Gerçek bir soul müzik efsanesi olan Rock’n Roll Kraliçesi lakaplı Turner 83 yaşında hayatını kaybetti. Amerikalı yıldız bir süredir İsviçre’de tedavi görüyordu.
Bir kuşağı dünya çapındaki yıldızları dünya gözüyle sahnede izletme konusunda ihya eden organizatörümüz Ahmet San, Rock’n Roll Kraliçesi Tina Turner ile yetmişli yıllarda Paris Olympia’da verdiği konserin kulisinde tanışmıştı. Sohbet esnasında kendisini bir gün mutlaka Türkiye’ye davet edeceğini söylemişti. Aradan yirmi yıla yakın bir zaman geçmiş, 1996 yılında yine bir konserinin kulisinde karşılaşmış; yıllar önce geçen sohbeti hatırlatarak İstanbul’da bir konser yapmak istediğini söylemişti. Oysa Turner’ın turnesi başlamıştı ve listede Türkiye ziyareti pek mümkün görünmüyordu. Buna rağmen aradaki bir iki günlük zaman dilimi için “evet” yanıtını almayı başarmıştı. Bunu üzerine derhal THY’den bir kargo uçağı ile Boeing kiralayıp ekibi ve ekipmanları Lizbon’dan alarak İstanbul’a getirmiş, Fenerbahçe Stadı’nda konseri yapıp hemen ardından hepsini Barselona’ya geri uçurmuştu. Günlerce yapan yağmur da San’a yardım elini uzatmış, konserden evvel ağlamayı kesmişti. Kanal D’den de yayınlanan bu konserin izleyiciler tarafından en çok akılda kalan sahnesi, Turner’ın 007 “Golden Eye” filmindeki şarkıyı salıncakta söylemiş olmasıydı. Turner’ın mihmandarı ise onun için “son derece nazik ve egosuz bir kadın” demişti.
Bu egosuz ama karizmatik ifadeli kadının seksenli yıllarda mahalledeki plakçıdan karışık kaset dolduran ergenlerin hafızasına kazınan ilk fotoğrafında, “Private Dancer” plağının arkasındaki siyah topuklu ayakkabıların üzerinde yükselen uzun bacaklar vardı. Yüzü görünmemesine rağmen plağın önündeki kedili fotoğrafın önüne geçmişti seksi bacaklar. Yaşına rağmen “taş gibi” derlerdi, oysa 1983 tarihli bu plak çıktığında 43 yaşındaydı Turner. Hiç kimse bir 40 yıl daha “taş gibi” ayakta kalacağına ihtimal vermiyordu.
Gerçek bir soul müzik efsanesi olan Rock’n Roll Kraliçesi lakaplı Turner 83 yaşında hayatını kaybetti. Amerikalı yıldız bir süredir İsviçre’de tedavi görüyordu. Yedi yıl önce böbrek nakli yapılan Turner bağırsak kanseriydi.
Turner’ın yetmişli yıllarda genç olan kuşakların hafızasındaki imgesi, onu “Acid Queen” albümünün kapağındaki kırmızı janjanlı elbiseler içinde uçarcasına koşarken gösteren fotoğraftı. Başta Mick Jagger ve Grace Jones olmak üzere, enerjik sahne sanatının etkilediği sayısız müzisyen vardı. Hepsinden öte siyah kadınların rock müzik içindeki etkili rolünde çok mühim bir figürdü. Mütemadiyen dayağını yediği kocası, gitarcı Ike Turner ile yirmi yıl çalıştıktan sonra, isyan bayrağını açarak yoluna yalnız ve özgür bir kadın olarak devam etmiş; müziğin ikon kadınlarından biri olmuştu. Turner’ın müzikal karakterini melankolik, gizemli ve harbi kadın olarak tarif etmek yanlış olmaz.
1939 yılında Tennessee, Nutbush’ta, Anna Mae Bullock adıyla doğan tarlada pamuk toplayan, kilisede şarkı söyleyen biriydi Turner. Erken yaşta yaptığı evlilikte kocası tarafından iyi para kazanan bir makine olarak görülerek sömürüldü. Müzikal kariyerinde her zaman en iyilerle çalıştı, sayısız ödüle gark oldu. Who’nun rock operası Tommy’nin 1975 tarihli film uyarlamasında Acid Queen’i canlandırdı. Bu karakteri ikinci albümünde nüfusuna geçirdi. Seksenli yıllarda ise akranları ununu eleyip eleği duvara asarken, değişen dünyanın gerisinde kalırken, Turner kendini yenileyerek “eski şarkıcı” furyasına itilmekten kurtuldu.
Müzik dışında sinemada da Mel Gibson’la birlikte “Mad Max “filminde rol aldı. James Bond’un “Golden Eye” filminde şarkı söyledi. Yaşamındaki üretkenlik, çalışkanlık ve yenilik özellikleriyle yenilmez bir kadına dönüştü. Turner ikinci kocası Alman Erwin Bach ile 2013’te evlenip İsviçre vatandaşı olmuştu.
Ona hiçbir şey miras değildi; ömrü boyu savaştı Turner, ne elde ettiyse savaşarak elde etti.
Müzik dünyası en güçlü kadın rol modellerinden birini kaybetti.
