Bvlgari’nin bir Roma tapınağını anımsatan Watches and Wonders alanında markanın yeni saat direktörü Jonathan Brinbaum ile bir araya gelerek Bvlgari yeniliklerini konuştuk.
Jonathan Brinbaum’un Bvlgari saat bölümündeki görevi henüz çok yeni, fakat kendisi on senedir Bvlgari ailesinde farklı pozisyonlarda görev almış. Parfüm kısmında başlayan yolculuğu markanın seyahat bölümünde ve daha sonra yine parfüm bölümünde direktör olarak devam etmiş. Son durağı ise altı ay önce direktör olarak atandığı Bvlgari saat bölümü. Ancak kendisinin saatlerle olan ilişkisi çok daha öncesine, çocukluk yıllarına dayanıyor. Gelin hikâyenin devamını ve Bvlgari’nin yeniliklerini Brinbaum’undan dinleyelim.
Bize Bvlgari ailesindeki yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz?
Bu sene Bvlgari’deki onuncu yılım. İlk olarak parfüm bölümünde başladım, daha sonra seyahat departmanında görev aldım. Bir süre sonra tekrardan parfüm departmanına geri dönerek başına geçtim. Altı ay önce ise saat bölümünün direktörü olarak atandım. Çocukluğumdan beri saatlere ilgi duyduğum için bu pozisyonda olmaktan gerçekten çok mutluyum. 10 senenin ardından Bvlgari gibi köklü, sembollerle dolu bir markanın farklı departmanlarında bulunmanın gerçekten önemli olduğunu söyleyebilirim.
Çocukluğunuzda saatlere merakınız nasıl başladı peki?
Pek çok çocuk gibi babamdan geldi. Büyük saat koleksiyonu olan birisi değildi, fakat saatleri çok severdi. Beyaz kadranlı bir Rolex’inin olduğunu hatırlıyorum. Her doğum günümde Swatch mağazasına gider, yeni bir saat alırdık. 1980’lerin başında doğdum, o yıllarda Swatch saatleri oldukça revaçtaydı. Saatlere tutkum da koleksiyonumdaki ilk saatleri toplamaya başlamam da o yıllarda başladı. O zamandan beri saatler hayatımın farklı dönemlerinde bana hep eşlik etti. Henüz nişanlanmadan önce eşim bir Rolex GMT Master II hediye etti, hâlâ saklarım. Şimdi ben de bu tutkuyu 10 yaşındaki oğluma aktarıyorum. Tıpkı kendi çocukluğumda babamla yaptığımız gibi, her doğum gününde Swatch’tan bir saat alıyoruz.
“Şimdi ben de bu tutkuyu 10 yaşındaki oğluma aktarıyorum. Tıpkı kendi çocukluğumda yaptığımız gibi, her doğum gününde Swatch’tan bir saat alıyoruz.”
Yeni Bvlgari Serpenti Aeterna
Sizin için Bvlgari saatlerinin en etkileyici yanı nedir peki?
İtalyan tasarımını İsviçre saatçiliğiyle bir araya getirebilen tek markayız, benim için en etkileyici yanımız bu. Roma mirasına dayanan tasarımlarımız gerçekten eşsiz, ayrıca Neuchatel’de kendi mekanizmalarımızı tasarlayabiliyoruz. Son 10 senede 10’dan fazla mekanizma ürettik ve 10 dünya rekoruna imza attık. Roma mirasını, İsviçre ustalığıyla buluşturabilmek bizi farklı kılan bir yetenek.
Bvlgari bir insan olsaydı nasıl biri olurdu peki?
Cesur, çok yaratıcı, dahi ve mimariye ilgisi olan biri olurdu. Ve tabii Romalı. Bvlgari’nin lükse yaklaşımını çok otantik buluyorum. Bu otantiklik markanın en sevdiğim yanlarından biri. Watches and Wonders’ta Serpenti ailesine yeni bir üye eklendi. Nasıl ortaya çıktı Aeterna? 1948’te duyurulduğundan bu yana yılan, hikâyesiyle Bvlgari’nin gelmiş geçmiş en ikonik ve çarpıcı ikonlarından biri. Yıllar içinde farklı yorumlarla ve şekillerle tasarlandı. Tubogas ile bileği saran bir formda hayat buldu. Ve şimdi sırada Aeterna var. Aeterna’yla yılana yeni bir yaklaşım getirdik, daha soyut bir versiyon olarak çıktı ortaya. Çok daha sembolik, fakat daha az figüratif. Fabrizio Buonamassa biraz daha modern ve sembolik bir yorum kattı bu tasarımla.
Tabii ki Serpenti’nin diğer versiyonları koleksiyonumuzda kalacak ama bu yeni yorumu duyurmaktan da çok mutluyuz. Yılan bizim için sonsuz bir ilham kaynağı, ki bu bir tesadüf de değil. Mısır’dan Çin’e dünyanın pek çok mitolojisinde yılan sembolü yer alır.
Gelelim yeni rekorunuz Octo Finissimo Ultra Tourbillon saatine. Bu sene incelikte 10. kez bir rekora imza attınız. Nedir bu başarının arkasındaki sır?
Hikâye bundan 10 sene önce, ilk Finissimo’nun duyurulmasıyla başladı. Gömlek manşetinin altına girebilecek şık bir saat yaratma fikriyle çıktı ortaya. Bilirsiniz İtalyanlar tarzına çok dikkat eder, genellikle de gömlek ya da ceket giyerler. Gömlek manşetinin altına girebilecek şık bir saat ve bu saate hayat verecek bir mekanizmaya ihtiyacımız vardı. Ancak sektörde henüz öyle bir mekanizma bulunmuyordu. Muhtemel en ince saate, en uygun mekanizmayı üretmek için kolları sıvadık. Böylece yıllar içinde en ince saatlere uygun mekanizmaları yaratmak için sınırları zorlar olduk. Bugüne dek 10 dünya rekoruna imza attık, bu rekorlardan altısını hâlâ elimizde tutuyoruz.
İlk Watches and Wonders’ımıza da yeni bir rekor, kuralları yıkan bir modelle gelmek istedik ve işte karşınızda Ultra Tourbillon. Sizin de sorduğunuz gibi rekorlar sıkça soruluyor, fakat niyetimiz yeni bir rekor kırmak olmuyor. Yeni bir maceraya çıkmak ve imkânsızı mümkün hale getirmek için yola çıkıyoruz. Bu da kimi zaman bir rekorla sonuçlanıyor.
Bu sene fuardaki ilk yılınızdı. Nasıl geçti?
Watches and Wonders’ın bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz. Bizim için doğru alanı bulabilmek çok önemliydi; çünkü bir nevi Roma tapınağı yaratmak istedik. Ve şu anda gördüğünüz, neredeyse bin metrekarelik bu alanda istediğimizi başarmış olduk. Geride bıraktığımız son yıllarda saatçilikte başarılı bir döneme imza attık. Son üç dört yılın en dinamik markalarından biriyiz. Fuarda da DNA’mızla örtüşür bir şekilde, Roma mirasımızı temsil edecek bir alanla yer almak istedik. Bence öyle de oldu ve Watches and Wonders’ın tek tapınağı olduk.