“Bisikletle Anı Biriktirmek”, bir bisikletçinin gözünden yollara düşmenin hikayesini anlatıyor. Tam da bisiklet havasında!
Yazı – Fotoğraflar: Gökhan Kutluer
Berlin’deki bit pazarlarından birindeyim. Eski saatler, kahve fincanları, analog kameralar, siyah-beyaz fotoğraflar ve tablolar… Yeni yerleştiğim evimin duvarlarını süsleyecek bir şeyler bakarken, gözüm alabildiğine uzanan dev bir platonun arkasında yükselen dağlara takılıyor. Biraz daha yaklaşıyorum. Fotoğraf yazın çekilmiş. Dağ zirveleri çırılçıplak ve gökyüzünde tek bir bulut bile yok. Yani tam da bisiklet havası!
- Bir Asır Pedal Çevirmek: Fransa Bisiklet Turu’nun Tarihi
- Tatil Çiftlikte Güzel
- Sınırları Aşan Bir Elektrikli Bisiklet
- Bisikletçiliğin Federer’i Cancellara’dan Yeni Bir Takım
Ernest Hemingway, Birinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’da ambulans şoförü olarak görevdeyken, ülkenin doğası ve bisiklet süren kişilerin çokluğundan aldığı ilhamla not defterine şunları yazıyor: ‘‘Bir ülkenin kıvrımlarını en iyi bisikletle öğrenirsiniz. Tepeleri inerken ve çıkarken pedal çevirip terinizi akıttığınız için, onları olduğu gibi hatırlarsınız. Oysa motorlu bir araçla giderken sadece yüksek tepelerin farkına varabilirsiniz. Dolayısıyla üzerinden geçtiğiniz toprakları bisikletle olduğu kadar iyi hatırlayamazsınız.’’
İtalya, bisiklet sporuna gönül vermiş herkesin en az bir kere bisikletiyle ziyaret etmek istediği ülkelerin başında geliyor. Ülkenin hem kuzey hem de orta kesimlerindeki iklimi de hesaba katılınca İtalya yılın her dönemi bisiklet sürülebilen bir ülke olup çıkıyor. İlkbahar, yaz ve sonbaharın ilk yarısında Bergamo, Bormio, Trento, Bolzano ve Cortina d’Ampezzo gibi yerlerde konaklayarak Dolomitler’de; havanın nispeten soğuk olduğu dönemlerde ise Toskana ve güneyinde hem yol hem de dağ bisikletinizin keyfini sürebilirsiniz. Bu noktada iş tamamen nasıl bir deneyim istediğinize kalıyor.
Kuzey İtalya
Zamanında Mussolini’nin Partizanlar’dan kaçarken kullandığı, İsviçre ile İtalya arasındaki sayısız geçitten biri olan Passo della Spluga’dan tutun da ülkenin kuzeydoğusunda Avusturya’yı İtalya’ya bağlayan Passo del Brennero veya kuzeybatısında Fransa’yı İtalya’ya bağlayan Colle della Maddalena’ya kadar pek çok rotaya ev sahipliği yapan Kuzey İtalya, bisikletin cenneti konumunda. Bisikletiyle dört haneli rakım seviyelerine çıkmayı sevenlerin vazgeçemediği bu bölgede, özellikle dağ bisikletiyle doğaya olabildiğince yakın olmak isteyenlerin favori kasabası Livigno oluyor. Downhill tutkunları için tesisleşme ve güzergâh anlamında her detayın düşünüldüğü Livigno ve çevresi, bilhassa Temmuz ve Ağustos aylarında sayısız yarışma ve etkinliğe de ev sahipliği yapıyor.
Giro d’Italia süresince sıkça isimlerini duyduğumuz Stelvio, Gavia ve Mortirolo gibi dağ geçitleriyse Bormio’da yer alıyor. Eğer tek bir yerde konaklayıp tüm sürüşlerinizi aynı evden veya otelden çıkarak gerçekleştirmek istiyorsanız, Bormio en doğru adres olacaktır. Kış aylarında ülkenin kayak merkezlerinden biri haline gelen Bormio, yaz aylarında Granfondo Stelvio Santini’nin de etkisiyle özellikle yol bisikletçilerinin akınına uğruyor. Bormio’ya hem popülerlik hem de sunduğu eşsiz olanaklar sebebiyle rakip olabilecek bir başka bölge ise Dolomitler’in tam kalbinde yer alan Alta Badia. Haziran ayının ortasındaki Dolomites Bike Day etkinliği ile başlayan bisiklet sezonu, Eylül ortalarına kadar devam ediyor ve tüm Airbnb ve otel alternatifleri hınca hınç dolu oluyor.
Bahsettiğim tüm bu destinasyonlara Türkiye’den ulaşmak için Bergamo, Milano ya da Münih şehirlerine uçmanız yeterli olacaktır.
Toskana
İtalya’yı dikine kesen Apeninler veya şarap bağlarının arasında yer alan birbirinden güzel tepeler… Toskana’nın hem yeme-içme hem de zamandan kopuk şekilde kafa dinleme açısından İtalya’nın en ideal bölgelerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu bölgede planlayacağınız bisikletli bir tatil -hele bir de bağ bozumuna denk getirebilirseniz- sizi bir hayli mutlu edecektir. Ağustos sonundan Ekim ayına kadar devam eden bu süreçte bölgenin Agriturismo olarak bilinen ve hem şarap tadımları düzenleyen hem de taptaze ürünler sunan tatil çiftliklerinde rezervasyon yaptırmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Bölge halkı L’Eroica sebebiyle bisikletle oldukça yakından ilgili olduğu için size rota konusunda da tavsiyelerde bulunacaktır. Özünde bir nevi eski günleri anma etkinliği olan L’Eroica, dönemin koşullarını tamamen yansıtmak için sadece eski bisikletlerle, asfalt olmayan yollarda koşulan geleneksel bir bisiklet yarışı. Ancak siz mutlaka o bisikletlerle sürmek zorunda değilsiniz. Yarışın koşulacağı dönemde, yani Ekim ayının ilk hafta sonunda Gaiole in Chianti’ye giderek hem oradaki festival havasına tanıklık eder hem de benzersiz Toskana bağlarının arasında bisiklet sürmüş olursunuz.
Gravel Bisikletler
Rota anlamında tıpkı Kuzey İtalya gibi Toskana da hem yol hem de dağ bisikleti için oldukça elverişli. Ancak sizin yerinizde olsam oraya şimdilerde “gravel’’ olarak anılan bisiklet modellerinden biriyle giderdim, zira bölgenin irili ufaklı tüm köy ve kasabalarına arabaların geçtiği yolları takip etmek zorunda olmadan gidebilmek gerçekten çok keyifli.
Geleneksel yol bisikleti geometrisine kıyasla biraz daha konforlu ve yol tutuş anlamında bisikletçiye gidon hakimiyeti için esneklik tanıyan gravel bisikletler, üzerinde uzun saatler geçirebilmeniz için tasarlanmış durumda. Hem asfaltta hem de bozuk zeminde aynı kalitede sürüş yapmanın mümkün olduğu bu bisikletlerle günlerce süren bisiklet turlarında (bikepacking) pedal çevirmek de mümkün.
İtalya’nın hemen her bölgesinde bisikletiyle bulunmuş ve sayısız sürüş gerçekleştirmiş biri olarak size verebileceğim en değerli tavsiye, tatilinizin sadece başlangıç, bitiş ve konaklama detaylarınızı belirlemeniz yönünde olur. Gerisine, gittiğiniz bölgede dost canlısı tavırlarıyla sizi her an bisiklet sohbetlerine dâhil edebilecek İtalyanlar ve sizin gibi tatilde olan başka milletten onlarca kişiyle birlikte karar verirsiniz. Ertesi gün nerede süreceğinizi belirlemek için akşam yemeklerini bekleyin…
Bu yazı, Saatolog 2020-2021 sayısında yayımlanmıştır.