
Resimlerini hiç eskiz yapmadan doğrudan tuvale aktaran Barok döneminin “kötü çocuğu”, açılış günü 60 bin bilet satışıya tarihi bir rekora imza atan Caravaggio 2025 sergisiyle anılıyor.
Bu yıl Roma, bir kez daha tarihin en çarpıcı ve devrimci sanatçılarından birini anıyor: Michelangelo Merisi da Caravaggio (1571–1610). Gallerie Nazionali di Arte Antica – Palazzo Barberini’de düzenlenen olan Caravaggio 2025 sergisi hem İtalya’dan hem de dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonlardan derlenen 24 başyapıtı bir araya getirdi. Francesca Cappelletti, Maria Cristina Terzaghi ve Thomas Clement Salomon’un küratörlüğünde hazırlanan bu büyük sergi, 2025’te kutlanan kutsal yıl (Katolik Jübilesi) kapsamında, şimdiye dek İtalya’da düzenlenmiş en kapsamlı Caravaggio projelerinden biri olma özelliğini taşıyor.

Bu sergi, sadece olağanüstü bir ressamın eserlerine dair bir retrospektif değil; aynı zamanda yaratıcı dehası, ruhsal çalkantıları ve insani kırılganlığıyla Caravaggio’nun hayatına bir yolculuk niteliği taşıyor. 1590’ların ortalarında Roma’ya gelişinden, 1610’daki esrarengiz ölümüne kadar olan süreçte Caravaggio’nun sanatı nasıl dönüştü, bu sergiyle yeniden keşfediliyor.

Rolls-Royce Phantom’un Yüz Yıllık Hikayeleri
Orient Express Otelleriyle Geri Dönüyor
İstanbul Mayıs Ayı Etkinlik Takvimi
GÜNDELİK HAYATIN KARANLIK KÖŞELERİ
Caravaggio sıradan bir ressam değildi. 1571’de Milano’da doğan sanatçı, Titian’ın öğrencisi olan Simone Peterzano’nun atölyesinde eğitim aldı. Ancak Roma sanat sahnesine girdiğinde taşıdığı şey klasik idealizmin çok ötesindeydi. Serginin ilk bölümü, “Roman Debut/Roma’da İlk Yıllar”, Caravaggio’nun zorlu başlangıçlarını gözler önüne seriyor.

Boy Peeling Fruit/Meyve Soyan Çocuk ve Young Sick Bacchus/Hasta Bacchus gibi eserler ilk bakışta sıradan görünebilir, ama yakından incelendiğinde onun hem fiziksel acıya hem de tenselliğe olan duyarlılığını gösteriyor.

Roma’da Prospero Orsi ve Costantino Spada gibi isimlerle kurduğu ilişkiler, onu asıl dönüştüren destekçisinin – Kardinal Francesco Maria del Monte – dikkatini çekmesine vesile oldu. Del Monte’nin koleksiyonuna giren The Musicians/Müzisyenler, The Cardsharps/Hilebazlar ve Good Luck/Şans Oyunu, Caravaggio’nun gündelik hayatın karanlık köşelerini ışık ve hareketle nasıl büyüleyici sahnelere dönüştürdüğünü gösteriyor.

KUTSALLA GÜNAH AYNI BEDENDE
“Invigorating the Dark Shades/Karanlığı Yoğunlaştırmak” başlıklı ikinci bölüm, Caravaggio’nun ışık ve gölge oyunlarında ulaştığı yeni boyutları sergiliyor. Bu bölümde iki farklı versiyonuyla ilk kez yan yana sergilenen Maffeo Barberini Portresi gibi nadir portrelerin yanı sıra Saint Catherine of Alexandria/Azize Katerina, Judith Beheading Holofernes/Holofernes’in Başını Kesen Judith ve Martha and Mary Magdalene /Marta ile Mecdelli Meryem gibi dini anlatılar da yer alıyor. Bu eserlerde modeller gerçek insanlar – örneğin Fillide Melandroni gibi dönemin tanınmış kadınları – ve Caravaggio’nun kutsalla günahı aynı bedende nasıl birleştirdiğini gösteriyor.

Erken dönem Conversion of Saint Paul/Aziz Paul’un Hristiyan Oluşu tablosu da bu bölümün öne çıkan eserlerinden biri. Nadir rastlanan bir malzeme olan servi ağacı üzerine yapılan bu versiyon, sanatçının dini temaları nasıl gerçeklikle ve aciliyetle ele aldığını gözler önüne seriyor.

SÜRGÜN YILLARI
“The Sacred and the Tragic Between Rome and Naples/Roma ve Napoli Arasında Kutsal ve Trajik” başlıklı bölümde Caravaggio’nun hikâyesi daha karanlık bir hal alıyor. San Luigi dei Francesi’deki Contarelli Şapeli için yaptığı Saint Matthew/Aziz Matta freskleri, sanatçının dini anlatımlarda ulaştığı dramatik zirveyi temsil ediyor. Bu eserlerle birlikte gelen ün, ona hem yeni siparişler hem de artan bir baskı getirdi.

1606 yılında bir düelloda işlediği cinayet sebebiyle Roma’dan kaçmak zorunda kalan Caravaggio’nun Napoli, Malta, Sicilya’da geçen sürgün yılları onun sanatsal anlamda en yoğun ve içsel eserlerini ortaya koyduğu dönemdi. Supper at Emmaus/Emmaus’ta Akşam Yemeği, Saint Francis in Meditation/Meditasyonda Aziz Fransis ve 2021’de Madrid’de yeniden keşfedilen ve 400 yıl sonra ilk kez İtalya’da sergilenecek olan Ecce Homo gibi eserler hem teknik ustalığın hem de ruhsal bir hesaplaşmanın izlerini taşıyor.

David with the Head of Goliath/Davud ve Golyat’ın Başı tablosundaki Golyat’ın yüzünün ise Caravaggio’ya ait olduğu düşünülüyor – sanatçının kendini bir kurban, bir günahkâr olarak resmettiği etkileyici bir örnek.
SON SAHNE
“Endgame” bölümü, Caravaggio’nun son yıllarını kapsıyor. Malta’da şövalyelerle yaşadığı çatışmalar, Sicilya’daki yalnızlığı, Napoli’de geçirdiği saklanma günleri… Affedilmek ve Roma’ya dönebilmek için yaptığı son eserler, örneğin Portrait of a Knight of Malta/Malta Şövalyesi Portresi ve The Martyrdom of Saint Ursula/Azize Ursula’nın Şehit Edilişi, önceki dönemlere kıyasla çok daha yalın, içe dönük ve derinlikli. Figürler karanlıktan fısıltıyla çıkar, jestler sadeleşir; şiddet artık dışta değil, içeridedir.

Caravaggio 1610 yılında, sadece 38 yaşında ve hâlâ affedilmeyi beklerken, gizemli bir şekilde hayatını kaybetti. Ancak sanatı, Avrupa’nın görsel dilini temelden değiştirdi. Rönesans’ın idealize edilmiş figürlerinden uzaklaşarak kutsal anlatıları sokağa indirdi; sokaktaki insanları aziz yaptı. Işığı resmetti ama gölgenin içinden baktı.
USTAYA YENİ BİR BAKIŞ
Caravaggio 2025, sadece büyük bir sergi değil; aynı zamanda sanat anlayışımıza, sanatçının toplumdaki rolüne ve deha ile pervasızlık arasındaki ince çizgiye dair yeniden düşünmeye çağıran kültürel bir olay. Ünlü eserlerin yanı sıra yeniden keşfedilenler ve özel koleksiyonlardan nadiren görülen tablolarla izleyicilere eşsiz bir deneyim sunuyor.

Dünyanın giderek belirsizleştiği, değerlerin griye döndüğü bu çağda, Caravaggio’nun dünyası – kaotik, insani, trajik ve ilahi – hiç olmadığı kadar güncel hissettiriyor.