Gucci’de Yeni Perde: The Tiger
Gucci’nin yeni kreatif direktörü Demna, moda sahnesine sinemanın büyüsüyle geri döndü. The Tiger filmiyle markanın yeni dönemini hikâye, ironi ve gösterişle buluşturuyor.
Moda kimlikleri mi tanımlar, yoksa kimlik mi modayı biçimlendirir? Bir kostüm, bir karakterin duygularını ve hareketlerini gerçekten yönlendirebilir mi? Gucci’de yeni bir döneme başlayan Demna, bu soruların peşine düşüyor. Balenciaga’daki keskin etkisinin ardından şimdi sinemanın anlatı gücünü modanın hizmetine sunuyor. Oscar ödüllü Spike Jonze ve Hollandalı yönetmen Halina Reijn ile birlikte hayata geçirdiği kısa film The Tiger, moda dünyasının gündemini sarstı.

Temmuz 2025’te Gucci’de sanat direktörlüğü görevine başlayan Gürcü tasarımcı, ilk koleksiyonu La Famiglia ile hikâye anlatımı, ironi ve tavır üzerine kurulu yeni bir dönemi müjdeliyor. Klasik bir defile yerine bir filmle sunulan koleksiyon ipek, deri ve hicivle işlenmiş çağdaş bir “aile portresi” gibi.
Film: Bir Aile, Bir İmparatorluk, Bir Kriz
The Tiger, Barbara Gucci’nin hikâyesini anlatıyor. Demi Moore, Gucci International’ın başkanı ve “Chairman of California” olarak bu karakteri zarafetle öfke arasında gidip gelen performansıyla canlandırıyor. Doğum günü için çocuklarını ve özel misafiri olan Vanity Fair’in efsanevi editörü Harlon Whitman’ı malikanesinde ağırlıyor. Ancak gece ilerledikçe, bu ışıltılı dünyanın altında çatlaklar görünmeye başlıyor.

Edward Norton, Elliot Page, Keke Palmer, Alia Shawkat ve Ed Harris gibi güçlü isimlerin yer aldığı filmde Kendall Jenner ve Alex Consani de Demna’nın ironik evrenine kusursuzca uyum sağlıyor. Kaos ise Barbara Gucci’nin (Demi Moore) kolajen karışımı Conscious Bliss’in beklenmedik etkisiyle başlıyor. O andan itibaren film, Demna’nın alışıldık mizahıyla sarmalanmış bir kargaşaya dönüşüyor.


Saint Laurent, Emilia Perez’in başrolde oynadığı Strange Way of Life projesiyle sinemaya yakınlaşmıştı. Demna ise The Tiger ile modanın nasıl sunulduğunu, nasıl tüketildiğini ve nasıl mit haline geldiğini yeniden tanımlayan bir gösteri sunuyor.


Gucci, Milano Moda Haftası’ndan bir gün önce Instagram’da yayınladığı dijital lookbook’ta 38 karakter tanıttı: Prenses, Snob, Androjen, Ateşli, Miss Aperitivo, It Girl… Ancak esas sürpriz ertesi gün geldi, beklenen defile yerine tüm dünya bir film galasına davet edildi. Palazzo Mezzanotte’nin önündeki kırmızı halı, koleksiyonun ikinci sahnesine dönüştü.


Gwyneth Paltrow, Gucci monogram bluzu ve midi eteğiyle “La VIP” olarak, Serena Williams ise tüylerle süslenmiş transparan elbisesiyle “It Girl” karakterinde yürüdü.
Gucci’nin 1921’de Guccio Gucci tarafından kurulan köklü tarihine, aile içi çatışmalara ve House of Gucci filmine konu olan mirasına bu kez Demna’nın keskin zekâsı ve ironisiyle yeniden bakılıyordu.
Koleksiyon: La Famiglia
Filmin sinemografik parlaklığı koleksiyonun önüne geçme riski taşısa da Demna imzalı tasarımlar beyaz perdede adeta ışıldıyor, karakterlerin enerjisiyle birleştiğinde etkisi ve anlamı katlanıyor. Seksi, abartılı, cüretkâr… Keskin omuzlar, şeffaf şifonlarla yumuşatılmış hatlar ve mücevher tonlarındaki ipekler ilk bakışta dikkat çekiyor. 60’ların seksi siluetlerinden, maksimalist mücevher ihtişamına kadar koleksiyon, “zevk için giyinmenin” coşkusunu kutluyor. Kısacası, La Dolce Vita’nın modern bir yorumu.


Koleksiyon, karakterleri kadar güçlü: Keke Palmer pembe tüylü elbisesiyle bir “prenses”, Kendall Jenner gümüş pullu mini elbisesiyle bir “aperitivo”, Elliot Page smokiniyle hırslı bir “varis”, Edward Norton kravatsız koyu takımıyla sessiz bir başkaldırı simgesi. Demi Moore ise her sahnede farklı bir ruh hâliyle parlıyor; bir anda barok çiçek desenli elbisesiyle bir “kontes”, bir diğer sahnede kırmızı paltosuna iliştirilmiş dev çiçek broşuyla “patron” rolüne bürünüyor.


Podyumun Ötesinde Bir İnovasyon
Defilenin ötesinde bir tanıtım olan film, modayla sinemanın hiç olmadığı kadar iç içe geçtiği bir dönemde Demna’nın vizyonunu gözler önüne seriyor. Artık defile sadece podyumda değil ekranda, sosyal medyada ve hikâyede hayat buluyor. Sinemayı modayla birleştirerek bir koleksiyon lansmanını performansa, eleştiriye ve kültürel bir olaya dönüştürüyor. The Tiger, akıcı ve sürükleyici anlatımıyla seyirciyi ilk sahneden itibaren yakalayan ve bırakmayan bir film.


Giorgio Armani: Sessiz Lüksün Maestrosu