Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Raymond Loretan ile GPHG Özel Röportajı

16 Ekim 2025
Raymond Loretan ile GPHG Özel Röportajı
Saatçiliğin Oscar’ı GPHG’nin her yıl dünyanın farklı şehirlerinde düzenlediği sergisi bu yıl ilk defa İstanbul’da. GPHG Vakıf Başkanı Raymond Loretan ile sergi öncesinde bir araya gelerek yüksek saatçilik dünyasını konuştuk.

Yüksek saatçilik dünyası her sene kasım ayında heyecan dolu bir geceye ev sahipliği yapıyor: GPHG Ödül Töreni. Saatçiliğin kalbi Cenevre’de düzenlenen bu büyük gecede bağımsız saatçilerden köklü markalara, o sene tanıtılan en iyi modeller GPHG Akademisi tarafından seçilerek ödüllendiriliyor.

GPHG 2025’te 57 markanın 90 saati, GPHG ödülleri için yarışıyor. Büyük ödül gecesi 13 Kasım’da Cenevre’de düzenlenecek fakat saatlerin yer aldığı GPHG sergisi bu yıl bir ilk olarak 15-20 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da, Vakko Hotel Sumahan Bosphorus’da saat meraklılarıyla buluşuyor. Sergi için İstanbul’a gelen GPHG Vakıf Başkanı Raymond Loretan ile İstanbul Boğazı’nın kıyısında gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbette farklı kültürler arasında bir köprü kuran saat dünyasını konuştuk.

Raymond Loretan Ile Gphg Özel Röportajı

Saat dünyasıyla yolunuz nasıl kesişti?

Saatlerle olan bağım gençlik yıllarıma dayanıyor. Babam 1970’lerde, yıllar önce ilk birikimiyle aldığı kol saatini bana hediye etmişti. O saat benim için anıları saklayan, anlamlı bir eşya haline geldi. Yıllar sonra aynı saati ben de oğluma verdim. Saatlerle ikinci önemli karşılaşmam ise 1990’ların sonlarına, Singapur’da İsviçre Büyükelçisi olduğum döneme denk geliyor. O zamanlar İsviçreli saat markaları Asya genelinde peş peşe butikler açıyordu. Markaların CEO’ları, distribütörleri ve koleksiyonerlerle çok vakit geçirdim. Saatçiliğin İsviçre için sadece bir endüstri değil, aynı zamanda dünyayla paylaşılan kültürel ve duygusal bir dil olduğunu fark ettim o dönem. Bugün görüyorum ki, saatçilik kuşakların ve milletlerin ötesine geçiyor çünkü insana özgü çok derin bir şeye hitap ediyor: Zamana anlam katma arzusuna.

GPHG’nin genel seçim süreci nasıl işliyor? Hangi kriterlere göre ekleniyor saatler?

Saatçilik dünyasının en tarafsız ve şeffaf sistemlerinden birini yürütüyoruz GPHG çatısı altında. Üç aşamalı bir sistemle ilerliyoruz. Her marka yarışmaya saatlerini aday gösterebiliyor. Başvurular 1.000’den daha fazla üyesi olan GPHG Akademisi tarafından değerlendiriliyor. Üyeler arasında saat ustaları, zanaatkârlar, koleksiyonerler, gazeteciler, tasarımcılar ve hatta amatör saat meraklıları da var.

İlk aşama olan dijital oylamada, yüzlerce başvuru arasından 15 kategoride 90 saat modeli ön seçime alınıyor. Daha sonra 30 kişilik bir jüri oluşturuluyor. Bu jürinin yarısı Jüri Başkanı tarafından, diğer yarısı ise Akademi üyeleri arasından rastgele seçiliyor. Üyeler Cenevre’de bir araya gelerek ön seçime katılan 90 saati inceleyip noter gözetiminde gizli oyla değerlendirme yapıyor. Son aşamada ise üyeler yeniden oylama yaparak nihai sonuca katkıda bulunuyor. Sonucun üçte ikisini jüri oyları, üçte birini ise GPHG Akademisi’nin oyları belirliyor. Uzman değerlendirmesinin ve demokratik katılımın olduğu bu sistemde tarafsızlık ve adalet güvence altına alınmış olunuyor böylece.

“Gelenekle yaratıcılık, Doğu ile Batı, mirasla gelecek arasında bir köprü kuruyoruz.”

Raymond Loretan Ile Gphg Özel Röportajı
GPHG İstanbul Sergisi’nden saatler

Bu yılın seçkisini nasıl buluyorsunuz?

Her yıl olduğu gibi çağdaş saatçiliğin bir panoramasını görüyoruz. Bu sene İstanbul’da da sergilenen 84 saat mirasla yenilik, zanaatkârlıkla tasarım arasında kurulan dengeyi, bir nevi bugünün ruhunu yansıtıyor. Bu saatler bize saatçiliğin yüzyıllar süren evriminden sonra bile bizleri hâlâ şaşırtabildiğini, ilham verdiğini ve kalplerimize dokunduğunu gösteriyor. Bu soruya cevabımı Jüri Başkanı Nick Foulkes’un şu sözleriyle bitirmek istiyorum: “Bu yıl yarışmada yer alan saatlerin listesine bakınca böylesine dayanıklı, yaratıcı ve ilham verici bir sektörle ilişkilenmekten gurur duymamak elde değil.”

GPHG’yi “Saatçiliğin Oscar’ı” olarak anıyoruz. Vakfın sektördeki yerini nasıl buluyorsunuz?

Gayet anlamlı bir benzetme aslına bakarsanız; fakat bir törenin ötesinde derin bir kültürel amaç taşıyor GPHG. Saatçiliğin tüm segmentlerinde mükemmelliği onurlandırmayı hedefleyen, birleştirici bir platform. Büyük markalardan bağımsız üreticilere, sektördeki sanatsal yetenekleri, yenilikçiliği ve duygusal derinliği ön plana çıkarmayı amaçlıyoruz. Başka şehirlerde düzenlediğimiz sergilerle GPHG’nin ve saatçiliğin evrensel etkisini güçlendirmeyi hedefliyoruz. Gelenekle yaratıcılık, Doğu ile Batı, mirasla gelecek arasında bir köprü kuruyoruz.

Bugüne kadar düzenlenen GPHG törenlerinden unutamadığınız bir an var mı?

Pek çok özel an var. Beni her zaman derinden etkileyenlerden biri, köklü bir markayla bağımsız küçük bir markanın birlikte ödül aldığı anlar oluyor. Böyle zamanlarda, yeteneğin ve tutkunun hiçbir hiyerarşisi olmadığını görüyoruz.

Raymond Loretan Ile Gphg Özel Röportajı

Bu sene Vakko işbirliğiyle GPHG sergisi ilk defa İstanbul’a geldi. Vakko’yla yolunuz nasıl kesişti?

Türkiye’deki İsviçre Büyükelçisi Guillaume Scheurer ile daha önce Fas’taki bir GPHG sergisinde tanışmıştık. İstanbul’da düzenleme fikri de kendisinden geldi. Bu senenin seçilmesinin de özel bir sebebi var, 2025’te Türkiye-İsviçre arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yıldönümü kutlanıyor. Büyükelçi Scheurer de bu yüzyıllık kutlamayı İsviçre zanaatkârlığının ve kültürel diyaloğun bir simgesi olan saatçilik sergisiyle taçlandırmayı önerdi. Saat merakıyla bilinen Cem Hakko ise sergiyi Boğaziçi’nin kıyısındaki Vakko Hotel’de düzenlemeyi teklif etti. Doğu ve Batı’yı birleştiren köprünün manzarasını kucaklayan bu mekân, GPHG’nin ruhunu da mükemmel bir şekilde yansıtıyor.

“GPHG olarak sadece zamanın nasıl ölçüldüğünü değil, zamanın nasıl yaşandığını da kutluyoruz.”

Sergiye şu ana kadar gelen tepkiler nasıl?

Bu GPHG’nin Türkiye’deki ilk etkinliği ve olağanüstü bir karşılık aldık. Koleksiyonerler, tasarımcılar ve gazeteciler yoğun bir ilgi gösterdi. Bu kadar çok kişiyle etkileşim kurmamız bizi çok memnun etti. Öte yandan, Türkiye köklü bir zanaatkârlık ve tasarım geleneğine sahip bir ülke, mekanik saatçiliğe olan ilgisi de hızla artıyor. Türk yaratıcılığı ve saatçilik arasındaki diyaloğun büyük bir potansiyel vadettiğini düşünüyorum.

Raymond Loretan Ile Gphg Özel Röportajı

Saatçilik sektörünün bugününü nasıl buluyorsunuz peki?

Küresel belirsizliklere rağmen saatçiliğin geleceği için oldukça iyimserim. Sektör, teknik ustalık ve sanatsal ifadeyi dengeleyerek kendini sürekli yeniden keşfetmeye devam ediyor. Bunların yanı sıra sürdürülebilirlik, yeni materyaller ve bağımsız üretim alanlarında da heyecan verici gelişmeler görüyoruz. Ancak her şeyin ötesinde, saatçilik insan değerlerine kök salmış bir sanat formu olarak varlığını sürdürüyor. Hassasiyeti, sabrı ve güzelliği harmanlıyor. Biz de GPHG olarak sadece zamanın nasıl ölçüldüğünü değil, zamanın nasıl yaşandığını da kutluyoruz.