Bazen birkaç cümlesiyle hayatımıza yön veriyor, bazen anlattığı hikayeyle ilham oluyorlar. Saatolog yazarlarına sorduk… İşte hayatımızı değiştiren kitaplar…
Bazen içindeki bir hikâye hatta bir cümle dahi büyük sorgulamalara girmemize neden oluyor, hayat yönünü bir anda değiştirmeye yetiyor, karanlık anlardan bizleri gün yüzüne çıkarıyor, içimizdeki umut ışığını yeniden yeşertiyor. İşte gücüne inandığımız iyi gelen kitaplar listesi…
Saatolog Ekibinin Başucu Kitapları
Ahmet Büke – Deli İbram Divanı
“Oya gibi işlenmiş, geride okurun kafasında tek bir soru işareti bırakmayan, tastamam eserlerden biri Deli İbram Divanı. Okurken ağladım, öfkelendim ama en sonunda yaşamanın ve özgürlüğün ne kadar güzel bir şey olduğunu fark ettim. İyi ki Ahmet Büke gibi yazarlar var şu hayatta.”
Victor Hugo – Sefiller
“Yirmili yaşlara girmeden evvel okumuştum… Victor Hugo’nun Sefiller romanındaki din görevlisi Mösyö Beinvenu, ömrümün devamında bana yol göstermiş en önemli roman kahramanı olmuştu. Piskopos, hırsızlık yaptıktan sonra yakalanan Jean Valjean’ı gümüş yemek takımlarını kendisinin hediye ettiğini söyleyerek kurtarmış, dahası jandarmaların önünde “şamdanları unutmuşsun” diyerek onları da vermişti.”
René Goscinny – Pıtırcık
“Çocukluk yıllarımdan beri defalarca okuduğum ve hâlâ beni en zor anlarımda bile neşelendiren favorilerimden biri René Goscinny’nin yazdığı ve Jean-Jacques Sempé’nin muhteşem çizimleriyle hayat bulan Le Petit Nicolas (Pıtırcık) serisi. Tüm seriyi neredeyse ezbere biliyorum!”
Milan Kundera – Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ni okuduğumda o kadar gençtim ki, Milan Kundera’nın cebelleştiği ağırlık/hafiflik yoldaşlığını, kafamın hiç olmadığı kadar karışacağına dair bir ihtar kabul ettim. Ya da satırlar aklımın bir köşesine mıhlandı ve sık sık “oturduğu apartman katının penceresinde durmuş, ne yapacağını bilmeden avlunun karşı tarafındaki duvara” bakan Tomas’la aynı yerde buldum kendimi. Biricik ama sadece bizim için önemli hayatımızda ve “her şeyin baştan bağışlandığı” ve “müstehzi bir sırıtışla her şeye izin verilen” bir dünyada, kutsal anlamlar yüklü veya düpedüz olağan akışın tesadüfleriyle dolu bir silsilenin ucunda kapımda Tolstoy’un Anna Karenina’sıyla beliren Tereza’yı içeriye almalı mı almamalı mı?
Charlie Mackesy – Çocuk, Köstebek, Tilki ve At
BİRAR ANIL BİRER
“Bir süredir her içim sıkıldığında, kötü düşüncelere kapıldığımda elime alıp köşeye çekildiğim kitap, “Çocuk, Köstebek, Tilki ve At”. Yalnızlık çeken bir çocuk, pastayı çok seven bir köstebekle karşılaşıyor, vahşi doğada dolaşmaya başlıyorlar, sonra bir tilki katılıyor aralarına sonra da at… Maceraları ve sohbetleri de doğanın ritmiyle birlikte ilerliyor. Kitaptaki çizimler harika, küçük grubun sohbetleri de hayatta önem verdiğiniz şeylere dönüp tekrar bakmanızı sağlıyor. Yazarın önsözünden bir kupleyle bitirmek isterim: “Kitabı yaparken hep şunu düşündüm, ben kimim ki böyle bir işe kalkışıyorum? Ama atın da dediği gibi: Aslında herkes el yordamıyla ilerliyor.”
Atilla Atalay – Ebekulak
“Beni çocukluğumdan beri en çok Atilla Atalay kitapları motive etmiştir. 13 yaşındayken Antalya’da bir kitapçıda aldığım ilk kitabı “Ebekulak”tı. “Sıdıka”yla da o zaman tanışmıştım. Sonra devamı geldi: “Menekşe İstasyonu”, “Civciv Kutusu”, “Yalnızlık Aletleri”… Bugün hâlâ kitaplığımda baş köşede durur Atilla Atalay kitapları. Seneler geçse de arada açıp okurum. Hatta dijital platformlardan dinlerim yolculuklarımda, kendi kendime gülerim. Çok büyük bir lüks herhalde kendi kendine gülmek. Ülkecek ağlamayı, dertlenmeyi, kederlenmeyi çok seviyor olabiliriz ama aynı zamanda mizah duygumuz da çok kuvvetli.
“Komedi sadece ciddi olmanın komik bir yoludur” diye bir söz vardır ya. İşte Atilla Atalay kitapları bana bunu öğretti. Hayatla mücadelemi kolaylaştırdı. En büyük motivasyonum her zaman beni güldürecek şeyler okumak. Ve gülümsetmek için yazmak. Atalay’ın dediği gibi yani: “Sevgi ve dostlukla, gülümseyerek.”
Gianrico Carofiglio – Sabahın Üçü
“İtalyan yazar Gianrico Carofiglio’nun, adını bir Scott Fitzgerald cümlesinden (“Ruhun gerçekten karanlıklar içine düştüğü gecede saat daima sabahın üçüdür..”) alan romanı “Sabahın Üçü”, adından da anlaşılacağı üzere hepimizin zaman zaman sabaha karşı sorguladıklarımızın peşine düşüyor. İlk kez kendi sınırları dışına çıkan bir baba-oğulun 80’ler Marsilya’sında şehrin hem sokaklarını hem de bu vesileyle kendilerini keşfetme yolculuğunu anlatan “Sabahın Üçü”; okuru kendisiyle yüzleştiren fakat bunu tüm naifliğiyle gerçekleştirebilen bir anlatıya sahip. Okuduğum her dönemde bu zamana kadar yaşadıklarımı ve yaşayacaklarımı yeni bir gözle keşfetme imkânı sunan bu şefkat dolu kitap, tüm sakinliğiyle, sabahın tam da üçünde, yanıbaşımda oluyor. Kitabın en sevdiğim satırlarında da denildiği gibi “Belki ayrılmak istemediğin bir yerde bıraktığın nesne, oraya bağlı kalmanın bir yoludur. Dönmeyi ummanın bir yolu..”
Patricia Highsmith – Tom Ripley
“Bana polisiye roman dünyasının kapılarını açan Patricia Highsmith’e ve Tom Ripley’e daima minnettar olacağım…”
Murathan Mungan – Yüksek Topuklar
“Çok sevdiğim yazar Murathan Mungan’ın ilk romanı, benim de okuduğum ilk yetişkin romanlardan biri olan Yüksek Topuklar, ele aldığı genç kadının beş günlük macerasıyla benim için bir büyüme hikâyesi. Paydaşlık kurduğum bu kadının hikâyesi bana kimi zaman tökezleyerek kimi zamansa kendinden emin adımlarla yüksek topuklar üzerinde durabilmek için inanç veriyor.”
Muriel Barbery – Kirpinin Zarafeti
“Kitap 54 yaşında bir apartman kapıcısı Renée, yaş gününde intihar etmeyi planlayan 12 yaşındaki üstün yetenekli kız çocuğu Paloma ve yeni komşuları Kakuro Uzo’nun kesişen hikayesini anlatıyor. Birbirlerine zarar vermekten kaçınarak hayatlarına temas etmelerinin sizin de yüreğinize dokunacağını hissediyorum. Romanda iki farklı baş karakterin hikayelerini de birinci ağızdan okuyoruz. Renée hikayesini direkt okurla paylaşırken Paloma da tuttuğu günlüklerinde güçlü hislerini ve fark edilmeyişini aktarıyor. Kitabın içinde birçok edebi esere, felsefi görüşlere yapılan atıflara rastlıyorsunuz.
Benim için kitabın alametifarikası da tam burada ortaya çıkıyor. Bahsedilen kitaplar, filmler ve felsefi düşünceler bilgilerinizi tazelerken öğrenme isteğinizi de pekiştiriyor. Bu kitap tatlı hamurunun içine katılan bir çimdik tuz gibi; iştah kabartıcı, sayfaları peşi sıra okumaktan kendinizi geri alamıyorsunuz. Kirpinin Zarafeti’nin naif öyküsü bir yana kitabın bu yönünü de çok sevdim.”
Zülfü Livaneli – Orta Zekalılar Cenneti
“Elime aldığım ilk andan itibaren beni içine çeken, neredeyse her cümlesinde ve tespitinde “Hah işte tam olarak bu!” dediğim Zülfü Livaneli’nin sekiz bölümden oluşan Orta Zekalılar Cenneti kitabında değinilmeyen konu yok denecek kadar az. Hayatın anlamına ve bireyselleşmeye dair, kültüre, günlük hayata, sanata, edebiyata, siyasete, evrenselleşmeye varana kadar her konuyu içeren, Livaneli’nin düşünce ve fikirlerini sunduğu bu deneme kitabı altını çize çize okuduğum, elimden bırakamadığım ve ara ara sayfalarını çevirip beni kendime getiren kitaplar arasında başı çekiyor.”
Daniel Keyes – Algernon’a Çiçekler
“Daniel Keyes’in 1959’da yazdığı Algernon’a Çiçekler, doğuştan zeka geriliği olan küçük Charlie’nin “İlerleme Raporu” adı altında bir deneye katılmasını anlatıyor. Deney, IQ’su 68 olan Charlie’yi günlük notlarından izlerken okuru da derin sorgulamalara davet ediyor. Nihayetinde Charlie’nin IQ’su 204’e kadar çıkıyor, peki mutlu oluyor mu? İşte orası biraz muamma. Bir kitaba başlarken ne aradığımız önemli. Ben genelde sahip olmadığım yeni bir bakış açısının peşine düşerim. Algernon’a Çiçekler, fazlasıyla kalbimi kırsa da yeni bakış açıları, yeni soru işaretleri kazandırarak kütüphanemde ayrı bir yerde duruyor. İnsanlığımızdan anladığımın; unvan, sınıfsal rütbeler, zeka seviyesi gibi kavramlardan uzak; evrene bıraktığımız iz, ilişkilerimiz ve çevremizdekilerle kurduğumuz etkileşimle bağlantılı olduğunu hatırlatıyor.”
- 21. Yüzyılın En İyi 100 Kitabı
- İstanbul’un En İyi Kitapçıları
- Dünyanın En Pahalı Kitapları
- Dünyanın En Güzel Otel Kütüphaneleri
- Bir Saat Kütüphanesi Nasıl Kurulur? (I)
MOTİVASYON ODAKLI KİTAP ÖNERİLERİ
Alışkanlıkların Gücü, Charles Duhigg
Gün boyu sergilediğimiz davranışların yüzde 40’ından fazlasının kararlarımızın değil, alışkanlıklarımızın eseri olduğunu biliyor muydunuz? New York Times’ın ödüllü muhabiri Charles Duhigg tarafından kaleme alınan Alışkanlıkların Gücü kitabında sahip olduğumuz alışkanlıklarımızın neden ve nasıl var olduğunu ve ne şekillerde değişebileceğini gösteriyor. Bizi biz yapan alışkanlıklarımızın temeline indiğimiz bu kitapta, bilinçli veya bilinçsizce karar verirken ya da bir davranışta bulunurken aslında alışkanlıklarımızdan gelme bir güç olduğunu fark ediyoruz. İster özel ister iş hayatımızda edindiğimiz bu alışkanlıklarımızın hayatlarımızda ne kadar büyük bir rol aldığınızı okuduğunuzda ufak çaplı bir şaşkınlık yaşayabilirsiniz. Olimpiyat yüzücülerinden Starbucks CEO’suna kadar birçok tanınmış ismin başarılarının arkasındaki alışkanlıkları inceleyen kitap bilimsel bulgularla destekleniyor. Boyner Yayınları tarafından basılan kitap Handan Balkara Çevikus tarafından çevrildi.
İnsanın Anlam Arayışı, Victor Frankl
Logoterapi kelimesini daha önce duymuş muydunuz? Avusturyalı, Yahudi nörolog ve psikiyatrist Victor Frankl tarafından ortaya atılan ve genel tanımıyla insanın anlam arayışı olarak özetlenen logoterapi, dünyaya anlam merkezli bir gözden bakıyor. Psikiyatrist Victor Frankl de kitabında, bu teorisini merkeze alıyor.
İki bölümden oluşan kitabın ilk bölümü otobiyografik özellikler taşıyor. Kendi yaşam öyküsüne de değinerek, Auschwitz Toplama Kampı’nda yaşadığı ve gördüğü anları psikolojik çıkarımlarla yorumluyor. İkinci bölümde teorisi logoterapiden bahsediyor. Nazi ölüm kamplarından yola çıkarak sizi metaforlara sürüklüyor. Akıcı ve sade bir dile sahip kitapta bazı yöntem ve tekniklerle insanın anlam arayışı ve bunun hayatın her alanını nasıl etkilediği anlatılıyor. 30’un üzerinde dile çevrilen ve 15 milyondan fazla satılan kitap pek çok insanın başucu kitapları arasında. Kitap OkuyanUs Yayınları tarafından Özge Yılmaz çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı.
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı, Mark Manson
“İyi bir yaşam sürmek için sezgilere aykırı bir yaklaşım” alt başlığı ile karşımıza çıkan Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı, çıktığı günden itibaren New York Times başta olmak üzere pek çok yerde satış rekorları kıran bir eser. Amerikalı kişisel gelişim yazarı Mark Manson çok eğlenceli bir dille klasik, kalıplaşmış motivasyon ve kişisel gelişim cümlelerine savaş açıyor ve her şeye iyi tarafından bakmanın birazcık abartıldığını belirtiyor.
“Hayat kimi zaman berbattır ve bu berbatlığı bazen kabul etmek gerekir” diyen yazar, nasıl mutlu olunur tarzı saçmalıkları bir kenara bırakıp olumsuzu, negatifi de kabullenmenin aslında pozitif bir gelişme olduğundan bahsediyor. Bunun da ötesinde bir şeyleri kafaya takmakta sorun olmadığını ama neyi takmayı seçtiğinize göre işlerin değiştiğini gösteriyor. Kimi yerde gerçek yaşamdan örneklerin de yer aldığı, olaylara gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşan kitap Butik Yayınevi tarafından basıldı ve Türkçeye Pınar Savaş tarafından çevrildi.
Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz, Ocean Vuong
Kişisel gelişim kategorisinden değil de bir roman üzerinden ilerlemek, farklı bakış açıları geliştirmek isteyenler için bu kitap. Şair Ocean Vuong’un otobiyografik öğeler taşıyan ilk romanı Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz’de Vietnam Savaşı sonrasında topraklarından çıkarılıp Amerika’ya göç eden bir oğlan ve annesi konu ediliyor.
Kimlik kargaşası içinde yüzen bir karakterin okumayı öğrenememiş olan annesine yazdıklarını okuyoruz romanda. Mektup roman şeklinde yazılan eserde Vuong, okuru aile, tarih, savaş, sınıf, etnisite, şiddet gibi konular üzerine düşünmeye itiyor ve bunu yaparken her sayfasında içimizi yakıp kavursa da estetik ve şiirsel dili sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybettirmiyor.
Kendini arayan genç bir adamın gerçeklerle yüzleşmesi, okunmayacağını bile bile yazdığı yazıları derinden etkileyici. Daha geniş bir perspektifte bakacak olursanız bu kadar acı çeken bir insanın yazdıklarını okumak, onun penceresinden hayata bakmak, dilin, dinin, renklerin nasıl bir kimlik oluşturduğuna dair oldukça akıcı bir kitap. Kitap yayınlandığı 2020 yılında Sunday Times çok satanlar listesine girmeyi başardı ve Deniz Koç tarafından Türkçeye çevrilip Harfa Yayınevi etiketiyle basıldı.
Her Şey Seninle Başlar, Mümin Sekman
Kişisel gelişim uzmanı Mümin Sekman’ın 1 milyon 300 bini aşkın baskıya ulaşıp 4 milyonun üzerinde okurla buluşan kitabı Her Şey Seninle Başlar, başarıyı temele koyuyor ve şu soruyu yöneltiyor: “Neden başarısız oluyoruz?”
Kitabında, başarılı olmak için ilk önce kendimizden başlamamız gerektiğinin altını çizen Sekman, hayatın dört işlemi olduğundan bahsediyor ve “Başarı insanı toplar, başarısızlık eksiltir, aşk çarpar, ayrılık böler” diyor. İç dünyamızı yenilemeyi başarırsak dış dünyamızın da güzelleşeceğini belirtirken her şeyin odağında kişinin kendisi olduğunu öne sürüyor. Alfa Yayınları tarafından 2005 yılında basılan kitap en başarılı başarı kitabı olarak geçiyor.
Ikigai, Hector Garcia ve Francesc Miralles
Japonların mutlu ve uzun ömürlü geçen yaşamlarının sırrını merak edip farklı bir bakış açısı kazanmak isteyenlere Ikigai kitabını önerebiliriz. “Ikigai” kelime anlamı olarak varlık nedeni, hayatın amacı demek. Bireyin hayatındaki önemli değerleri, hayatını değerli kılan şeyleri ifade etmek için kullanılır. Uluslararası çok satanlar arasına girip milyonlarca kişiye rehber olan Ikigai kitabında da Hector Garcia ve Francesc Miralles, uzun ve mutlu bir yaşamın sırrı nedir sorusu üzerine duruyor ve kitapta dört elementten bahsediyorlar.
“Sevdiğin, iyi olduğun, insanlığa hizmet eden ve para kazandığın bir şeyi yaparsan varoluşuna ulaşmışsındır” deniliyor. Ama bunlardan birinin bile eksik olduğu durumda sıkıntıların baş göstermesi de an meselesi. Bu sebeple ikigai kurallarına uyman gerekir. Örneğin ilk kural; “Emekliliği unutun!” Herkesin bir ikigaisi olduğunu söyleyen Japonların bu felsefesinden yola çıkarak yazılan kitap, sağlıklı ve uzun bir yaşam için gerekli olan şeyleri çok akıcı ve sade bir dille sıralıyor. Okurken kendinize dönüp sorular sorduğunuzu fark edeceğiniz ve aydınlanmalar yaşayacağınız kitap 2017 yılında İndigo Yayınları tarafından basıldı.
İlgi Arayışı, Adam Philips
İngiliz psikoterapist ve deneme yazarı Adam Philips tarafından yazılan İlgi Arayışı kitabı, üç bölüme ayrılmış ve “Greenblat’ın Dikkat Eksikliği” adıyla bir ek bölümden oluşan oldukça kısa bir derleme. İlgi Arayışı adlı ilk bölümde ilgiden, ilginin kaybından, ilgi alanlarımıza yönelik ihtiyaçlarımızdan bahseden Philips, ikinci bölümde utanç ve ilginin ilişkisinden söz ediyor. Utancın da ilginin belli bir türü olduğu teorisini ortaya atıyor ve “İlgideki Boşluk” isimli üçüncü bölümde ise dikkat eksikliğini ele alıyor. Böylece, ilginin utanç duygusuyla, benlikle ve dikkat dağınıklığıyla arasındaki bağlantıları gün yüzüne çıkarıyor. İlgilerimizin kim olduğumuz ve kim olmadığımıza dair çok net şeyler söylediğini belirten kitap Aydın Çavdar tarafından Türkçeye kazandırıldı ve Ayrıntı Yayınları tarafından Psikanaliz konu başlığı altında yayınlandı.
Bonus: Rezonans Kanunu, Pierre Franckh
Ne istediğinizi biliyor musunuz? İşte ne istediğinizi bilirseniz onu size getirmeye yardım edecek yolları gösteren bir rehber niteliğinde bir kitap var karşınızda. Alman motivasyon konuşmacısı, iş adamı, seminer lideri Pierre Franckh tarafından yazılan Rezonans Kanunu’nda her şeyin duygularımız, düşüncelerimiz ve inançlarımız sayesinde olduğu anlatılıyor. Bütün bunların muazzam bir rezonans alanı oluşturduğunu söyleyen Franckh, bu kuantum düşünce tekniğinin temeline iniyor ve sizi arzuladığınız şeylere ulaşmak için hazırlıyor. İçinizdeki gücü ve doğru enerjiyi nasıl aktif hale getirebileceğiniz, daha dinamik ve her ne istiyorsanız istediğinizi gösteren bir insan olma haline dönüşmenize yardımcı olabilecek noktalara parmak basıyor. Aylardır çok satanlarda birinci sıradan düşmeyen kitap Koridor Yayınları tarafından basıldı ve Bengisu Akipek tarafından Türkçeye çevrildi.