Yaklaşık 35 cm boyu ve 4 kilo ağırlığıyla bir film makarasının üstünde, elinde kılıçla ayakta duran bir Ortaçağ şövalyesi simgeleyen küçük bir heykelciği olan Oscar, 1929’dan bu yana sinema dünyasının uluslararası yıldızlarına gidiyor. Bu heykelcik, asıl adı “Akademi Liyakat Ödülü” olmasına rağmen daha çok Oscar lakabıyla anılıyor. Buna dair çeşitli rivayetler bulunmakta; örneğin, bunlardan birisi Akademi’nin kütüphanesinde görevli Margaret Herrick’in heykelciği, amcası Oscar’a benzetmesiyle ödülün adı Oscar olarak kaldığı; eğer bu rivayet doğruysa Oscar amca hiç tahmin edemeyeceği kadar meşhur oldu. Aslına bakılırsa Akademi Ödülleri de zaman içinde beklenmediği kadar meşhur oldu. İlk kez 16 Mayıs 1929’da sade bir etkinlikle sahiplerini bulan Akademi Ödülleri, geçen uzun yıllar içerisinde ihtişamını, kategorilerini ve heyecanını giderek artırdı. Verildiği her sene tüm dünyayı ekranları başına kilitler oldu. Dün gece de Oscar’ın bu heyecanlı dakikalarına bir kere daha eşlik ettik. Hiç kuşkusuz geceye damga vuran filmler “Nomadland” ve “Mank” oldu, ayrıca verilen ödüllerde de çeşitli ilklere imza atıldı.
Nomadland
2017’de yayımlanan gerçek bir öyküye dayanan Nomadland kitabından uyarlanan “Nomadland”in senaryosunu, yönetmenliğini ve yapımcılığını Chloé Zhao üstleniyor. Filmde Frances McDormand’in canlandırdığı Fern karakteri, eşi öldükten sonra memleketi Nevada’dan ayrılan ve “evsiz” kalıp ABD’yi dolaşan bir kadın. Ev ve evsizlik kavramları içerisinden işlenen filmde yalnız bir kadının karşı karşıya kaldığı sorunlar, farklı pek çok potada eritilerek verilmiş. Yardımcı roldeki David Strathairn’in yanı sıra gerçek hayattan göçebe kimseler olan Linda May, Swankie ve Bob Weils de filmde yer almışlar. Bu yanıyla filmlerde görmeye pek alışkın olmadığımız insanların öykülerinin yer alması “Nomadland”in en beğenilen yanlarından biri olmuş. Film; sıradan bir kadın üzerinden ev, yol ve yaşam gibi kavramları şiirsel bir hikâyeyle sunuyor. (“Nomadland”in bir kadının yolculuğu üzerine kurulu şiirsel hikayesinden bahsetmişken Pelin Esmer’in “İşe Yarar Bir Şey” filmini de anmadan geçemiyorum. Öyle görünüyor ki sıradan kadınların yolculuk hikâyeleri, beyazperdeye şiirsel dokunuşlar getirmeye devam edecek.)
Bu ödülü, tüm zorluklara karşın iyilik için direnme inancına ve cesaretine sahip olan herkes için alıyorum. İnsanlar doğuştan iyilerdir. Ben dünyanın her yerinde, her zaman tanıştığım insanların içinde iyiyi bulabildim.
Chloe Zhao
En İyi Film Ödülü, “Nomadland”e giderken En İyi Yönetmen Ödülü de filmin yönetmeni Chloé Zhao’ya gitti. Zhao, bu kategoride Oscar alan ilk Asyalı kadın ve bu ödülü alan ikinci kadın yönetmen oldu. En İyi Kadın Oyuncu Ödülü de “Nomadland”in başrol oyuncusu Frances McDormand’e gitti.
Mank
Geceye damga vuran bir diğer film ise “Mank” oldu. “Bir adamın tüm hayatını iki saat içerisinde yakalayamazsınız. Tek ümit edebileceğiniz bir izlenim bırakmaktır,” diyen film, oldukça iyi bir izlenim bırakmış olacak ki 4 dalda Oscar aldı. David Fincher’ın yönetmenliğini yaptığı film, Herman Mankiewicz’in yaşam hikâyesini konu alıyor. Film, Fincher’ın babasının ölmeden önce yazdığı senaryoya dayanıyor. “Mank”, tarihin en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen “Yurttaş Kane”in yazım süreci etrafında Hollywood, politika ve sinema aşkını anlatan bir hikâyeye sahip. Böylece film, Tarantino’nun “Bir Zamanlar Hollywood” filminden sonra beyazperdeye taşınan bir başka Hollywood hikâyesi oluyor.
En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü, “Mank”in görüntü yönetmeni Erik Messerschmidt’a verildi. En İyi Prodüksiyon ve En İyi Yapım Tasarımı ödülleri de yine “Mank”in oldu.
2021 Oscar Ödülleri’ndeki bir başka ilk ise Anthony Hopkins’in “The Father”daki performansıyla aldığı En İyi Erkek Oyuncu Ödülü oldu. Sosyal medyada paylaştığı teşekkür konuşmasında 83 yaşında biri olarak bu ödülü almayı gerçekten beklemediğini söyleyen Hopkins, “Oscar alan en yaşlı aktör” unvanına sahip oldu. Ünlü aktör, 29 sene önce “Kuzuların Sessizliği”yle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü almıştı.
2021 Oscar Ödülleri’nin pandemi şartlarında gerçekleştirilmesi ve her sene olduğu gibi verilen ödüllerin doğru yere gidip gitmediği gibi meseleler üzerine uzun uzun konuşulabilir. Ne var ki, içinden geçtiğimiz bu zor dönemde sinemanın, filmlerin büyülü dünyasının bizlere ne kadar heyecan verdiği yadsınamaz bir gerçek. Bu yüzden yazıyı bitirirken tüm bu filmler için, “Mavi Boncuk”ta Münir Özkul’un karakterinin “Avare” filminin afişini göstererek söylediği “Hayatımızı kurtaran filmler” repliğini anımsatmak istiyorum. Kim bilir, belki şehre bir film gelir…
