Gastronomi dünyası her gün yeni bir mekanla tanışıyor. Ancak bazıları diğerlerinin bir adım ötesinde. 2024’ün en çok konuşulan restoranlarını sıralıyoruz.
Atomix – New York
Atomix dünyaya yenilikçi Kore mutfağını sunmayı ve kültürünün birçok yönünü sergilemeyi amaçlıyor. Doğal ve nötr malzemeler, dikkatlice tasarlanmış mobilyalar ve aydınlatma ve Atomix hikayesinin temel bileşenlerini oluşturuyor. Burada Kore yemekleri geleneklere uygun sofistike bir şekilde sunuluyor. New York’ta yer alan mekan aslında 2018’de açılmış olmasına rağmen 2024’te en çok konuşulan restoranlar arasında. Kuşkusuz bunun en önemli sebeplerinden biri, sadece Kore mutfağını değil, aynı zamanda onun kültürel derinliğini de sofistike bir şekilde yansıtması. Restoran, eleştirmenlerden aldığı övgülerle ve gastronomi tutkunlarının dikkatini çeken yenilikçi menüsüyle dikkat çekiyor. Ayrıca her yemek, malzemeleri, kökeni ve ilhamı hakkında erişilebilir bilgiler sağlayan açıklayıcı bir kartla özel seramik tabaklarda servis ediliyor.
Le Du – Bangkok
Taycada ‘mevsimler’ anlamına gelen Le Du, Bangkok’ta 2013 yılından beri konuklarını özel menüsü ve şık ambiyansı ile ağırlamaya devam ediyor. Tayland’ın tarımsal bereketini ve topraklarına kök salan asırlık mutfak kültürünü yansıtan Le Du, rafine ve mevsimlik ürünleri modern pişirme teknikleriyle birleştirerek gösterişli ve sıra dışı tabaklara dönüştürüyor. Bunlardan biri ülkenin popüler bir yaz yemeği olan ‘khao chae’nin, karides ve turşu turpla eşleştirilmiş kremalı yasemin kokulu dondurmayla servisi. Geçtiğimiz yıl Michelin yıldızı alan mekanda dünyanın dört bir yanından gelen benzersiz şaraplar, sommelierler tarafından özenle seçiliyor.
Alchemist – Kopenhag
Bir restoranda daha önce deneyimlediğiniz hiçbir şeye benzemeyen bir yolculuğa hazır olun. Narnia ya da Orta Dünya’yı anımsatan süslemelere sahip iki ağır bronz kapı sizi Alchemist‘in gizemli dünyasına götürüyor. Dünyanın en prestijli gastronomi ödüllerinden biri olan ‘The Best Chef’in bu yıl zirvesindeki isim Şef Rasmus Munk liderliğindeki teatral ve sürükleyici yemek deneyimi, yemeklere göre değişen çeşitli grafiklere sahip kubbeli bir çatı altında gerçekleşiyor. Üstelik Munk, klasik teknikleri, modern araştırmaları ve piyasadaki en iyi ürünleri kusursuz bir şekilde bir araya getirerek lezzet dolu; ancak çevre ve diğer önemli sosyal konular hakkında güçlü mesajlar veren yemekler ortaya çıkarıyor. Kopenhag ziyaretinizde burayı deneyimlemeyi unutmayın.
Ikoyi – Londra
İki arkadaş olan Jeremy Chan ve Iré Hassan-Odukale, çok az mutfak eğitimi ancak çok fazla yetenek ve yaratıcılıkla 2017 yılında Ikoyi‘yi Londra’da kurdular. Mekanı ilgi çekici kılan unsurların başında ise sürdürülebilir mutfak temeline dayanması geliyor. İngiliz mikro-mevsimselliği etrafında kendi baharat temelli mutfağını inşa eden Yetenekli şef Chan, kategorilere meydan okuyor ve Afrika, Asya, Birleşik Krallık’tan çeşitli ürünlerin kullanıldığı cesur ve yenilikçi yemekler içeriyor. Hassan-Odukale’nin göze batmayan ama samimi servisi bu özel yemek deneyimiyle dengeli bir şekilde eşleşiyor.
Piazza Duomo – Alba
Tarihi dokusuyla öne çıkan Alba’da konumlanan Piazza Duomo, konuklarını Şef Enrico Crippa’nın mutfağı, tat, renk, doku ve aroma eşliğinde gastronomi yolculuğuna çıkarıyor. ‘Mevsimsel Şeyler’ menüsü, Piazza Duomo’nun seralarından ve organik ve biyodinamik bahçelerinden gelen ürünlerden hazırlanıyor. Şef Enrico Crippa, her sabah sebze bahçesinden topladığı sebzeler ve şifalı otlar ile konuklarına üst düzey bir mutfak deneyimi sunuyor. Her lokmanızda Fransız mutfağının havasını İtalyan tutkusu ve Japon hassasiyetiyle harmanlandığını hissedeceğiniz mekanda güzel yemeklerin keyfini sürün.
The Jane – Antwerp
Antwerp’te 19. yüzyıldan kalma eski bir askeri hastanenin yerinde bulunan, The Jane mimari açıdan dünyanın en güzel restoranlarından biri olarak gösteriliyor. Tasarımdan sanata, personel üniformalarından müziğe kadar, mekanın sahibi ve şefi Nick Bril, sunduğu lezzetli yemekleriyle tüm duyuları canlandırıyor. İki Michelin yıldızına sahip bu restoranda gastronomi cennetine doğru yola çıkmaya hazır olun. Burada yemek yiyenler çoğunlukla balık ve kabuklu deniz ürünleri ve dashi tereyağlı imza lezzetlerden oluşan dengeli bir set menünün tadını çıkarıyor.
Belcanto – Lizbon
Portekiz’in ünlü şeflerinden José Avillez’in ilk mutfak denemesi, yemek yiyenleri çağdaş Portekiz mutfağında bir yolculuğa davet ediyor. Açıldığı yıl ilk Michelin yıldızını kazanmasının ardından kısa süre sonra ikinci yıldızını da ekledi. Birçok ödülün sahibi olan Şef Avillez, “Yemek pişirmek bizim kendi fado’muz ve kendi ifade biçimimizdir” diyerek yemek pişirmeye olan hayranlığını ifade ediyor. Alakart ve tadım menüsündeki yemekleriyle eşsiz bir gastronomik ve duyusal yolculuk sunuyor. Burada tatlı siparişi verdiğinizde gelen peçetenin gömlek kolu şeklinde olması sizi çok şaşırtacak, bunun esin kaynağı ise ünlü şefin çocukken ağzını koluna silmesiymiş… Sofistike tasarıma sahip 45 kişilik Belcanto, tonozlu tavanları, minimalist avizeleri ve yüksek pencereleriyle oldukça samimi bir ambiyans yaratıyor.
The Chairman – Hong Kong
Bolca hareketli çokça egzotik Hong Kong’ta, yılın en sevilen ve sıklıkla ziyaret edilen restoranları arasında güçlü bir yere sahip olan The Chairman’de her şeyden önce keyifli ve lezzetli yemek yeme anlayışı geliyor. Rahat ve samimi bir atmosferin hakim olduğu restoranda Çin mutfak tarihinin temelleri üzerine inşa edilmiş yeni tarifler sunuluyor. Michelin yıldızlı restoranın alametifarikalarından biri ise müşterilerinin yalnızca belirli günlerde çevrimiçi rezervasyon yapabilmesi ve kendilerine gönderilen e-posta üzerinden sabit menülerden birini sipariş edebilmeleri. Danny Yip liderliğinde ve Baş Şef Kwok Keung Tung’un desteğiyle menüde Sichuan karabiberli haşlanmış dana kuyruğu ve eski Shaoxing şarabı, hoş kokulu tavuk yağı ve yassı pirinç eriştesiyle buharda pişirilmiş taze çiçekli yengeç gibi özel yemekler yer alıyor.
Septime – Paris
Her zaman yeni fikirlerin peşinde olan Bertrand Grébaut liderliğindeki Septime ekibi, kendine güvenen ve coşkulu yaklaşımıyla öne çıkıyor. Septime, trend olan ancak iyi yemeğe kararlı bir şekilde bağlı olan yeni nesil Paris restoranlarından biri olarak gösteriliyor. Rue de Charonne’un ortasında bulunan mekan, geniş, çatı katı hissi veren, işlenmemiş ahşap masaları ve metal kirişleri ile günümüzün modern kodlarının zirvesini zorluyor. Bir Michelin yıldızına sahip olan mekan aynı zamanda Michelin yeşil yıldızının da sahibi. Burada çavdar ekmeği sosu, hardal tohumları, kavrulmuş hindiba ile servis edilen kuşkonmaz gibi malzeme odaklı tabaklarla karşılaşacaksınız. Paris’e gittiğinizde buraya uğramayı da düşünüyorsanız rezervasyonların genellikle üç hafta önceden yapıldığını unutmayın.
Trèsind Studio – Dubai
Hindistan’ın zengin ve çeşitli mutfak mirasının en güzel örneklerini sunan Şef Himanshu Saini ve ekibi, Dubai’deki mekanlarında konuklarına mümkün olan en kişisel hizmeti sunuyor. 20 kişilik Tresind Studio, tıpkı açık mutfağın sahne olduğu samimi bir tiyatroyu andırıyor. Taze çiçekler, yapraklar, deniz kabukları ve kelebekler gibi doğal unsurlar, her bölgenin en iyilerini vurgulayan dört perdelik bir gösterinin ana karakterlerini oynuyor. Çift Michelin yıldızlı restoran, Kuzey ovaları ve Himalaya Dağlarından gelen lezzetlerin kültürel etkileri ve geçmişin lezzet dolu tarihini yansıtıyor.
İstanbul’un Deniz Manzaralı 16 Restoranı