Adrien Genier: “Cenevre’de Saat, Kim Olduğunuzu Simgeler”
Cenevre Turizm ve Kongre Vakfı Genel Direktörü Adrien Genier ile şehrin ruhunu ve kültürünü konuştuk.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul, saat dünyasının en büyük ödül töreni GPHG’nin finalist saatlerinin sergilendiği bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Saatlerin Boğaz’ın kıyısında meraklılarıyla buluştuğu sergide Cenevre Turizm ve Kongre Vakfı Genel Direktörü Adrien Genier ile bir araya gelerek saatçiliğin kalbi Cenevre’yi, ruhunu ve keşfedilmesi gereken noktaları konuştuk.

Bu sene Türkiye ile İsviçre arasındaki Dostluk Antlaşması’nın 100. yıldönümü kutlanıyor. İki ülke arasındaki kültürel ilişkiyi nasıl buluyorsunuz?
İki ülke arasındaki ilişki yüzyıllık bir dostluk, ortak değerler ve karşılıklı saygı üzerine kurulu. Günümüzde bu ilişki özellikle kültürel alışveriş ve turizm aracılığıyla dinamik bir şekilde gelişmeye devam ediyor. Türk pazarı, Cenevre için dikkate değer bir büyüme ve potansiyeli gösteriyor. Türk ziyaretçilerin konaklama sayısı geçen seneye kıyasla yüzde 26,6 artmış halde. Konaklayan turistlerin yaklaşık yüzde 0,9’unu Türkiye’den gelen ziyaretçiler oluşturuyor. Türkiye’nin lüks, kültür ve gastronomiye olan artan ilgisi ise zarafet, yaratıcılık ve özgünlüğü bir araya getiren Cenevre ruhuyla müthiş bir uyum içinde. Önümüzdeki dönemde sadece turizmde değil, kültür ve iş dünyasında da iki ülke arasında daha derin işbirliklerinin kurulacağı, bağların güçleneceği parlak bir gelecek görüyoruz.
İsviçre denince pek çoğumuzun aklına saatler geliyor. Saatçilik zanaatıyla olan köklü tarih ülkenin turizmini nasıl etkliyor?
Saatçilik Cenevre DNA’sının bir parçası, sadece bir gelenek değil. Hassasiyet, ustalık ve tutku gibi değerlerimizin bir parçası. Turistler Cenevre’ye zamanı benzersiz ve kişisel bir şekilde deneyimlemek için geliyor. Bir usta zanaatkâr eşliğinde kendi saatlerini monte edebilir, Patek Philippe Müzesi’ni ziyaret edebilir ya da kentin tarihi bir saatçilik atölyesinde rehberli bir tura katılabilirler. Tüm bu deneyimler, ziyaretçileri yüzyıllara dayanan sanat ve yenilik mirasıyla buluşturuyor.
Peki saat meraklısı olmayanlar için şehrin cazip yanları neler?
Göl gezileri, şehrin tarihi bölgesi Old Town’da yapılan yürüyüş turları, kültürel ve gastronomik keşiflerle cazip pek çok seçenek var. Gastronomi meraklıları, La Bonbonnière’de çikolata yapım atölyelerine katılabilir ya da Welo ile düzenlenen TukTuk bağ turlarında Cenevre’nin tablo güzelliğindeki kırsalını ve seçkin şaraplarını keşfedebilirler.
“Biz İsviçreliler için saatçilik bir endüstriden çok daha fazlası, günlük ritmimizin bir parçası.”
İlk kez gidecekler için mutlaka görülmeli dediğiniz yerler neresi?
Şehrin ruhunu anlamak için Jet d’Eau çeşmesiyle başlamak gerektiğini söyleyebilirim. Old Town, Arnavut kaldırımlı sokakları, St. Pierre Katedrali ve katedralin kulesinden görülen manzarasıyla büyüleyici bir rota sunar. Hemen yanındaki Reformasyon Duvarı ise şehrin Avrupa üzerindeki tarihi etkisinin bir simgesi. Kültür meraklılarının Patek Philippe Müzesi, Kızılhaç ve Kızılay Müzesi’ni, sanat galerileri ve kafeleriyle Quartier des Bains’ı görmelerini tavsiye ederim. Şehrin doğal güzelliğini keşfetmek içinse Cenevre Gölü’nün kıyısında yürüyüşe çıkabilir ya da bir tekne turuna katılabilirler. Cenevre’nin sakinliğini ve zarafetini en saf haliyle deneyimlemenin en güzel yolu olacaktır.

İsviçre kültüründe sizi en çok etkileyen şey nedir?
Hassasiyete, doğaya ve gastronomiye derin bir saygıyla kurulan bir kültür. Saatçilik kültürü örneğin, mükemmellik ve zamansız güzelliği yansıtıyor. Dağlara, göllere ve kırsala duyulan İsviçre sevgisi ise dengeli ve iyi bir hayat sürmeye ilham veriyor. Mutfak kültürü de öyle, yerel ürünleri ve geleneği yenilikle harmanlıyoruz. Bütün bu saydıklarım, İsviçre’ye zarafet, özgünlük ve yaşam kalitesini uyum içinde barındıran kendine has bir kimlik kazandırıyor.
Sohbetimizi İstanbul’da gerçekleştiriyorken iki kültür arasında benzerlik görüp görmediğinizi sormak istiyorum…
Her iki ülke de doğal güzelliklerine, zengin mutfak kültürlerine ve kültürel miraslarına büyük değer veriyor. Aynı şekilde misafirperverlik de değer gören ortak noktalardan. Turistik olarak iki ülkede de gelenekleri keşfetmek, insanlarla bağ kurmak ve zanaatkârlığı öne çıkarmak kesişen değerler arasında.
Önümüzdeki dönem için turizm, kültür ve saatçilik alanında sizi heyecanlandıran projeler ya da trendler var mı?
Sürdürülebilirliğin Cenevre turizmi vizyonunun merkezinde yer aldığını söyleyebilirim. Cenevre Belediyesi ile işbirliği içinde BM Sürdürülebilirlik Kalkınma Hedefleri ile uyumlu 2021-2025 Sürdürülebilir Turizm Stratejisi’ni geliştirdik. Bu strateji, “Sorumlu Etkinlikler Rehberi” ve ziyaretçileri düşük karbonlu ulaşım seçenekleriyle şehri keşfetmeye teşvik eden “Cenevre Ulaşım Kartı” gibi somut uygulamaları içeriyor. Bir diğer heyecan verici gelişme ise 2026’nın mart ayında açılacak Portail des Nations ziyaretçi merkezi. Bu merkezde çok taraflı diplomasiyi canlandıran, etkileyici ve eğitici bir deneyim sunularak Cenevre’nin diplomasi ve diyalog konularındaki küresel merkez rolü pekişecek.

Sohbetimizi saatlerle bitirelim, siz günlük yaşamınızda saat takıyor musunuz?
Evet, her gün takarım. Biz İsviçreliler için saatçilik bir endüstriden çok daha fazlası, günlük ritmimizin bir parçası. Dakiklik, güvenilirlik ve hassasiyet kültürümüzün derinlere işlemiş halde, ki saatler de bunun mükemmel bir simgesi. Saat takmak sadece zamanı görmekle ilgili bir şey değil, zanaatkârlığa, geleneğe ve hem mirasa hem de yeniliğe değer veren bir hayat tarzına duyulan saygının ifadesi. Cenevre’de saat sadece bir aksesuar değil, kim olduğunuzu yansıtan bir simgedir.