
Mutfakta harikalar yaratan şeflerden lezzetlerin büyülü dünyasına… Yemek tutkunlarının mutlaka izlemesi gereken filmleri sizin için derledik.
Sevgiyle pişirilmiş bir yemeği tüketmek kesinlikle mükemmele en yakın his; ama belki de bundan iyisi bir yemeğin incelikle pişirilmesini izlemektir. Eğer yemek yapmayı seviyor ya da şeflerin tutkulu dünyasını merak duyuyorsanız en rahat köşenize çekilin ve yemek tutkunlarının mutlaka izlemesi gereken filmler arasından seçiminizi yapın. Önlüğünüzü takıp yeni tarifler denemeye cesaretlendirecek keyifli film seçkisi sizleri bekliyor.
Tampopo (1985)
Imdb: 7.9
Juzo Itami’nin Tampopofilmi, yemek yeme, pişirme ve hatta yiyeceklerle sıra dışı bir şekilde etkileşime girme üzerine kurulu, eğlenceli ve bol kahkahalı bir Japon komedisi. Film, bir dizi farklı karakterin mutfakla olan ilişkisini anlatan skeçlerden oluşuyor. Filmin başlarında ramen konusunda usta bir adam, genç öğrencisine “Erişteleri höpürdetirken domuz etine sevgiyle bakmalısın” diyerek rehberlik ediyor. İşte bu absürt sahne yemek tutkunlarını hicvederken aynı zamanda karakterlerinin yemekle olan tutkusunu incelikle işleyen filmin genel havasını da belirliyor.

Hikaye boyunca şarap kültürüne fazla meraklı genç bir çalışan üstlerini zor duruma düşürür, bir bakkal tazeliğini test etmek için meyveleri sıkan yaşlı bir kadının peşine düşer ve şeker yemesi yasaklanmış bir çocuk ilk kez dondurma tadar. Tüm bu mini hikayelerin merkezinde, ramen şefi Tampopo’nun (Nobuko Miyamoto) mükemmel bir et suyu hazırlama arayışı yer alıyor. Ona yardım eden kişi ise şans eseri ramen konusunda uzman bir kamyon şoförü. Eğitimi ise oldukça sıra dışı; Tampopo’dan büyük bir tencere dolusu et suyunu taşıması ve Rocky misali antrenman yapması isteniyor. Film beklenmedik olay örgüsü ve eğlenceli anlatımıyla yemek tutkusunu ekrana taşıyan, dayanıklılık ve azmin zaferini kutlayan, şimdiye kadar yapılmış en iyi yemek filmlerinden biri olarak öne çıkıyor.
İçinizi Isıtacak Animasyon Filmleri
Kaçırmamanız Gereken İskandinav Dizileri
Sinema Dünyasının En İyi Müzisyen Biyografileri
Merakla Beklenen 2025 Dizileri
Babette’nin Şöleni (1987)
Imdb: 7.8
Yabancı Dilde En İyi Film Oscar Ödülü’nün sahibi olan bu Danimarka filminde Fransız şef Babette, ülkedeki şiddetten kaçıp 19. yüzyıl Danimarka’sında, dindar bir cemaatin liderliğini yapan iki erdemli kız kardeşin yanında çalışmaya başlar. Kasabanın sakinleri için yemek, yalnızca bir gerekliliktir; keyif almak için değil, hayatta kalmak için tüketilir.

Babette, yıllarca kız kardeşlerin isteği doğrultusunda onlara sade ve göze pek de hoş görünmeyen bir ekmek çorbası hazırlar. Ancak bir gün beklenmedik bir şekilde büyük bir servete kavuşur ve bu fırsatı işverenleri ve dostları için ‘gerçek bir Fransız ziyafeti’ hazırlamak için kullanmak ister. Masaya foie gras, trüf mantarı ve romlu sünger kek gibi olağanüstü lezzetler sunulduğunda misafirler önce şaşkına döner. Ancak yemeğin büyüsüne kapıldıkça bu günaha yakın zevkin içinde kendilerini kaybederler. Her lokmada bir yemeğin yalnızca bedeni değil, ruhu da doyurabileceğini fark ederler. Ne dersiniz, sizce de izlemeye değmez mi?
Büyük Gece (1996)
Imdb: 7.3
Büyük Gece, yıldızlarla dolu bir film: Stanley Tucci, Tony Shalhoub, Isabella Rossellini, Minnie Driver, Allison Janney ve hatta Marc Anthony gibi isimler bu unutulmaz hikayede yer alıyor. İtalya’dan gelen iki kardeş Amerika’da bir restoran açar ancak müşterileri geleneksel İtalyan mutfağını anlamakta zorlanır. İşleri kötüye gitmektedir ve ayakta kalabilmek için ünlü bir konuğa özel bir akşam yemeği düzenleyerek şanslarını son bir kez denemeye karar verirler.

Stanley Tucci’nin yönetmenliğini üstlendiği film, kısa sürede Amerikan rüyası peşinde koşmanın zorluklarını anlatan derin bir hikayeye dönüşüyor. Filmin doruk noktası, akışın yavaşlayıp bu muazzam yemeğin her aşamasını tüm detaylarıyla işlemesiyle gelir. Tucci ve Shalhoub’un mutfaktaki uyumu büyüleyicidir kaldı ki Tucci’nin sonrasında mutfakta harikalar yaratan internet fenomenine dönüşmesi de tesadüf değildir. Bol kahkahalı, kaotik ama bir o kadar da keyifli bir akşam yemeği davetine katılmak gibi his yakalamak istiyorsanız bu filme mutlaka bir şans verin.
Sıkı Dostlar (1990)
Imdb: 8.7
Yemek tutkunlarının izlemesi gereken filmlerden söz ederken Martin Scorsese’nin ikonik filmi Goodfellas’taki meşhur sahneyi anmasak bu liste eksik kalırdı. Bahsettiğimiz unutulmaz sahnede gangster Paulie, hapishanede bir İtalyan ziyafeti hazırlarken sarımsağı ustalıkla bir jiletle incecik dilimler. Paulie’yi canlandıran Paul Cicero’ya göre ise sarımsak ne kadar ince kesilirse tavada o hızla eriyip sosun içinde kaybolur.

Genel olarak yemeklerinde sarımsağa yer veren bir mutfak kültürüne sahip olduğumuzu düşünürsek bir aşçının neden bu lezzeti tamamen yok etmek isteyeceğini merak etmemek elde değil. Aslında bu hassas dilimleme tekniği Paulie’nin eski usul mafya dünyasında ona avantaj sağlayan titizliğini yansıtan bir teknik sadece. Aynı titizliğin kaybolan cesetleri saklamak veya uyuşturucu sevkiyatlarını kusursuz bir şekilde takip etmek gibi işlerde de işe yaraması filmin tüm atraksiyonunu ortaya çıkarıyor. Paulie’nin mutfaktaki disiplinli yaklaşımı Henry’nin içine düştüğü kaotik ve kontrolsüz durumla tam bir tezat oluşturuyor.
Yürüyen Şato (2004)
Imdb: 8.2
Hayao Miyazaki evrenine hoş geldiniz! Studio Ghibli filmleri kendine has anlatım biçimlerinin yanında lezzetli görünen anime yemekleriyle de ünlü. Ancak Miyazaki’nin eserleri arasında yemek pişirmenin en unutulmaz şekilde işlendiği sahne ‘Yürüyen Şato’da yer alır.

Filmin kahramanı Sophie, büyülü şatoda temizlik yaparken, ateş iblisi Calcifer’i kahvaltı hazırlamasına yardım etmeye zorlar. Calcifer ise bu fikre pek sıcak bakmaz. Tam o sırada gizemli büyücü Howl devreye girer ve kahvaltıyı kendisi pişirmeye başlar. Tavaya pastırmayı yerleştirir, yumurta kabuklarını ise keyifle çiğneyen Calcifer’e yedirir. Bu sahne Sophie’nin Howl’u gerçekten tanımaya başladığı andır. Büyücünün basit bir kahvaltıyı bile büyük bir özenle hazırlaması -hatta ateşi bile beslemesi, hem Sophie’yi hem de izleyiciyi etkisi altına alır. Öyle ki izler olarak biz de Howl’a hayranlık duymaya başlarız…
Ratatuy (2007)
Imdb: 8.1
Evet, kesinlikle o bir klasik hatta gurme yemekler üzerine yapılmış en iyi filmlerden biri de olabilir. Pixar filmi Ratatouille’de Fransız mutfağının en ince ayrıntılarına kadar tüm detayları fark edebilirsiniz; öyle ki bakır tencerelerden şeflerin kollarını sıvama şekline kadar her detay büyük bir özenle işlenmiş.

Brad Bird’ün yönettiği film, mükemmel bir damak tadına sahip olan Remy adında bir farenin hikayesini anlatıyor. Remy’nin en büyük hayali şef olmak ancak mutfağa adım attığı anda çığlıklarla karşılanıyor. Filmin verdiği mesajsa oldukça yüreklendirici bir etkiye sahip, ‘Herkes yemek yapabilir, hatta bir fare bile’. Ancak Ratatuy’u unutulmaz kılan asıl an, özel bir misafirin Remy’nin hazırladığı yemeği tattığında, çocukluk anılarına uzanan bir deneyime geri dönmesidir. İşte bu sahne Brad Bird’ün yemeğin sadece bir lezzet değil, aynı zamanda hafızayı, duyguları ve empatiyi harekete geçiren güçlü bir araç olduğunu ne kadar iyi anladığını gösteriyor.
Julie ve Julia (2009)
Imdb: 7.0
Senaryosunun gerçek bir hikayeye dayandığı Julie ve Julia’nın yönetmenliğini Nora Ephron üstleniyor. İki farklı hikaye arasında gidip gelen bu filmde günümüzde yaşayan bir ev aşçısı ve blog yazarı (Amy Adams), Fransız mutfağına olan tutkusunu yeniden keşfetmek için Julia Child’ın ‘Mastering the Art of French Cooking’ kitabındaki tarifleri tek tek denemeye başlar. Geçmişte ise Julia Child (Meryl Streep), Fransa’daki aşçılık okulunda kendini bulma yolculuğuna çıkar.

İki kadının mutfaktaki başarıları ve başarısızlıkları izlemek kesinlikle büyük keyif veriyor. Özellikle Julia Child’ın yemek okuluna yeni başladığı dönemde, yüzlerce soğan doğrayarak pratik yaptığı ve doğradığı soğanların neredeyse kendi boyuna ulaşan bir yığın oluşturduğu sahne unutulmazlar arasında.
Sefer Tası (2013)
Imdb: 7.8
Orijinal ismi ‘The Luchbox’ olan film ilgi çekici konusu ile bu listede yer almayı hak ediyor. Mumbai’de ‘dabbawala’olarak bilinen yaklaşık 5.000 beyaz önlüklü adam her gün yüz binlerce öğle yemeği kutusunu mutfaklardan alıp şehrin dört bir yanındaki ofis çalışanlarına ulaştırıyor. Üstelik ne bir etiketleme sistemi ne de bir uygulama kullanmalarına rağmen bu yemekleri neredeyse her seferinde doğru adrese teslim ediyorlar. Yönetmen koltuğunda Ritesh Batra’nın oturduğu The Lunchbox filmi de nadir görülen bir yanlış teslimat hikayesine odaklanıyor.

İhmalkar kocasına sevgiyle yemek hazırlayan yalnız bir ev kadını olan Ila, sefertasını her zamanki gibi gönderir ancak yemek yanlışlıkla dul ve yalnız bir ofis çalışanı olan Bay Fernandez’in masasına ulaşır. Fernandez ona bir not yollar, Ila yanıt verir ve kısa sürede mektuplarla ilerleyen bir romantizm doğar. İla’nın lezzetli yemekleri artık kocasının ofisine gitmediğinde adam bunu fark etmez bile. Ancak Bay Fernandez sadece mutfak sanatına değil filmde sıkça bahsedilen ‘sihirli ellere’ de değer veren biridir. Ila, duygularını yemeğiyle ifade edip bu yeni bağın sınırlarını keşfederken baharatlarını artırır, yaşadığı hayal kırıklığını ise çok yaratıcı şekillerde gösterir. Yemeğin bir iletişim aracı haline geldiği bu filmi izlemenizi öneririz.
Burnt (2015)
Imdb: 6.6
Film Badley Cooper’ın canlandırdığı ünlü şefin uyuşturucu bağımlılığı yüzünden işlediği hataları telafi etmek için kendini tam 1 milyon istiridye açmaya ‘mahkum etmesiyle’ başlıyor. Cezasını tamamladıktan sonra büyük bir coşkuyla üçüncü Michelin yıldızını kazanmak için yola koyuluyor. Peki, restoran, şefin tüm çabasına rağmen üçüncü Michelin yıldızını alacak mıdır yoksa gerçeğin soğukluğunu anlatan modern bir masala mı dönüşecektir?

Çığır açıcı olduğunu iddia edemeyiz ama eğlenceli olmayı kesinlikle başarmış. Üstelik film boyunca muhteşem yemek sahneleriyle göz kamaştırıyor. Ayrıca Bradley Cooper ve Sienna Miller’ın şef ceketleri içinde fazlasıyla iyi göründüğünü de kabul etmek gerekiyor.
Şeflerin Aşkı (2023)
Imdb: 7.4
Şimdi ‘The Taste of Things’ ile 1889 Fransa’sına doğru yola çıkıyoruz, elbette bu çağda yemek yapmak marketten hazır aldığımız yarı pişmiş gıdaları karıştırmak kadar kolay ve hızlı değil. Sebzeler birer birer topraktan sökülüyor, su kuyudan çekiliyor ve balıklar incelikle temizleniyor. Hatta filmin neredeyse ilk yarısının tümü bir yemeğin hazırlanmasına ve yenmesine ayrılmış durumda. Juliette Binoche’un canlandırdığı Eugénie, bu kusursuz yemeği film ilerledikçe hem işvereni hem de zaman zaman sevgilisi olduğunu öğrendiğimiz Dodin (Benoît Magimel) için pişiriyor. Dodin ve arkadaş grubu, birbirlerinin zarif evlerinde dostça yemek yarışmaları düzenleyen bir grup gurmedir. Dodin, yıllardır Eugénie’yi evlenmeye ikna etmeye çalışsa da Eugénie, evlenmenin onun aşçı olarak kimliğini gölgeleyeceğinden endişe ediyor.

Filmle ilgili bir detayı da atlamamak gerekiyor. Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmenödülünü kazanan Tran Anh Hung, Binoche ve Magimel’in yemek yaparken elleriyle çalıştığı uzun çekimlere büyük önem veriyor ve sahnelerde dublör kullanmıyor. Bunun yerine bir profesyonel şef kamera arkasından oyunculara talimat veriyor ve bu sesler sonradan kurguda çıkarılıyor. Sonuç olarak film boyunca yalnızca kaynayan bir yahninin sesi ya da bir doğrama tahtasında bıçağın çıkardığı tıkırtılar duyuluyor.
BONUS! Umami (2025)
Imdb: 6.0
Listemizin en taze filmi bir Disney+ yapımı olan Umami. 12 Şubat’ta gösterime giren film İstanbul’da lüks bir restoran şefi olan Sina Bora ekseninde dönüyor.

İş hayatının zorluklarıyla boğuşan şef bir yandan kişisel hayatında aşması gereken sorunlarla uğraşırken diğer yandan ekinin istekleriyle başa çıkmaya çalışıyor. Filmin başrollerinde ise Burak Deniz, Öykü Karayel ve Osman Sonant var. Beşinci tadı keşfetmeye hazır olanlar bu filmi kaçırmasın.