Ona saygı duyuyorum ama esir olmuyorum.”
Türkiye’de “gastronomi danışmanlığı” hâlâ gelişen bir alan. Siz bu alanı nasıl tanımlıyorsunuz? Studio Ronay olarak bu anlayışı nasıl dönüştürmek istiyorsunuz?
Danışmanlık bizde genelde “bir fikir verip çıkmak” olarak algılanıyor. Oysa biz sürecin içindeyiz: kurulumdan eğitime, menü mühendisliğinden marka konumlandırmaya kadar… Gastronomi danışmanlığı bir sanat yönetmenliği gibi ele alınmalı. Studio Ronay bunu yapıyor: bir restoranı sadece işlevsel değil, ruhsal olarak da ayağa kaldırıyor.

Menü tasarımı sizin elinizde bir nevi hikâye anlatımına dönüşüyor. Sezonsallık, ritim, malzeme dili gibi unsurlarla nasıl çalışıyorsunuz?
Bir menüdeki her madde bir cümle, her bölüm bir paragraftır. Malzemeyi sezona göre seçerim çünkü doğa zaten doğru olanı söyler. Ritim ise misafir yolculuğudur: ağırlık, hafiflik, şaşırtma, durulma… Tüm bunlar bir kompozisyon gibi çalışır. Lezzet kadar anlam da taşımalıdır.
“Dijital araçlar, hız ve veri sağlıyor ama ruh hâlâ insanda. Studio Ronay’da bu teknolojileri destek sistemleri olarak kullanıyoruz. Önemli olan teknolojinin değil, insanın karar verici olması.”
Kariyeriniz boyunca mutfakla tasarım arasında güçlü bir bağ kurmuşsunuz. Bu bakış açısı zamanla mı gelişti, yoksa baştan beri sizinle miydi?
Aslında içgüdüsel başladı ama zamanla bir dile dönüştü. Mutfakta sadece yemek değil, bir atmosfer yaratmayı önemsiyordum. Sonra bunun tasarımla, sanatla ve mekânla birleştiğini fark ettim. Şimdi bu bütüncül bakış açısı benim en önemli imzam.

Teknoloji her alanı olduğu gibi gastronomiyi de dönüştürüyor. Yapay zekâdan dijital tasarım araçlarına kadar bu dönüşüme nasıl yaklaşıyorsunuz?
Direnmek yerine birlikte evriliyorum. AI ve dijital araçlar, hız ve veri sağlıyor ama ruh hâlâ insanda. Studio Ronay’da bu teknolojileri destek sistemleri olarak kullanıyoruz. Önemli olan teknolojinin değil, insanın karar verici olması.
“Ali Ronay” ismi artık sadece bir şefi değil, bir yaklaşımı temsil ediyor. Sizce sizin adınız hangi değerlerle anılıyor?
Samimiyet, derinlik, disiplin ve vizyon. Bugüne kadar her ne yaptıysam arkasında bir anlam, bir duruş vardı. Benim adım sadece bir marka değil, bir kültür oluşturma çabasıdır. Lezzetin ötesine geçip, iz bırakan deneyimler yaratmakla ilgileniyorum.
Son olarak, Studio Ronay’ın yakın geleceğinde ne gibi projeler var? Gastronomi ve tasarım yine iç içe mi olacak?
Kesinlikle. Önümüzde hem yerel hem uluslararası projeler var: belgesel yapımları, yeni restoran konseptleri, sosyal gastronomi girişimleri ve sanatla iç içe deneyim alanları. Studio Ronay, yalnızca masa kurmakla değil; anlamlı bir gelecek inşa etmekle meşgul.
Can Ortabaş ile Urla’nın Şarap ve Doğa Yolculuğu