Şehrin sanat nabzı bu ay çok güçlü atıyor: Kasım’da İstanbul sahneleri, tiyatrodan caz konserlerine uzanan dopdolu bir kültür rotasına sahip. İstanbul kasım ayı etkinlik takvimiyle şehrin kültür sanatı rotasını keşfediyoruz.
Oyun, Avignon Festivali’nde büyük ilgi gördükten sonra İstanbul’da tiyatro severlerle buluşuyor. Fransızca oynanan ve Türkçe üst yazılı bu oyun, klasik bir masalı yeniden yorumluyor. Annesini kaybetme korkusuyla yaşayan Sandra’nın, babasının yeniden evlenmesiyle sarsılan dünyası üzerinden yas, aile, yalan ve özgürleşme temaları mizahi bir dille ele alınıyor. Oyun, özellikle genç izleyicilere düşünme ve sorgulama alanı açıyor.
Hatice Meryem’in Yetim adlı romanından sahnelenen oyun, anne ve babası hayatta olmasına rağmen kendini “yetim” hisseden bir kız çocuğunun hikâyesini anlatıyor. Zorbalıklar, ihmal ve yalnızlık içinde büyüyen bu çocuğun öyküsü üzerinden “yetimlik” kavramı sorgulanıyor.
“Bu gece birini öldüreceğim. Kim olduğu fark etmeyecek. Kulağımı çekeni, ayağıma çelme takanı, kıçımı açıkta bırakanı, yüzüme tüftüf atanı, bana sidikli, aptal, ezik diyeni… Küçük parmağım sıkışıp morardığında yardım çağırmak yerine yüzüme katır gibi güleni. Önüme ilk çıkanı.”
Üsküdar’dan yükselen dev bir yumurta, Bekir şefi kovalamaya başlar. Aynı anda Beyefendi dostlarıyla zaferini kutlarken siparişini beklemektedir. Isı yükselir, ortam cehenneme döner; duvarlar erir, bina sarsılır. Bu kaosun ortasında Bekir, pişirmek zorunda kaldığı yumurtayla birlikte fokurdayan bir girdabın içindedir. Oyun, absürt bir atmosferde kader, kimlik, ölüm ve benlik gibi soruları sorgular: “Kader miras mıdır? İnsan küçülebilir mi? Sonsuz uyku huzur getirir mi?”
2000’lerin Türkiye’sinde kendi yolunu arayan bir gencin içsel labirentinde geçen oyunda kahramanımız, ahlaklı ve çalışkan olduğuna inanırken; okul, iş, para, hayaller ve boşluk arasında savruluyor. Babasının ölümünün ardından yas, sevgi ve kimlik kavramlarıyla yüzleşiyor. Elinde kalın kaplı “kılavuz” taşıyan bir ses, bazen rehberlik ediyor, bazen tersini söylüyor, bazen de izleyiciyi hikâyenin içine çekiyor. Oyun, sevmenin, babaların gölgelerinden sıyrılmanın ve kayıplarla baş etmenin duygusal bir yolculuğunu anlatıyor. “Seni Uzaktan Sevmek”, ay içinde iki farklı DasDas Sahne gösteriminin haricinde 7 Kasım’da da Kadıköy Boa Sahne’de seyircilerini bekleyecek.
İngiliz yazar Matthew Seager’ın uluslararası beğeni toplayan “In Other Words” adlı oyunu, “Elma Labrador Çimen” adıyla sahneleniyor. Oyun, alzheimerla mücadele eden bir adam ile ona hayatı boyunca eşlik eden kadının dokunaklı hikayesini anlatıyor. Hatırlamanın ve unutmanın sınırında geçen bu öykü, sevginin kalıcılığını ve birlikte yaşlanmanın zarafetini gözler önüne seriyor. Engin Hepileri ve Nergis Öztürk’ün güçlü performanslarıyla sahnelenen “Elma Labrador Çimen”, duygusal yoğunluğu ve minimalist anlatımıyla izleyiciyi hafızanın ve kalbin derinliklerinde bir yolculuğa çıkarıyor. Oyun, Moda Sahnesi’nin ardından 25 Kasım’da Paribu Art’ta da sahnelenecek.
Hayatın akışını değiştiren bir karşılaşmanın hikayesi olan bu oyunda toplumun yargıları altında ezilmiş genç bir kadın ile sahil kasabasında özgürce yaşayan neşeli bir kadının yolları kesişir. Bu buluşma, hem bireysel hem kuşaklar arası bir yüzleşmeye dönüşür; hüzünle ve kahkahayla yoğrulan bir iyileşme sürecini başlatır. Unutulma korkusu ile yeniden başlama cesareti arasındaki bu oyun, seyirciyi Burcu ve Nermin’in yanı sıra onlara eşlik eden insanların umutlarına ve kırılma anlarına ortak olmaya davet eder. “Palamut Zamanı”nın oyuncu kadrosunda Ayda Aksel, Alina Boz, Bekir Erdem Öz, Sezer Arıçay gibi isimler yer alıyor.
Köprünün altında yaşayan bir adam, yoksulluktan suça, suçtan yalnızlığa uzanan hayatını ilk kez anlatıyor. Sessiz geçen yılların ardından, içindeki sesleri susturmak ve varoluşunun cevabını bulmak için bu kez konuşma sırası onda. Farklı tarihlerde farklı noktalarda sergilenecek oyun, 6 Kasım’da Eksi On Altı Mekan’da, 18 Kasım’da Koma Sahnesi’nde ve 30 Kasım’da Bahçe Galata’da tiyatro severlerle buluşacak.
“Nereye gideceğimi bilmeden, bu Allah’ın belası şehirde, hayatım boyunca hep koştum. Ve kulaklarımda sürekli yankılanan o iki kelime: Yardım et”
Mühendis Lette, kendi icadını tanıtmak üzere kongreye gitmeyi beklerken yerine asistanının gönderileceğini öğrenir. Bunun nedenini sorgularken “çirkinliği”yle yüzleşir ve geçirdiği estetik ameliyat onu geri dönüşü olmayan bir kimlik arayışına sürükler. Marius von Mayenburg’un “Çirkin” adlı oyunu, güzellik ideallerine teslim olan modern insanın kimliğini ve özgünlüğünü nasıl yitirdiğini mizahi bir dille ele alıyor. Gözün ve bakışın anlamı şekillendirme gücünü irdeleyen oyun, bireyin yeniden doğuşunu ve toplumsal aynılaşmayı çarpıcı bir biçimde sorguluyor.
SERGİLER
“James Cameron Sanatı”
Tarih: 9 Kasım’a kadar
Mekan: İstanbul Sinema Müzesi
Şehir, T.C. Kültür Bakanlığı’nın Kültür Yolu Festivali kapsamında dünyaca ünlü yönetmen, senarist ve yapımcı James Cameron’un altmış yılı aşan yaratıcı yolculuğunu anlatan “James Cameron Sanatı / The Art of James Cameron” sergisine ev sahipliği yapıyor. Avatar Alliance Foundation işbirliğiyle hazırlanan bu uluslararası sergi, yönetmenin özel arşivinden seçilmiş 300’ü aşkın orijinal eser ve yaklaşık 60 nadir yapıtı bir araya getiriyor. Çizimler, kostümler, sahne objeleri, fotoğraflar ve Cameron’un geliştirdiği teknolojilerin yer aldığı sergi, beş tematik bölümde ziyaretçileri sinemasal bir yolculuğa çıkarıyor.
Sergi “Titanic”, “Terminator”, “Aliens” ve “Avatar” gibi efsane filmlerin yaratım süreçlerine ışık tutuyor. Cameron’un kendi yaptığı Rose’un portresi, Stan Winston’la tasarlanan Terminator iskeleti, Kraliçe Alien’ın biyolojik detaylı tasarımı ve Pandora’nın ışıldayan ormanları gibi sinema tarihine geçmiş unsurlar ilk kez sergilenecek.
“And Now For Something Completely Different”, Danele Sigalot
Tarih: 9 Kasım’a kadar
Mekan: Anna Laudel
Endüstriyel malzemeleri yenilikçi biçimde kullanması ve dikkat çekici enstalasyonlarıyla tanınan Daniele Sigalot, “And Now For Something Completely Different” (Ve Şimdi Tamamen Farklı Bir Şey) adlı yeni kişisel sergisiyle izleyiciyle buluşuyor. Serginin adı tanıdık geliyorsa doğru hatırlıyorsunuz; efsanevi Britanyalı komedi grubu Monty Python’dan ve grubun 1971 tarihli aynı adlı filminden alıyor. Monty Python gösterilerinde “And Now For Something Completely Different” ifadesini seyirciyi aniden bambaşka ve beklenmedik bir sahneye taşıyan bir geçiş ifadesi olarak kullanılıyordu. Sigalot da bu anlayışa göndermede bulunarak mizah yüklü ve ironik tarzını ön plana çıkarıyor ve cesur, yeni bir yapıt dizisi sunuyor.
Bu sergideki yapıtlar toplumsal normları ve sistemleri sorguluyor ve izleyicisini düşünmeye, kendi gerçekliğiyle yüzleşmeye davet ediyor. Mizahı eleştiriyle ustalıkla harmanlayan Sigalot, gündelik yaşamın içine gömülü ironi katmanlarını görünür kılıyor.
“Gardenscapes”, Çağla Ulusoy
Tarih: 22 Ekim – 23 Kasım 2025
Mekanlar: Dirimart Dolapdere
Çağla Ulusoy’un gündelik yaşamın izlerini soyut ve çağdaş bir estetikle harmanladığı bu sergide, mekanı resimleriyle dönüştürerek izleyiciyi duyusal bir deneyime davet ediyor. Sanatçının eserlerinde boya katmanları, bireysel ve kolektif belleğe dayanan belirsiz mekanlar oluşturuyor. Doğu ve Batı estetiklerinin bir arada hissedildiği bu katmanlı yapılar; nostalji, yönsüzlük, uyum ve çatışma gibi temaları bir araya getiriyor. Ulusoy, “bahçe” kavramını doğa ile yapay çevre arasındaki sınırları sorgulayan bir metafor olarak ele alıyor. “Gardenscapes”, sonunda yer alan video ve ses yerleştirmesiyle çok boyutlu bir deneyime dönüşüyor. İzleyici, bu karanlık ve katmanlı atmosferde resimlerin renkleri, sesleri ve imgeleriyle kendi “bahçesini” zihninde yeniden kurmaya davet ediliyor.
Biraz Daha Zamana İhtiyacım Var
Tarih: 8 Mart’a kadar
Mekan: Arter
Grup sergisi “Biraz Daha Zamana İhtiyacım Var”, fotoğrafın zamanla olan ilişkisini sorguluyor. Işığın, sessizliğin ve uzun bekleyişlerin ürünü olarak doğan fotoğrafın, günümüzde 1/80.000 saniyelik hızlara ulaşmasıyla yaşadığı dönüşüm, serginin merkezinde yer alıyor. Zamanı yakalama ve dondurma çabasının, fotoğrafı bir yandan hızın, bir yandan da durmanın sınırına taşıdığı vurgulanan sergide Türkiye’den ve farklı ülkelerden 19 sanatçının eserleri yer alıyor. Alışılmış hızlı üretim pratiklerine karşı duran bu işler, zamanı ve fotoğrafın maddi-düşünsel katmanlarını yeniden tartışmaya açıyor. Küratörlüğünü Oğuz Karakütük’ün üstlendiği sergi, fotoğrafı sezgisel ve akışkan bir ifade alanı olarak yeniden düşünmeye davet ediyor.
Caz müziğinin efsane ismi Diana Krall, 10 yıllık bir aranın ardından yeniden şehirde. Grammy ödüllü sanatçı, Billboard Caz Albümleri listesinde sekiz kez zirveye çıkan tek caz vokalisti olma unvanını taşıyor. Eşsiz sesi, virtüöz piyanistliği ve caz, pop, bossa nova türlerini harmanlayan tarzıyla Krall’ın İstanbul konserinde hayranlarını büyüleyici bir performans bekliyor.
Kendine özgü sesi, içten sahne duruşu ve özel şarkı sözleriyle dinleyicilerini yine duygusal bir yolculuğa çıkaracak olan Kalben, konserinde müziğine yön veren samimiyetin, sorgulamanın ve kendini bulma cesaretinin sahnedeki yansıması olacak.
Fransız prodüktör William Rezénam-ı değer Thylacine, klasik müziğin ölümsüz bestecilerini modern elektronik seslerle buluşturarak izleyiciyi zamansız bir yolculuğa çıkarıyor. Mozart, Satie ve Debussy gibi isimlerin eserlerini elektronik bir dille yeniden yorumlayan sanatçı, seyahatlerinden topladığı sesleri melodik techno, ambientve trip-hop tınılarıyla harmanlıyor. Sahnedeki doğaçlama gücü, saksafon performansı ve görsel projeksiyonlarla zenginleştirilen etkileyici sahne diliyle Thylacine, Babylon’da izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunmaya hazırlanıyor.
Oscar ödüllü İrlandalı müzisyen Glen Hansard, ilk kez Türkiye’de sahne alıyor hem de İstanbul’un ardından 13 Kasım’da Ankara MEB Şura Salonu’nda sevenleriyle buluşacak. Tutkulu sesi ve samimi sahne enerjisiyle tanınan Hansard, dinleyicilerini ruhun derinliklerine dokunan bir müzik yolculuğuna çıkaracak. Kariyerine 1980’lerin başında Dublin sokaklarında gitarıyla şarkı söyleyerek başlayan sanatçı, kısa sürede İrlanda müzik sahnesinin kalbinde yerini aldı. 1990’da kurduğu The Frames grubuyla, Fitzcarraldo (1996) ve Burn the Maps (2004) gibi albümleriyle geniş bir hayran kitlesi kazandı.
Eurovision’da sergilediği enerjik performansla büyük yankı uyandıran Baby Lasagna, “Meow Back Tour” kapsamında ilk kez Türkiye’de sahne alacak. İsveç’in Malmö kentindeki Eurovision Şarkı Yarışması’nda “Rim Tim Tagi Dim” ile ikinci olan Baby Lasagna, etkileyici sahne enerjisi ve samimi tavrıyla Hırvatistan’a tarihinin en yüksek derecesini kazandırdı.
1995’ten bu yana sayısız başarıya imza atan Lara Fabian, “En İyi Kadın Sanatçı”, “Yılın En İyi Albümü”, “En İyi Canlı Performans” ve “Dünya Müzik Ödülleri’nde En Çok Satan Sanatçı” gibi birçok uluslararası ödülün sahibi. “I Will Love Again” şarkısıyla Billboard Dans Listesi’nde tam 58 hafta zirvede kalan Fabian, müzikle aşkı kutlayacağı, romantizm ve tutku dolu unutulmaz bir gece için şehirde yeniden sahneye çıkmaya hazırlanıyor.
