Caz müzik tutkunlarının dört gözle beklediği İstanbul konseri öncesinde Chris Botti’ye sorduk, “İstanbul’a gelince ilk ne yapacaksınız?” Cevabı net ve bir o kadar beklenmedik oldu. “Türk yemeklerinden yemek ve yürümek.”
Müzik dünyasının en çok satan albümlerinin sahibi Grammy ödüllü Chris Botti, bir kez daha Türkiye’ye geliyor. Üstelik bu kez orkestrasının yanı sıra beş özel konuğuyla birlikte. Müzik kariyeri boyunca Lady Gaga’dan Mark Knopfler’a sayısız ünlü isimle sahne alan caz virtüözü 2013 yılında 10 yıl sürecek derin bir sessizlik dönemine girmişti. Albüm yapmadan geçirdiği bu dönemde dinleyicilerini kendisine hasret bırakan yıldız, aradan geçen yıllar içinde plak şirketini değiştirip caz dünyasının mabedi sayılan Blue Note ailesine katıldı. Tam yeni bir albümün müjdesini vermişti ki bu kez de pandemi dünya üzerindeki her canlı gibi onu da beklemeye aldı. Nihayet geçtiğimiz yıl yayınlanan “Vol:1” ise sadece sevenleri için değil, Chris Botti’nin kişisel tarihinde de yepyeni bir nefes oldu.
Chet Baker klasiği “My Funny Valentine” ya da Miles Davis’in unutulmaz eseri “Blue in Green”i yorumlamak elbette herkesin cesaret edebileceği bir şey değil. Hele hele de Grammy ödüllü bir trompetçisiyseniz… Zira siz ne kadar iyi olursanız olun eleştiri oklarını üzerinize çekeceğiniz neredeyse garanti. Ünlü müzisyen ise bu konuda özgüvenli. Yakın zamanda yeniden stüdyoya girip “Vol:1”in devamı için çalışmaya başlayacak olan Chris Botti, bakın ne kadar da rahat ve kendinden emin. Peki bu özgüveninde haksız mı? Kesinlikle hayır.
“Vol 1”, caz klasiklerinden oluşan bir seçki. Sizin için bütün albümleriniz arasında ne ifade ediyor?
Bence salgından çıkış herkes için büyük bir başlangıç oldu. Sanırım “yeniden başlamayı” becerebilmek için bu albüme “Vol: 1” adını verdim. Bir buçuk yıllık kuraklığın ardından bu yeni başlangıca, Blue Note ailesine katılarak, David Foster’la kurduğum değerli dostlukla yeniden başlamaya ithafen. Olumlu, iyimser olmak ve geleceğe umutla bakmak için çok fazla neden var ve ben bundan çok mutluyum.
Bu albümden önce 10 yıllık bir sessizlik olmuştu. Sizi özlemiştik. Aradan geçen yıllar Chris Botti’ye müzikal anlamda ne kattı?
Bu sürede arkama yaslanıp plak endüstrisindeki birçok değişikliği izledim. Sonra Columbia Records’tan da ayrıldım ve Blue Note’a geçtim. Albümü daha erken hazırlamaya başlayacaktık ki salgın iki – üç yıl boyunca işleri ve aslında her şeyi durdurdu. Bence bu güçlerin birleşimi. Açıkçası bazıları benim kontrolüm dışındaydı ve bazıları da benim kontrolümdeydi. Her şeyden önce bu tatilin bana sağladığı zaman diliminden memnunum.
Zaten kendini ispat etmiş bir müzisyenin klasikleri yeniden yorumlaması riskli olabilirdi. Son albümdeki Chet Baker yorumunuz bu açıdan çok değerli. Mükemmel bir trompetçinin yine trompetiyle caz dünyasına imza atmış Chet Baker parçasını yorumlamanız. Bu konuda hiç endişeniz oldu mu?
Hayır. Bir şekilde üstesinden geldim, sanırım Mark Knopfler’la “What a Wonderful World”ü yarattığımızda kendimi bu histen bir nevi özgür bıraktım. Son kayıtların yarattığı etkiyi arıyorduk da bir şekilde. Sanırım bir de bu klasiklerin orijinal yaratıcılarına uyma çabasından uzak durdum.
Parçaları nasıl seçtiniz? Ekleyemediğinize pişman olduğunuz bir şarkı var mı?
Hiçbir şeyden pişman olduğumu düşünmüyorum. Sadece trompette doğru hissi veren melodileri seçtim. Stüdyoya geri dönmek için sabırsızlanıyorum çünkü sanırım bir buçuk yılda çok daha iyi bir müzisyen oldum ya da enstrümanıma daha da hakim olduğumu hissediyorum. Bu yüzden stüdyoya geri dönüp “Vol: 2”yi yapmak için sabırsızlanıyorum.
O zaman bu albümün gerisinin geleceğiyle ilgili müjdeyi de aldık.
Elbette.
Albüm caz müzisyenlerinin mabedi kabul edilen Blue Note etiketiyle çıkıyor. Blue Note ailesi sizin için ne ifade ediyor?
Tarihi açısından da ikonik bir etiketle yeni bir başlangıç yaptım. Don Was ve harika Blue Note ekibiyle böyle bir ilişki kurduğum için çok heyecanlıyım ve harika vakit geçiriyorum.
“Botti At Sea”, inanılmaz bir proje. Ancak Türkiye’de böyle bir deneyimi yaşayamayan pek çok hayranınız var. Bir gün Türkiye’ye yakın sularda da gerçekleşmesi mümkün mü?
Sea Cruise’da ilk tekne açılışımızı yeni tamamladık ve şunu söylemeliyim ki bu benim için hayatımı değiştiren bir deneyim oldu. Diğer müzisyenlerin yanında olmayı çok sevdiğimi söylemeliyim. Üstelik bütün bir haftayı herhangi bir aksaklık olmadan, diva krizleri yaşamadan ya da gemide kimse hastalanmadan veya deniz tutması olmadan geçirdik. Ve her şey sallanıyor olmasına rağmen. Gelecek yıl için sabırsızlanıyorum. Gelecek yılın kadrosu belirlendi bile. İnanılmaz isimler olacak.
2021 yılında çok romantik bir konser vermiştiniz. Bu sefer bambaşka bir çalma listesi olacak. Nasıl bir atmosfer bekliyorsunuz?
O zaman pandemiden ve birçok şeyden o kadar yeni çıkıyorduk ki… Grupta da gerçekten iyi bir ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum. Birçok yeni grup üyemiz var ve şu anda gerçekten iyi bir yerdeyiz. Bu konserin kesinlikle çok daha caz olacağını söyleyebilirim.
O zaman geldiğinizde İstanbul’da vakit geçirebilmiş miydiniz? Bu gelişiniz için aklınızda olan bir plan var mı?
Türk yemeklerinden yemek ve yürümek. Grup olarak hepimiz İstanbul’a geleceğimiz için çok heyecanlıyız. Yemekler bu dünyanın dışından gibi ve her şey ne kadar da egzotik. İstanbul’da çok eğlenceli geceler geçirdik. Havalimanındaki harika lounge alanının dahi ayrı bir keyfi var. Bu sefer geldiğimizde her şey çok hızlı olacak ama kesinlikle güzel olacak.
