
Dünyanın en ünlü modaevleri, zarafeti yalnızca defilelerde değil, tabaklarda da sunuyor. Chanel’den Gucci’ye, Dior’dan Louis Vuitton’a modanın efsanevi markalarının haute couture restoranları…
Ralph Loren – The Polo Bar
Dünyanın en büyük metropollerinden biri New York’un kalbinde, 55. Cadde üzerinde yer alan The Polo Bar, Ralph Lauren’ın klasik Amerikan yaşam tarzını tabaklara taşıdığı zarif bir gastronomi noktası. Ahşap paneller, deri koltuklar ve atçılıktan ilham alan tablolarla döşenmiş şık mekanda, konuklara Ralph Lauren’ın kişisel favorilerinden ilham alan bir menü sunuluyor.

Menüde Double RL Ranch’ten gelen özel biftekler, cheddar ve pastırmalı Polo Bar Burger, klasik yengeç kekleri, ıstakozlu salatalar ve tatlı olarak kahveli dondurma gibi rafine Amerikan lezzetleri öne çıkıyor. Garsonlar, markanın özel üniformaları içinde servis yaparken; kullanılan masa takımları, içecek sunumları ve mekan müzikleri dahi Ralph Lauren estetiğiyle tüm zarafeti yansıtıyor. Kusursuzca kurgulanmış bir stil deneyimi vadeden The Polo Bar’a yalnızca rezervasyonla giriş yapılıyor ve rezervasyonlar da çoğunlukla haftalar öncesinden doluyor.

Tiffany & Co. – Tiffany’s Blue Box Café
Audrey Hepburn’ün “Breakfast at Tiffany’s” filmindeki hayali artık gerçek ve üstelik fazlasıyla şık! New York’un 5. Caddesi’nde, Tiffany & Co.’nun amiral mağazasının içinde yer alan Blue Box Café, misafirlerine ikonik mavi kutunun içinde kahvaltı yapıyormuş hissi yaşatıyor.

Tiffany mavisinin her tonuyla döşenmiş bu stil sahibi durak, Michelin yıldızlı Şef Daniel Boulud’un dokunuşuyla hazırlanmış Fransız esintili menüsünde göz alıcı lezzetler sunuyor. Kruvasan, kırmızı meyve parfe, ananas rosace ve kaviar eşliğinde sunulan çırpılmış yumurta ile başlayan kahvaltı, günün ilerleyen saatlerinde füme somon bagel, ıstakoz ruloları ve kanelé gibi rafine tatlılarla devam ediyor. Her detayda Tiffany zarafetini hissettiren bu deneyim, yalnızca bir çay ya da kahve molası değil, başlı başına lüks bir hayalin parçası.

Maison Kitsuné – Café Kitsuné
Paris ruhuyla Tokyo zarafetini aynı fincanda buluşturan Café Kitsuné, Maison Kitsuné markasının stil sahibi kahve deneyimi sunan özgün kafe zinciri. 2013’te Tokyo’da başlayan bu yolculuk, günümüzde New York’tan Seul’e, Paris’ten Bangkok’a kadar 26’dan fazla lokasyonda devam ediyor. Her şube, bulunduğu şehre özgü dokunuşlarla tasarlansa da ortak bir estetik anlayışta buluşuyor: Minimal Japon sadeliğiyle Fransız sofistikeliğinin harmanı.

Özenle kavrulmuş kahveler, matcha latte’ler, Kitsuné logosuyla sunulan imza kurabiyeler ve sade ama şık sunumlar buranın karakteristik parçaları. “Kitsuné” Japonca’da “tilki” anlamına gelir ve bu kafe zinciri de tıpkı adı gibi; çevik, zarif ve şehirli. Kahvenizi yudumlarken modanın, müziğin ve kültürün buluştuğu Maison Kitsuné dünyasına adım atmış oluyorsunuz.

Louis Vuitton – Le Café Louis Vuitton
New York’un 57. Caddesi’ndeki Louis Vuitton mağazasının dördüncü katında yer alan Le Café Louis Vuitton, modanın zarafetini Fransız mutfağının incelikleriyle buluşturuyor. Michelin yıldızlı Şef Christophe Bellanca ve ünlü restoran işletmecisi Stephen Starr’ın imzasını taşıyan menüde; siyah trüflü Croque “Louis Paris”, foie gras ile servis edilen Le Burger 1989, altın ossetra havyarlı deniz tarağı suflesi ve monogramlı waffle gibi göz alıcı lezzetler yer alıyor.

Café’nin iç mekanı, LV monogramlı masa takımları, 650 kitaplık kütüphane ve bagaj etiketleriyle süslenmiş tavanıyla bir mağaza katından çok bir sanat galerisini andırıyor. Osaka, Paris, Doha ve Londra’daki şubeleriyle dünya çapında büyüyen bu özel mekan, Louis Vuitton’un zarafet dolu dünyasına lezzetli bir kapı aralıyor.

Giorgio Armani – Armani Ristorante
Moda yalnızca giyilmez, kimi zaman yenir, koklanır ve yaşanır. Giorgio Armani’nin dünyaca ünlü restoran zinciri Armani Ristorante, bu düşüncenin lezzetli bir yansıması. Milano’dan Tokyo’ya, Dubai’den New York’a kadar uzanan seçkin adreslerde konumlanan bu restoranlar, İtalyan mutfağının rafine yorumunu, Armani zarafetiyle sunuyor.

Trüf aromalı risottolardan, minimalist Armani/Casa mobilyalarıyla döşenmiş iç mekanlara kadar her detay, ziyaretçilerine sofistike bir deneyim vaat ediyor. Michelin Rehberi’nde kendine yer bulan Dubai şubesi ya da Japon dokunuşlarıyla farklılaşan Tokyo menüsü, bu gastronomi yolculuğunu ayrıcalıklı kılıyor.

Gucci – Gucci Osteria
Moda ve gastronomiyi ustalıkla harmanlayan Gucci Osteria, üç Michelin yıldızlı İtalyan şef Massimo Bottura liderliğinde tasarlanan; lüks, sanat ve tat duygusunu aynı anda yaşatan bir restoran zinciri olarak öne çıkıyor.

Floransa’daki Gucci Garden içinden başlayan bu yolculuk, Beverly Hills, Tokyo ve Seul gibi küresel moda merkezlerine uzanıyor. Her biri, bulunduğu şehrin kültüründen ilham alarak özgün menüler sunan bu mekanlar benzersiz ambiyansa sahipler. Tokyo’daki Parmigiana Ramen ya da Beverly Hills’teki ünlü Emilia Burger gibi yemekler, Bottura’nın yaratıcı mutfak anlayışını ve yerel malzeme ile global vizyonun buluşmasını yansıtıyor. Üstelik Floransa, Beverly Hills ve Tokyo şubeleri Michelin yıldızına sahip, bu da Gucci Osteria’yı dünya çapında gastronomi severlerin radarına taşıyor.

Gucci Osteria’lar tam anlamıyla markanın yaşam tarzı vizyonunun somut bir uzantısı. Her restoranın iç mekan tasarımı, Gucci estetiğini yansıtan göz alıcı detaylarla donatılmış: Floransa’da tarihi Palazzo della Mercanzia’nın atmosferi göz doldururken, Tokyo şubesindeki mermer masalar, el boyaması zeminler ve canlı renkli duvarlarla ilgiyi çekiyor.

Dior – 30 Montaigne Restaurant
Paris’in kalbinde, Dior’un efsanevi adresi 30 Avenue Montaigne, 2022 yılında geçirdiği kapsamlı yenilenmeyle adeta bir yaşam sanatına dönüşen bir kompleks haline geldi. Bu büyüleyici dünyanın merkezinde yer alan Monsieur Dior restoranı ve Pâtisserie Dior, ünlü Fransız Şef Jean Imbert’in dokunuşlarıyla hayat buluyor.

Restoranda, Christian Dior’un en sevdiği lezzetlerden ilham alınarak modern Fransız mutfağının zarif yorumları sunuluyor; trüf aromalı ravioliler, çıtır pirinçle doldurulmuş kalamarlar ve “Croque New Look” gibi yaratıcı tatlar menünün yıldızları arasında. Tatlı severler içinse, Dior estetiğini yansıtan narin pastalar ve özel çaylar, Pâtisserie Dior’un raflarında bir moda şovunu andırıyor.

Chanel – Beige Alain Ducasse
Tokyo’nun kalbinde, Ginza semtinin ışıltılı sokaklarında yükselen Chanel binasının 10. katında yer alan Beige Alain Ducasse, yalnızca bir restoran değil, zarafetin tabaklara yansıdığı bir Chanel düşü. Peter Marino’nun etkileyici iç tasarımıyla Chanel şıklığını yaşatan bu mekanda, iki Michelin yıldızlı Şef Alain Ducasse’ın önderliğinde Fransız mutfağı, Japon dokunuşlarıyla yeniden doğuyor.

Trüf aromalı soslar, hassas dokulu balıklar ve zarif tatlılar burada sadece lezzet değil, adeta birer sanat eseri. Sınırlı süreyle açılan Chanel’in rooftop cafesi Le Jardin de Tweed ise moda tutkunlarına Chanel tweed’inin ilhamıyla dekore edilmiş bir atmosferde şampanya ve atıştırmalıklar sunarak gerçek anlamda Parizyen bir mola vadediyor. Chanel’in dünyasını beş duyunuzla deneyimlemek istiyorsanız bu adres tam size göre.

Dünyanın Konuştuğu Restoranlar
Cenevre Gölü’nün Bereketli Topraklarında bir Gastronomi Turu