Müzik dünyası bir kez daha efsanelerin özlenen çalışmaları, yepyeni isimler ve albümlerle dolu dolu bir yıl geçirdi. Müzik yazarı Murat Beşer, 2024’ün dikkat çeken 10 albümünü sıralıyor.
Âdettendir, yıl sonu geldiğinde o yıl boyunca çıkmış albümler bir gözden geçirilir, yeniden değerlendirmeye alınır ve sıralanır. Bu sıralamalarda sayısız kriter vardır; kimisi türlerine göre, kimisi ticari başarılarına göre, kimi de eleştirmenlerin değerlendirmeleri ya da dinleyici oylarına göre başarı tahtasına ismini yazdırır. Biz de öyle yaptık, gönlümüzde, kulaklarımızda, aklımızda kalan 10 albümü size sunduk. Hangisi hangisini döver diye bir yanlış anlaşılma olmaması adına da alfabetik olarak sıraladık.
Al Di Meola “Twentyfour” (Ear Music)
Nicedir hasret kalmıştık ona. Cemaline değil, ama albümlerine… Zira yakın zamanda ülkemize iki kez gelmiş; biri akustik, diğeri elektrikli olmak üzere iki konser vermişti. Meola’nın uzun aranın ardından stüdyoya girerek albüm yapması caz-rock fusion meraklıları açısından heyecan verici. Üstelik yetmişli yılların konseptine dönmesi daha da heyecan verici. Yeni albüm “Twentyfour”, kökleri salgın günlerinden öncesine dayanan bir çalışma. Başlangıçta bir akustik gitar projesi olarak tasarlanmış, ama sonradan elektrik gitar ve orkestral bölümler dahil edilmiş. Bileşenleri açısından tipik bir Al Di Meola albümü olarak görülebilir; caz, rock ve flamenkonun yanı sıra Latin ve dünya müziği de var burada. Tadımlık da olsa Meola’nın hem yakıcı gitarları, hem de yumuşak, melodik ve meditatif tarafı bir arada. 15 parçadan oluşuyor, çift LP/CD formatında…
Beth Gibbons “Lives Outgrown” (Domino Recording Company)
İngiliz besteci/şarkıcı Beth Gibbons’ı sayısız plakta dinledik, bilhassa Portishead ile hayranı olduk ama onu ilk kez kendi adına çıkardığı solo stüdyo albümü ile burada dinliyoruz. Daha önce Portishead haricinde iki albüm yapmıştı ama onda ortaklık ve iş birlikleri söz konusuydu. Gibbons bu albüme tam 10 yılını verdi; şarkılarında annelik, doğum ve ölüm gibi temaları işledi. Nihayetinde de 60’ına merdiven dayadığında çıkardı. “Lives Outgrown”u muhakkak bağımsız ve özgün bir çalışma olarak dinleyin. Şayet bir Portishead beklentisi içinde olursanız bu albümün özüne ulaşamayabilir ve hayal kırıklığına uğrarsınız. Bu çok daha samimi ve kişisel. Bana göre zamansız bir albüm. Ve Gibbons’ın müziğinin yıllar geçtikçe zenginleştiğinin kanıtı. Albüm 2024 Mercury Ödülü’ne aday gösterildi.
Bill Frisell “Orchestras” (Blue Note)
Lider olarak 40’tan fazla albüme imza attı gitarcı Bill Frisell. Hangi açıdan bakarsanız bakın çok üretken ve çalışkan bir projeci o. Üstelik de herhangi bir kategoriye dahil edilmesi olanaksız bir deneyci. İki Avrupalı orkestranın (Brüksel Filarmoni Orkestrası ve Umbria Caz Orkestrası) eşliğinde, bir trio formatında kaydettiği “Orchestras” ile yeni bir alana daha ayak basıyor Frisell. Bu iddialı proje, Frisell’in bazı bilinen bestelerinin yeni düzenlemelerinin yanı sıra bir caz standardı, birkaç Amerikan halk şarkısı ve bir Michael Gibbs bestesini içeriyor. Ustanın eşlikçileri basta Thomas Morgan, davulda ise Rudy Royston. İki CD’den oluşan bu görkemli eser sinematik bir hava taşıyor. Gibbs’in parmak ısırtan düzenlemeleriyle şaha kalkan “Orchestras” albümü, Frisell’in vardığı zirvelerden birini temsil ediyor.
David Gilmour “Luck and Strange” (Sony)
Pink Floyd’un iki figürü gitarcı David Gilmour ile basçı Roger Waters arasındaki on yıllara yayılan husumeti bilirsiniz. Bu pek çok Floydiyan’ın gözünde yakışıksız bir rant kavgasından öte bir şey değilken, Gilmour’un beşinci solo çalışması “Luck and Strange” hakkındaki yorumların bir kısmı döndü dolaştı, bu kan davasına dayandı. Ancak yine de albümün müzikal gücüne gölge düşürmedi.
Yıllar boyunca, Gilmour’un solo çalışmaları istenenleri vermekten uzaktı. Ancak 10 yıl aradan sonra çıkan albümde bu imajı kırdı, ki bu 78 yaşında biri için bu kolay değil… Ölümlülük ve yaşlanmayı ele alan şarkıların çoğunun sözünü Gilmour’un eşi Polly Samson yazmış. Ayrıca 2008’de ölen Pink Floyd klavyecisi Richard Wright tarafından kaydedilen doğaçlama klavyeleri de içeriyor. “Luck and Strange”, pek çok Floydian tarafından David Gilmour’un kariyerinin en iyi solo çalışması olarak değerlendirdi.
Charles Lloyd “The Sky Will Still Be There Tomorrow” (Blue Note)
Kendisi başımızın üzerinde; caz saksafoncusu Charles Lloyd’un 2023 baharında kaydettiği albümde kendisi dışında yaşayan efsane babında müzisyenler var. Piyanist Jason Moran, basçı Larry Grenadier ve davulcu Brian Blade bunlar. O ilham verici 1950’lerin Amerikan saksofon kuşağının hayatta kalan son temsilcisi olarak seksenlik müzisyen, bu harikulade trionun önünde kendinden geçiyor, adeta zıpkın gibi bir delikanlıya benziyor. Besteleri ise adeta lirik birer şiire, ulu birer edebiyat eserine dönüşüyor. Tutku ve coşku manasında sanki yolun sonunda değil sanki başındaymışcasına çalıyor. “The Sky Will Still Be There Tomorrow”, hangi mecrada yazılara bahis konusu olduysa 2024 yılının en iyi caz albümlerine aday gösterildi.
Kenny Barron “Beyond This Place” (Artwork Records / Pias)
Bana mı öyle geliyor acaba? Sanki her Kenny Barron albümü bize farklı bir heyecan yaşatıyormuş, sanki ilk kez dinliyormuş gibi zevk veriyor. Her biri farklı kıtalara, daha önce görmediğimiz yerlere yapılan yolculuklara benziyor. Hepsi birbirinden zengin. Yeni albüm de “Beyond This Place” de bu manada şaşırtmadı. Bu albüm, beşli formatta kaydedilmiş. Müzisyenler arasında 20 yıldır birlikte çalıştığı emektar kontrbasçı Kiyoshi Kitagawa ile Barron’ın çocukluğundan beri tanıdığı Johnathan Blake de var. Diğerleri vibrafoncu Steve Nelson ile henüz 26 yaşındaki altocu Immanuel Wilkins. Albümde hem caz standartları hem de topluluk üyeleri tarafından yazılmış orijinal besteler yer alıyor. Barron altmış yılı aşan kariyerinde helan büyüleyici vasfını sürdürüyor. Bu albüm, cazda yaratıcılığın ve yüksek ruhun kanıtı.
The Bad Plus “Complex Emotions” (Mack Avenue)
Bu topluluk tam çeyrek asırdır hayatımızda. Ülkemize defalarca geldiler ve hapsinde de şaşırtıcı derecede iyi konserler verdiler. En olmadık tarzlardan (bilhassa rock klasikleri) parçalar seçerek muazzam bir üslüp çerçevesinde yorumlayarak müzik dünyasında yepyeni kapılar açtılar. The Bad Plus yakın zamanda radikal bir kadro değişikliğine giderek yeniden yapılandı. Artık üç değil, dört kişiler. Yeni albümleri “Complex Emotions” Bu değişikliğin onlara olumsuz yansıyacağını düşünenleri yanılttı. The Bad Plus’ın 16. stüdyo kaydı, cesur bir yaratıcılık örneği.
The Cure “Songs of a Lost World” (Polydor)
Bu The Cure’un 14. stüdyo albümü, 16 yıl sonra yayınladığı ilk çalışma. Topluluğun beyni Robert Smith’in isteği üzerine Cadılar Bayramı’ndan bir gün sonra yayınlandı. Yoğun bir synthe örgüsü, uğuldayan gitarlar ve basit ama vurucu davullar üzerine yükselen şarkıların sözleri ölüm, yaşam ve hüzün üzerine yoğunlaşıyor. Yani o bildiğimiz karamsar The Cure atmosferi burada da varlığını sürdürüyor. Albümün sound olarak ilginç taraflarından biri 2012’den beri konserlerinde çalan gitarcı Reeves Gabrels’in burada çalması. “Songs of a Lost World” meraklısı için hem plak, hem CD, hem de çift kaset olarak yayınlandı. Üretim süreci birkaç yıl süren albümü, Smith son çalışmaları olarak lanse etti. Yani sevdanın son vuruşu…
Vijay Iyer “Compassion” (ECM)
52 yaşındaki piyanist Vijay Iyer, kendi kuşağının en korkusuz, araştırmacı ve zamanın ruhunu yakalayan eşsiz piyanistlerinden biri. Basta Linda May Han Oh ve davulda Tyshawn Sorey’den mütevelli, trio formatındaki yeni albümü “Compassion”, karmaşık ritmik döngüleriyle inişli çıkışlı bir momentuma sahip olan, yoğun armonik yapısıyla gerçek bir ustalık çalışması. 2021 yılının en iyi albümlerinden biri olan “Uneasy”nin devamı olarak göreceğim 66 dakikalık bu albüm, zihinsel gücüne karşın son derece de rahat dinlenebilir bir özelliğe sahip. 2024 yılının bize verdiği en güzel hediyelerden biri.
Wayne Shorter “Celebration Vol. 1” (Blue Note)
Bu bir saygı albümü. Efsane saksofoncu Wayne Shorter’ın ölümünün ardından, ustanın, Stockholm’deki eski konser kayıtlarından yola çıkılarak, kendisiyle birlikte çalmış müzisyenlerin ona duyduğu vefanın bir müzik albümüne dönüştürülmüş hali. Don Was’ın yapımcılığında gerçekleşen “Celebration Vol. 1”de yer alan parçalar Shorter’ın hayatının son bölümünde küratörlüğünü yaptığı bir dizi arşiv yayından oluşuyor. Piyanist Danilo Perez, basçı John Patitucci ve davulcu Brian Blade… Shorter’ın dörtlüsündeki uzun süreli arkadaşları, 21. yüzyılın en büyük modern caz topluluklarından biri olarak geçirdikleri yirmi yılın envanterini çıkarıyor.
Hakan Kurşun ile Bir Şehrin Ses Sergisi
İstanbul Aralık Ayı Etkinlik Takvimi
Ümit Tunçağ’dan “Caz ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”